10 Temmuz 2011 Pazar

Gerçekten Karamanlı mıyız?

Kökenleri Balkanlar'dan gelenler için klişedir: "Biz Konya – Karaman kökenliyiz!" diye başlar, sonra da "Anadolu Beylikleri içinde Türklük bilinci en yüksek olan beylik olan Karamanoğulları Beyliği'nin ahalisi, Osmanlılar tarafından Balkanlar'ı Türkleştirmek için özellikle bu bölgeye yerleştirildi." diye devam ederler.

Tarihi incelerken yapılan en büyük yanlışlık, olayları yaşandığı dönemin koşullarına bakmadan bugünkü koşulların çerçevesinde analiz etmektir. Ne yazık ki kelli felli tarihçiler bile, bazen ucuz yolu seçiyor ve kendi ideolojik görüşlerini servis ederek tarihi anlatıyor. Oysa Balkanlar'ın 13. yüzyılın sonları ile 16. yüzyılın sonları arasındaki fethedilme veya pek sevdiğimiz bir tabir ile " şenlendirilme" dönemi koşullarını bugünkü siyasi klişelerle açıklamaya kalkmak, tiribünlere oynayanlara mahsus bir kandırmacadır.

Rumeli'den gelen herkesin kendisini "Türk milliyetçisi Karamanlıların asri temsilcisi" sanmaları, bu ideolojik tarihçiliğin bir neticesidir. Şimdi ideolojik tarih yazma yanlışlığına kendimiz de düşmemeye çalışarak, Karamanoğulları Beyliği hakkında az bilinen gerçekleri okuyucularımızla paylaşalım, belki faydalı olur:

BİR: Karamanoğulları, bir hanedan adıdır. Bir millet ya da topluluk ismi değildir. Bu hanedan ailesi, Oğuzlar'ın Avşar boyundan beslenir. İsmini, 13. yüzyılda Toroslar'a gelen ve burada beyliğini ilan eden Kerimeddin Karaman Beyden alır. Karaman Beyin babası Hoca Saadettin oğlu Nur-i Sufi'dir. Bu aile, Moğol istilası döneminde bugünkü İran'ın kuzeyinden Sivas civarına konmuş ve daha sonra Toroslar'ı mesken tutmuştur. Moğollar'ın Anadolu Selçuklu devletini yıkması sürecinde Karaman Bey,  eski devletin başkenti olan Konya ve civarını ele geçirmiş ve ardından Selçuklu devletinin doğal mirasçısı iddiasıyla siyaset gütmüştür.

İKİ: Karamanoğulları Beyliği'nin bayrağı Süleyman Mührü olarak bilinen ve bugünkü İsrail bayrağında da yer alan altı köşeli yıldız figürüdür. Ön Türkler'in de benzer bir figür kullandığını, - Kendisi de Karaman kökenli olduğu varsayılan – Barbaros Hayrettin'in gemilerinde bu figürü kullandığını, daha sonraki dönemde Osmanlı Sultan kıyafetlerinde ve Valide Sultan Camii girişinde bu figürün olduğunu hatırlatıp buradan tuhaf yorumlar icat edeceklerin önünü şimdiden kesmiş olalım.

ÜÇ: Osmanoğulları Beyliği güçlenip itibar kazandıkça Karamanoğulları ile rakip hale gelmiştir. Her iki beylik defalarca savaşmışlardır. Bu kavganın arka planında, Osmanoğulları'nın Kayı Boyundan ve Karamanoğulları'nın ise Avşar Boyundan olmasının etkisi yok sayılamaz. Bizans sarayı ile yapılan evlilikler ile İmparatorluk vizyonu yakalamaya başlayan Osmanlılar, bir yandan da Hıristiyan komşularının içinde erimemek adına gün geçtikçe Sünni İslam inancının bayraktarlığını yapmaya yöneldiler. En büyük rakipleri olan Karamanlılar ise Orta Asya'daki bozkır dinlerinden kalan geleneksel etkileri dışlamayan bir İslamiyet anlayışına (Bahailik) liderlik etmekteydiler.

DÖRT: Osmanlılar, Ondördüncü yüzyılın sonlarında Karaman Beyliğinin otoritesini neredeyse bitirme noktasına gelmişlerdi. 1402 Ankara Savaşı sırasında Osmanlı devletine ölümcül bir darbe indiren Timur, Bursa sarayını yakmış ve Osmanlı kamu otoritesini Anadolu'da yıkıp geri dönmüştü. Osmanlılar tarafından hapsedilmiş olan Karamanoğulları'na mensup hanedan üyeleri, Timur'la birlikte yeniden özgürlüğüne kavuştular. Daha sonra da Karamanoğulları Beyliği yeniden ortaya çıktı. Fetret devrinden sonra toparlanan Osmanlılar, zaman içinde Karaman Beyliğini yeniden zayıflattılar.

BEŞ: Özellikle Cem Sultan vakkası sırasında Osmanlı hanedanı içindeki liderlik kavgalarına taraf olan Karamanlılar, onları hep rakip gören Osmanlılar'ın sabrını tükettiler. 15. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Karamanoğulları beyliğine bağlı birçok göçer aşiret, birbirinden uzak uç bölgelere ve daha çok da Hıristiyan unsurların içine sürgün edildiler. Gönderildikleri yöreler arasında Doğu Karadeniz, Mora Yarımadası, Kuzey Bulgaristan, Tuna boyları öne çıkmaktadır.

ALTI: Osmanlı'nın Rumeli'ye iskan politikası, 1350 – 1425 döneminde daha ziyade gönüllülük esasına dayalıydı. Önce kolonizatör dervişler gönderiliyor, dergahlar kuruluyor, daha sonra akıncılar ile bölgedeki diğer yerel otoritelerin etkisi kırılıyor, daha sonra da fetih geliyordu. Fethedilen yörelerdeki dergahların yakınlarına Anadolu'dan göçer aşiretler iskan ediliyor ve bölgenin fethi kalıcı hale getiriliyordu. 1425'ten sonra özellikle Anadolu'da yükselen Şii etkisi ve içlerinde Karamanlıların da olduğu beyliklerin tekrar tehdit oluşturmaması için zoraki iskanlar dönemi başladı. İzlenen bilinçli iskan politikaları sonuç vermiş ve Karaman Beyliğinin tüm izleri, onaltıncı yüzyılda ortadan kalkmıştır.

YEDİ: Karamanlıların Türkmen yörükleri oldukları, Türkçe konuştukları ve Avşar Türk ekolünden geldiklerine şüphe yoktur, ama onların Anadolu'dan sürülmelerini bunlarla açıklamaya kalkmak çok doğru değildir. Asıl sebep, Osmanlı Beyliği ile Karaman Beyliği arasındaki hanedan kavgalarının ve Anadolu'da artan Şii tehlikesinin bertaraf edilmesi çabasıdır. Balkan Türkleri arasında Karamanoğulları tebasından olanlar vardır, ancak bunların ekseri alevi – bektaşi inancına sahip olanları ile geç dönemde fethedilen yörelere iskan edilenler Karamanoğullarındandır. Erken dönemde fethedilen bugünkü Kuzey Yunanistan ve Rodop bölgesindekiler arasında Karamanoğulları kökenliler azdır. Hele bir yandan "ben Karaman kökenliyim" deyip öte yandan "Osmanlı akıncılarının torunuyum" demek, bugün kulağa hoş gelse de tarihi gerçeklerle biraz çelişmektedir.

BÜNYAMİN ABİ ÇOK MUTLU...
Mübadele Derneği'nin ikinci başkanı Bünyamin Özural torununu sünnet ettirdi. Küçük delikanlı, Erberk TULUMCU'yu ve ailesini kutluyor, uzun ve sağlıklı bir ömür diliyorum.

BAKAN SUAT KILIÇ, BİR KAZANÇ...
"İçimizden birisinin bakan olmasına sevindim." diye lafa gireceğim ama bizim kızancıkların fanatikleri hemen "Suat Kılıç bizden değil ki!" demesinler. Zira yanlış bilmiyorsak, Suat Beyin ailesinde Rumelilik olmasa bile milletvekilliği döneminde Samsun Mübadele Derneği'nin hep yanında olduğu bir gerçek. Alaçam Mübadele Müzesi'ne olan katkısı, derneğimizin etkinliklerine katılması ve mübadeleyi anlatan Çalı Harmanı romanının TV dizisi olması için TRT ile yürüttüğü temasların şahidiyiz çünkü.

Gençlik ve Spor Bakanlığı, aslında kabinenin en rahat koltuklarından birisi olarak bilinirdi. Lakin sporda şike soruşturmaları nedeniyle ateşten bir gömlek giydi Suat KILIÇ. Hukukçu yönüyle doğru bir tercih; ayrıca kabinenin en genç ismine de bu bakanlık yakışıyor. Süper Lig'e yeniden ısınmaya çalışan Samsunspor'a ve önüne yeni stat projesi koyan Samsun'a da hükümetin bir jesti olarak kabul etmek lazım bu tercihi.

Bu zor görevi başaracak ve Samsun'a da gözle görülür büyük bir tesis getirecek bir Suat KILIÇ'ın siyasi kariyerinin gelecek yıllarda daha da yükseleceğini görür gibiyim. Genç yaşta "ustalık dönemi kabinesi" üyesi olan milletvekilimizin olgunluk yıllarında iddialı bir siyaset adamı vizyonu yakalaması kimseyi şaşırtmayacak.Eh, bir gazeteci olarak meslektaş da sayıldığımıza göre onun başarılarından sevinç duyma hakkımızı kendimizde görüyoruz ve yeni görevinde başarılar diliyoruz.

10.07.2011 
/Mümin BOZKURT

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder