18 Ocak 2012 Çarşamba

Bir Kent Ancak Böyle Katledilebilir

Samsun'daki bazı yöneticilerde bir gariplik var gibi geliyor bana. Asıl gariplik ise 'yapılan tuhaf işler kime danışılıyor kim olur veriyor' onda aslında. Şimdi Derebahçe Mahallesi'nde bir istinat duvarı yapılıyor. Şekliyle istinat duvarı ama benzerlerini görmek için 'yıllar öncesindeki doğu ve batı Almanya'ya bakmak lazım. Berlin duvarı gibi yani. Hani Doğu ve Batı Almanya'yı bölen duvar misali. 

Kenti ikiye bölen 3,5 kilometre uzunluğunda ve 2,5 metre yüksekliğinde iki yönlü duvar, ne zaman yapıldı, ne zaman kararı alındı, kim buna olur verdi, şehir planlamacıları odalar niye hiç sesini çıkarmadı ayrı konu. Ama asıl gerekçesi oldukça ilginç. Neymiş, tren daha hızlı yük taşıyacakmış ve vatandaşın an güvenliği için gerekliymiş. Peki ne oldu şimdi. Vatandaş tamam anlaşıldı rayların etrafını saran duvarlardan içeri giremeyecek, ama kent ikiye bölündü. 

Kentin doğusunda yük trenleri nedeniyle kent ikiye bölündü, kentin merkez ve batısında ise hafif raylı sistem geçiyor diye ikiye ayrıldı. Alt yaka, üst yaka. Sanki Samsun'un çok geniş bir yerleşim alanı varmışcasına bu bölünmelerle kent adeta bulmacaya döndü. Araç geçişleri nereden olacak, nasıl olacak belli değil. Git ray boyunca bulursan kavşak dönersin.  Ya yayalar. Tam bir kabus yaşıyor. Ne tarafa baksa metrelerce yol. Sonra bir üst geçit bulacak ta geçecek. Bu kararlar alınırken halk nerede, konuya ne kadar hakim bunu soran yok. Duvarlar yapılıyor, binlerce lira harcanıyor, sonrasında ucubeler ortaya çıkınca da 'biz yaptık oldu' deniliyor.

Bir de bunlar yapılırken kılıf uydurulmuş. 'Vatandaşın can güvenliği için'. Milleti iyice 'saf yerine koydular'. Sanki bile bile insanlar trenin önüne atlayacak. Eğer siz kent içinde doğru yerlere üst geçitler, doğru yerlere kavşaklar yaparsanız ve uyarılarınız da yeterliyse, kimse canını sokakta bulmadı, atlamaz o trenin önüne. Hafif raylı sistem bir tarafa bırakın, o yük treninin hızlı gidecek, vatandaşın can güvenliği konusu çok komik. Koca bir kent göz göre göre katlediliyor. O bölgede yaşayanlar duvarlar arasına mahkum ediliyor. Hem de yerine bir alternatif üretmeden. 

Samsun'da öyle şeyler yapılıyor ki; mesela en şaşırdığım olaylardan biri de limandan Samsun merkezine gelirken, Büyükşehir Belediyesi'ne çıkan yolun 'bir anda yok olmasıdır'. Düşünebiliyor musunuz, şehrin içine girebildiğiniz bir yol birden bitiyor, önünüze bir benzinlik geliyor ve siz orayı geçip, eski yola girmeniz için cambazlık yapmanız gerekiyor. Sonra da bu kenti yönettiğini sananlar ortaya çıkıyor, bazı yerleşim alanlarını 'kentsel dönüşüm adına' düzenleme yapacağız diye, teneke mahallesine benzetiyor. O teneke mahallesine çıkan eski yola ne oldu desen, oradaki çarpık yerleşimi de 'kentsel dönüşüm' diye yutturmaya kalkacaklar.

Raylı geliyor, çek tel örgüleri. Yük treni hızlanıyor çek duvarları. Benzinlik yapılacak kes yolu ver başka koldan..
Canik'e viyadük yap, kentin içini beton yığınına çevir. Çok katlı otellere izin ver. Tarihi Saathane'yi yık, betona dönüştür. Ne olacak sonra. Biz yaptık oldu. Neden; Vatandaşın can güvenliği, kentsel dönüşüm falan filan. Vatandaşa sordunuz mu?

Gerek yok. Onlar tel örgünü, betonun etrafından dolaşır. Canını koruyoruz ya, az yürüsünler, biraz daha spor yapmış olurlar. Zorunlu 'sağlık turları' yani. Yollar yürümekle, dolaşmakla aşınmaz. Saathane esnafı gibi yapın siz de.. Dilekçeyle olmuyor, filmini çekin. Adını da 'Beton Samsun'da eve gitmenin yolları' koyun..

Ama az bekleyin. Hem yük trenleri için yapılan istinat duvarları bitsin hem de 48 kilometreye ulaşacak Raylı'nın güzergahı tamamlansın. Ondan sonra daha iyi çekim olur.. Yönetmene de gerek yok. Kendiniz çekin, kendiniz oynayın. Ama senaryo kısmına da bugünün yöneticilerini yazarsınız..
/A.Yener CABBAR
18.01.2012 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder