14 Kasım 2016 Pazartesi

Samsun Ve Saptırılan Tarih (I)

Samsun, Milli Mücadele tarihinde her Samsunlunun gurur duyacağı bir yere sahiptir. Büyükşehir Belediyesi’nin eski Samsun-Sivas yolunun Samsun-Amasya arasını düzeltip düzenleyerek “Ata Yolu” adıyla tarih ve doğa turizmine açması o şanlı mücadeleye duyulması gereken saygının eseridir ve doğrudur.

Ne yazık, bu doğru proje yanlışlara kurban edilme tehdidiyle karşı karşıyadır. Daha önce hem yazdım hem de projenin uygulayıcısı ve sahibi konumundaki Samsun Büyükşehir Belediyesi’nin Sayın Başkanı ve yöneticilerine doğrudan söyledim. Tekrar yazmak zorunda kaldığım için üzgünüm. Bu kentte Milli Mücadele ve Cumhuriyet tarihini çok iyi bilen ülke çapında tanınmış akademisyenler var. Yalan ve yanlışlarla “saptırılan tarihe” dur demek benden önce onlara düşer. Ne yazık ki onlar susuyor ve tarihçi geçinenlerin yalan ve yanlışlarına karşı çıkmak benim gibi tarihçi olmayan bir tarih sevdalısına düşüyor.

Tarih adına konuşan, tarih adına çalakalem bir şeyler yazan ve yanlışlarla dolu her kitabını bir başka kamu kurumuna yayınlatan birisi olağanüstü yetkiler ve “Dokuzuncu Ordu ve Mülhakatı Müfettişi Yaver-i Hazreti Şehriyari” unvanıyla Samsun’a gelen Mirliva Mustafa Kemal Paşa’yı” her gece bir yerlere kaçırıyor, bir başka yerlerde gizliyor. Bunu gören, duyan, okuyan bir başkası da “fırsat bu fırsat” deyip babadan, deden kalma evinin kapısına tabelayı asıyor: “Mustafa Kemal Atatürk falan tarihte burada kalmış.” İyi de, Mustafa Kemal Paşa o tarihte orada değil ki! Maksat tarih değil ticaret olduktan sonra ne fark eder ki?

O “saptırılmış tarih” yazınına bakılırsa “Yaver-i Hazret-i Şehriyari Mirliva Mustafa Kemal Paşa” 19 Mayıs 1919’da “Dokuzuncu Ordu ve Mülhakatı Müfettişi” olarak geldiği Samsun’da kendisine ve maiyetine tahsis edilen Mıntıka Palas’ta değil Avdan köyünde bilmem kimin evinde kalmış daha doğrusu saklanmış! Gerçi belge gösteremiyor, çünkü yok. Ama ne zararı var, bizimki bunu o köyde 90 yaşındaki bir ihtiyardan dinlemiş!

Böyle belge olur mu, böyle tarih yazılır mı? O hikâyeyi anlattığında 90 yaşında olan ihtiyar Atatürk’ün köyde kaldığını iddia ettiği 1919’da da 9 yaşındadır. 9 yaş gördüğünü anlamaya yetmez, 90 yaş ise bildiğini hatırlamaya el vermez.

Şevket Süreyya Aydemir ilk baskısı 1964’de yapılan “Tek Adam” adlı başyapıtında “Mustafa Kemal’i Havza’da görenlerden, dinleyenlerden bugün hala sağ olanlar vardır. Bunlardan fazla yaşlananların, belleklerini kaybedenlerin, olayları birbirine karıştıranların yanında, hala sıhhatli ve o günün havasını nakledebilenler bulunur” der. Şevket Süreyya Aydemir “hafıza kaybına” dikkat çekerken yıl 1964’dür, bizimkinin köylüyle konuşması ise 2000’li yılların başındadır. Tarih belgelerle yazılır hurafeler ve kulaktan dolma ifadelerle değil.

Bizimki yolun başında bir köyde saklar da elin adamları durur mu? Onların eli armut mu topluyor? Onlar da yolun sonunda beklerler Mirliva Mustafa Kemal’i bir yerlerde saklamak, yatırıp kaldırmak için. Bunlardan birisi Samsun’dan giderken Havza’ya oldukça yakın bir köyde bir eve asmış tabelayı “Mustafa Kemal Atatürk 24 Mayıs’ta bu evde kaldı” diye. Ben gördüm; tabela güzel ama bir küçük(!) yanlışı var; Mustafa Kemal 24 Mayıs’ta Havza’da ya da yolda yolakta değil Samsun’da. Havza’ya gitmek üzere 25 Mayıs sabahı ayrılacak Samsun’dan. Cahillikten değil herhalde bu küçük(!) hata, telaştan olsa gerek. Ötekilere ön almak lazım! Yol açılır ve insanlar bu yoldan geçmeye başlarsa bizim ev ya müze olur ya da lokanta.

Ötekiler dedim de asıl sorun Havza’dan beride değil ötede, Boğaziçi’nde, bir un değirmeninde. Atatürk’ün Hüseyin Rauf Orbay’la o değirmende gizlice buluştuğu, kimilerine göre bir kimilerine göre de iki gece görüştüğü ve Milli Mücadele planlarını hazırladığı söyleniyor. Bu da bir kent efsanesi ya da bir başka ifadeyle bir tarih saptırması, tarih cinayeti, bunun da aslı astarı yok. O değirmende birileri kaldı ama Atatürk kalmadı. Kimlerin kaldığı sır değil, biliniyor, biz de yazarız elbet, yazacağız da, az sabır.
(Devam edecek)

/Osman KARA
14 Kasım 2016

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder