Son yıllarda, hatta son günlerde üzerinde en
çok tartıştığımız konulardan biri de “erken emeklilik”. Önce şunu belirtelim ki
belli bir çalışma süresinin ardından yorgun ve güçsüz düşen bedenin
dinlendirilmesi tabi ki doğal bir haktır. İnsanlar çalıştıkları süreye ve
ödedikleri prime bakılarak belli bir yaşa geldiklerinde, ya da güçsüz duruma
düştüklerinde, belli bir ücret karşılığı elbette emekli olmak isterler. Çalışırken
yapamadıklarını yapmak, ölmeden önce biraz dinlenmek ve sağlıkları elverdiği
ölçüde gezmek dolaşmak her çalışanın hakkıdır. Buraya kadar tamam. (Bu arada
Allah korusun çalışma esnasında kaza geçiren, malulen emekli olanları ayrı
tutuyoruz, konumuz normal şartlarda gerçekleşen emeklilik).
Şimdi konu başlığındaki sıraya göre
meseleyi ele alalım. Bir ülkede ölenlerin toplam yaş miktarının ölüm sayısına
bölünmesi ile ortaya çıkan rakam “ortalama ömür” olarak tanımlanır. Misal; bir
kişi 2 yaşında, diğer kişi 80 yaşında öldüyse 80+2: 82, 82/2: 41. Bu iki
kişinin yaşadığı yerde ortalama ömür 41’dir. Bir ülkede 5 yaş altı nüfus yani
“bebek ölümü” ne kadar çoksa ortalama ömür o kadar düşüktür. (Günümüz bazı
Afrika ülkelerinde ortalama ömrün 40 yaş civarı olması, oradakiler kırkından
fazla yaşamadıkları için değil, bebek ölümleri çok yüksek olup ortalama ömrü
aşağı çektiği içindir). Türkiye’de 1980 öncesi bebek ölüm oranları binde 150,
buna bağlı olarak ortalama ömür de 55 yaş civarındaydı. 1980 sonrasında aşı kampanyaları,
sağlık ve eğitim şartlarındaki iyileşmeler vb faktörlerin etkisi ile günümüzde
bebek ölüm oranları binde 10’lara kadar düşürülmüş, buna bağlı olarak da
ortalama ömür 70 yaşa çıkmıştır.
Bir ülkede (bebek ölümleri hariç)
ileri yaşta ölenlerin ortalaması ise “ortalama yaşam beklentisi” (veya ‘doğuşta
beklenen yaşam süresi’) olarak tanımlanır. Misal; 3 kişiden biri 70, biri 76,
biri de 80 yaşında ölsün. 67+75+86:228, 228/3:76. Böyle bir ülkede ortalama
yaşam beklentisi 76 yaştır. Gelişmiş ülkelerde ortalama yaşam beklentisi 80’in
üzerine çıkmış, Türkiye’de ise 2017 yıl sonu itibarıyla 78 yaş olup, yükselmeye
devam etmektedir.
Gelişmiş ülkelerde emeklilik yaşı
ortalama yaşam beklentisine göre belirlenmektedir. Ortalama yaşam beklentisi
80’in üzerine çıktığı, arkadan da yeterli genç nüfus gelmediği için gelişmiş
ülkeler emeklilik yaşını 65’e çıkarmışlar, İsveç ve diğer bazı ülkelerde
bugünlerde 70’e çıkarılması gündemdedir.
Türkiye’de ise geçmişte ortalama ömür
ile ortalama yaşam beklentisi karıştırılmış, ortalama ömre (55 yaşa) göre
emeklilik yaşı belirlenmiştir. (Bu yanlış bilerek mi yapıldı, bilmeden mi onu
bilemiyoruz. Fakat o dönemin, yani 1980 öncesinin siyasî şartlarını da göz ardı
etmeyelim. Yani; kalkınma durmuş, enflasyon uçmuş, işsizlik artmış… böyle bir
ortamda yeni istihdam yaratamayınca milleti eken emekli edip, onların yerine
mevcut işsizleri yerleştirmek çözüm olarak görülmüş olabilir. Malum olduğu
üzere, SSK’nın iflasıyla sonuçlanan bu durum günümüzün siyasî malzeme
konularından biridir).
1980 öncesinde ortalama ömrün 55 yaş
olduğu ülkemizde 35-40 yaşında emeklilik yadırganmamıştır. O dönemin eğitim
sisteminden geçen, bugünün kelli felli sendikacıları da Türkiye’de ortalama
ömrü 55 olarak ezberlemişler, bir daha bu bilgilerine format atma gereği
duymamış olacaklar ki, halâ ortalama ömrü 55 olarak ele almakta, devletin
kadınlarda 60, erkeklerde 65 yaş kararını, öldükten 5 yıl sonra emekli
olacakları (!) İddiasıyla, meydanlarda boş tabutlar eşliğinde “mezarda
emekliliğe hayır” diyerek protesto etmektedirler.
Sonuç olarak Türkiye’de bebek ölümleri
binde 150’lerden binde 10’un altına (2017 yıl sonu itibarıyla 9,2’ye)
düşürülmüş, buna bağlı olarak ortalama ömür 70’e çıkmış, ortalama yaşam
beklentisi ise 78 yaş civarına ulaşmış, 80’lere dayanmıştır. Buna bağlı olarak,
tıpkı gelişmiş ülkelerin yaptığı gibi, Türkiye’de emeklilik yaşının
yükseltilmesi doğru bir karardır.
Aksi durumda, gelişmiş ülkeler için
bile büyük problem olan böyle bir yükü, Sosyal Güvenlik sistemimiz taşıyamaz.
Tabi ki emeklilerimize hayatlarının geri kalanını insanca devam ettirecek maaş
verilmek şartıyla.
/Cevdet
YILMAZ
05 Kasım 2018
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder