Gecenin bir yarısı yataktan kalkıp, uçağa
binip, yağmurlu bir İstanbul sabahı Sarıyer’e varan sivri akıllılardan biri de
bendim…
Biri diyorum, Pazar pidesini sıcak evinde
canından çok sevdiklerinle yemek varken, kalkmış Sarıyer’in o meşhur börekçilerinden
birinde sabah demlenmesini yaparken, dükkânın
önünde yağmurdan sığınacak mekân arayanları gözlemliyordum…
Hepsi de benim gibi aynı kafadaydılar… Bir
yaşam biçimi, bir tutku, bir sevda, bir kalp ağrısıdır Samsunsporluluk… Başka
bir şeye benzemez… Yıllardır alt liglerde sürünen Sarıyer’in ne de çok karın
ağrısı varmış Samsunspor ile bunu öğrendik!..
Oysa 14 senedir ne o bizim, ne de biz onun kapısını çalmışız… Ama gelin
görün ki kazın ayağı öyle değil…
Sözlü tacizin, sert bakışların, hakaret ve
küfrün bini bin para… Sokakta, kahvede,
börekçide, kahvede, stada, kısaca her
ortamda… Ne yapmışız bunlara? Anlamak
mümkün değil… Sarıyer’de oturanların yüzde 90’ının Karadenizli olduğuna
dikkatinizi çekmek isterim… Maçtan yarım
saat önce başladılar havlamaya, maç boyunca, maç sonunda da sürdürdüler… Boka bulaşmamak lazım mantığından yola
çıkarak, hiç kimse muhatap almadı bu terbiyesiz yaratıkları…
Efendi, efendi, paşa, paşa duyduk,
duymazdan geldik… İstedik ki, sahada
verelim cevabı… Veriyorduk, vermesine de
akıllının biri çomak soktu tekere… Harakiri yaptı…
Takımın içini boşaltıp, rakibin gücünü
artırdı… Karşılığını da aldırdı… Güldürmedi
ne kendini, ne de bizim yüzümüzü… Yanındakilerde sağ olsun, üç maymunu
oynadılar, karışmadılar, müdahale etmediler… Onların da canı sağ olsun, ama
bilin isterim ki, çok ama çok canımızı sıktınız…
/Resul
AKÇAY
19.11.2018
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder