10 Nisan 2012 Salı

Kamuda Yok Sayılan Aile Hekimliği -1

Tüm şiddete ve kaosa rağmen bu ülkede/kentte insan sağlığına katkı sunan tüm sağlık emekçilerine…

Aile hekimi kendisine atanmış bulunan ve coğrafi anlamda tanımlanamayacak bir nüfusa koruyucu, sağaltıcı ve rehabilite edici sağlık hizmetlerini bir bütün olarak sunmakla mükellef birinci basamak hekimidir. Sözleşmeli çalışmasına ve devlet nezdindeki istihdam tanımı halen belirsizliğini korumasına rağmen kendisine zaman zaman devlet memuru zaman zaman da küçük esnaf gibi yaklaşılan kişidir.

Geçmişe Mazi Derler..
1) Sağlık ocaklarındaki fiziksel yetersizliklere, yokluk ve eksikliklere rağmen bu kurumlarda yıllarca özveriyle çalışmış ve sağlık hizmetinin kamu eliyle sunulması gerektiğine inanmış, bundan başkasını görmemiş, tanımamış olan –çoğunlukla-dünün pratisyen hekimidir. Şapkadan tavşan çıkartır gibi içinden girişimci çıkarması beklenmiştir.

*Birinci basamakta özelleştirme, girişimcilik ve rekabete alıştırılma işi yeni değil. Sağlık ve Sosyal Yardım Vakfı makbuzlarıyla başlayıp sağlık ocaklarına yazar kasa girmesiyle devam eden sürecin sonunda birinci basamakta çalışan hekimlerin de insanca yaşamaya yetecek, emekliliğe de yansıtılan güvenceli bir gelir yerine, ödenip ödenmeyeceği tümüyle sağlık otoritesine bırakılmış performansa göre hesaplanan döner sermaye ödemelerine bağımlı kılındığını görüyoruz. Hesaplamada kullanılan formül de ilk bakışta basit bir denklem gibiydi : Payı vardı, paydası vardı, sabit çarpanı vardı. Ama bu denklemde görünmeyen rekabet sağlık alanının piyasalaşmasına hizmet ettiği oranda çalışma barışı, işbirliği ve dayanışmayı da zedeledi, insan ilişkilerinde çürütücü bir etki yarattı. Bu aşamada daha piyasa odaklı, daha özel bir sağlık örgütlenmesine geçiş mümkün hale getirilmiş oldu. Bugün artık birinci basamaktaki hekimlerin gelir kaybına uğramamak için “hasta tutmak” zorunda kaldığı, kayıtlı nüfusunu kaybetmemek için meslektaşlarıyla yarıştığı, yoksullaşma ihtimali ve sözleşme feshi şantajıyla yola getirilmeye çalışıldığı bir dönemdeyiz. ( Çerçeve olabilir)

İki Kişilik Dev Kadrodan Gerçeküstü Bir Performans Bekleniyor
Aile hekimi ve aile sağlığı elemanından oluşan iki kişilik dev kadro kendisinden beklenen şu işleri yapmaya mecburdur: *Bağlı nüfusun tespiti. *Nüfustaki kişilerin en geç 6 ay içinde evlerinde ziyaret edilip muayene edilmesi *Günde ortalama 50-60 hastanın muayene edilmesi ( Sevk sistemi uygulandığında bu sayı çok daha artacak) *Bağlı nüfustaki bebek-sağlam çocuk ve gebe izlemlerinin yapılması *Bağışıklama hizmeti *Aile planlaması hizmeti *Evde bakım hizmeti *Mobil nüfusa gezici sağlık hizmeti *Verem hastalarının doğrudan gözetim altında tedavisi *İdari yazışmaların sürdürülmesi *Verilerin günlük aktarımı *İdarenin vereceği ek görevler *Keyfiyete dayalı adli nöbet uygulamaları *Kayıp kişilerin bulunması *Defin ruhsatı işlemleri

Yakın geçmişe kadar yukarıda anılmayan çevre sağlığı hizmetleri de dahil tüm bu hizmetler Sağlık Ocakları, Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması birimleri ve Verem Savaş Dispanserleri tarafından işbirliği içinde verilmekteydi. Koruyucu sağlık hizmetlerinin bölge tabanlı planlanması ve coğrafi tanımı olan bir ölçek nüfusa dayandırılmasının halk sağlığı disiplini açısından ikili bir anlamı var. İlki doğrudan yöntemin akılcılığına ilişkin; bireysel değil toplumsal nitelikte hizmet planlamanın işgücü planlaması ve verimlilik açısından taşıdığı rasyonalite tartışılmaz. İkincisi ise toplumsal sağlık göstergeleri ile ilişkili; ölçme-değerlendirme yapabilmenizi sağlayan bir araştırma evreninde nüfus artış hızını, kaba ölüm hızını, doğurganlık hızını, bebek ölüm oranlarını da tartışılmaz kesinlikte hesaplamak mümkündür. Toplumların gelecek projeksiyonu bu veriler doğrultusunda biçimlenir.

Kaygılıdır
3)Aile hekimi sayılan tüm bu görevlerin başarıyla üstesinden gelmek durumundadır çünkü anılan bu görevlerin bir kaleminde dahi aksama olursa yalnızca ücret kesintisiyle karşılaşmakla kalmayacak, uğradığı puan kayıpları nedeniyle sözleşmesinin feshi dahi gündeme gelebilecektir. Dolayısıyla aile hekimi hep KAYGILIDIR..

Bu Dünyada Kiracıyız Zaten De..
Aile hekimi yıllarca kira vermeden hizmet ürettiği kamu kurumlarının bugünkü kiracısıdır; yalnızca kiracısı değil aynı zamanda tamircisi, işletmecisi, vergi mükellefi, sayaç abonesi ve muhasebecisidir de. Kamu binasında kamuya hizmet veren kamu görevlisi çalıştığı yerin, oturduğu masa ve sandalyenin kirasını ödeyen kişiye dönüşmüştür. Aile hekimi performans baskısı altında çalışırken Bakanlık tarafından bir kamu görevlisi gibi denetlenmektedir ama aynı Bakanlık kamusal hizmet veren kamu görevlisinden kullandığı kamu malı için kira talep edebilmekte ya da mesleki mali sorumluluk sigorta bedelini –özel hekimlik yapan meslektaşlarımıza uygulandığı gibi-tümüyle aile hekimine ödetmektedir. Gerekçe olarak da aile hekiminin “organik olarak” kamu görevlisi sayılamayacağı görüşünü savunmaktadır.

Kamudaki kira bedelleri de Milli Emlak tarafından belirlenen birim fiyatlara dayandırıldığı için semtten semte değişkenlik gösterebiliyor, bir başka kamu kuruluşuyla ortak kullanım alanı olan binalar için çetrefil hesaplamalar yapılabiliyor. Açık pozisyonlara atanan meslektaşlarımızın ise vay haline! Gerçek kişilerden kiraladıkları binaları Bakanlığın hangi bilimsel kriterlere dayanarak belirlediğini açıklayamadığı standartlara uydurmaya çalışıyorlar. Dolayısıyla neredeyse tüm aile hekimleri günlük konuşmaları sırasında “stopaj, tevkifat vergisi, damga pulu, metrekare, ticarethane elektriği” sözcüklerini cümle içerisinde sıklıkla kullanmak durumunda kalmaktadır.

/Cem ŞAHAN
10 Nisan 2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder