24 Haziran 2015 Çarşamba

İhanet Belgesi -2

Bazı kelimeleri kullanırken düşünürüm. İhanet sözü beni çok rahatsız etti. Terme’ye konumlandırılacak 2. Termik Santral için Termik Santraller ve Su Kirliliği üzerine bilimsel verileri sunmaya devam edelim. Termik Santraller Sularda önlenmesi Ağır metal zehirlenmelerine yol açmaktadır:

Kadmiyum: Uzun süreli kadmiyuma maruz kalma böbrek fonksiyonlarını bozmaktadır. 1940 yıllarda kadmiyumla kirlenme sonucu itaiitai hastalığı tanımlanmıştır. Kömür ve petrolün yanması havadaki ve sudaki kadmiyumun çoğundan sorumludur. Uzun süreli kadmiyum maruziyeti Amfizem hastalığına yol açar.

Arsenik: Arsenik doğada çok yaygın bulunur Bazı yeraltı sularında orantısız yüksek kaonvanstresyonda bulunur. Su için önemli bir tehlikedir. İçme suyundaki arseniğin 20–75 milyon Bangeldeşlinin yani ülke nüfusunun yarısından çoğunun sağlığını tehdit edebilecek hale gelmiştir. Arseniğe süreğen maruz kalınması özellikle primer olarak avuç içi ve ayak tabanlarında deri lezyonlarına yol açar. Kronik kalanlarda 5 ile 25 yıl sonra deri kanseri meydana gelir. Kronik Arsenik zehirlenmesinin etkisi 15 yıl gibi uzun sürede ortaya çıktığı için bu durumun anlaşılması uzun sürecektir. İçme suyunda süreğen etkileşim aşırı terleme, solukta sarımsak kokusuna, kas ağrılarına ve bitkinliğe, deri renk değişikliklerine, el ve ayaklarda uyuşma, çevresel damar hastalığı ve ayaklarda kangrene yol açar.

Kurşun: Termik santrallerde atıkların ve özellikle kömürün yanması sonucu oluşan kurşun özellikle çocuklarda önemli bir zehirlenme nedenidir. Sanayi devriminden önce vücut kurşun yükü yaklaşık 2mg iken, endüstrileşmiş toplumlarda 200 mg’dır. Kurşun beyni sinir sistemi, alyuvarlar ve böbrekler, bilinç kaybı ve komaya yol açar. Termik santrallerden kaynaklanan kül ve cüruf içerisinde bulunur. Küllerin yüzeyinde tutulurlar. Yeraltı su kirlenmesi açısından Tuna ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada toprak örneklerinin özellikle santraller mevkisinde yüksek kurşun içerdiği belirlenmiştir. Kurşun zehirlenmesi özellikle santral sinir sistemi için önemlidir. Santral sinir sistemi bulguları başlangıçta belirsizdir. Bu bulgular arasında huzursuzluk, koordinasyonsuzluk, hafıza kayıpları, uyku bozuklukları, keyifsizlik, baş ağrısı, uyuşukluk, baş dönmesi yer alır. Kurşun zehirlenmesi özellikle çocuklarımızı için risk faktörüdür. Küçük çocuklar birçok nedenlerle kurşun tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bunun birincil temel nedeni el-ağız ilişkisidir.

Cıva:  Cıva en çok sanayii işlemleri, atık boşaltımı ve kömür yakılması ile havaya karışmaktadır. Atmosferde dolaştıktan sonra özellikle okyanuslarda ve suyollarında yerleşiyor. Buralarda bulunan bakteriler cıvayı emiyor ve metil cıva adlı çok zehirli organik maddelere dönüştürmektedir. Tekkeköy ve Çarşamba ovalarında konumlandırmak istenen kömür santral ile çalışan termik santrallerin cıva açısından su kirliliği ve büyük balıkların zehiri almış olan küçük balıkları yemesiyle metil cıva zehirlenmesine yol açacağını düşünmekteyiz. Dünya genelinde hükümetler, aşırı cıvaya maruz kalmamak için bazı balık türlerinin tüketiminin azaltılması konusunda halklarını giderek daha fazla uyarıyor. İnsan sağlığı çok küçük miktarda cıva ile birlikte tehlikeye girmektedir. Cıva kirliliği balıkçılık için geçinen insanlar içinde büyük sorunlar yaratacaktır. Cıva klasik bir küresel kirleticidir. Bir ülkedeki bir kaynaktan salındığında, dünyaya hemen yayılabilir ve asıl kaynağının çok uzağına ulaşıp besin kaynaklarına girebilir.

Yeraltı Suları, çocuklarımıza aktaracağımız bir hazinedir:

Suyu genellikle akan ve buharlaşan bir şey olarak düşünürüz. Ama kullandığımız tatlı suyun büyük bir bölümü göremediğimiz kaynaklardan, yerin altındaki su havzalarından yani aküferlerden gelir. Aküferler, kum ve çakıl gibi kolayca su geçiren maddelerden veya yeraltındaki kayalar arasındaki boşluklardan meydana gelen jeolojik oluşumlardır. Dünyanın sıvı halde bulunan tatlı su kaynaklarının %97’si aküferlerde depolanmıştır. Aküferler çevre kirliliğine yol açan maddelerden korunduğuna ilişkin yaygın kanının tersine bilim adamları aküferlerin çevresel etkiler nedeniyle kirlendiğini buldular. Yeraltı sularının aküferde ortalama kalış süresi yaklaşık 1400 yıl, suyun bir nehirde ortalama kalış süresi ise 16 gündür. Nehirlerin aksine aküferlerde çevre kirliliği sürecini geriye döndürmek genellikle imkânsızdır. Nehirler ve göllerin kuruması ile birlikte insanlarda su ihtiyaçlarını yeraltı sularından sağlamaya mecbur kalmışlardır. Avrupa da yeraltı sularının içme suyundaki oranı %75,Asya-Pasifikte %32’dir.Örneğin Bangladeş nüfusunun %95’i içme suyunu aküferlerden temin etmektedir. Ayrıca, yeraltı sularından sağlanan şişelenmiş kaynak suyu satışı artmıştır.

Gerisi biraz Vicdan…

/Cem ŞAHAN
24.06.2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder