Siyaset, Arapça kökenli bir kelime. At eğitimi, at
talimi anlamına geliyor. At eğitimi, at talimi ile uğraşan insanları biz
şimdiye kadar "seyis" olarak bilirdik. Bu ifade karşısında yanılmış
mı oluyoruz? Hayır. Atçılık sektöründe at eğitimi ile uğraşan insanlara yine
"seyis" diyeceğiz. Ansiklopedilerde yer aldığı şekliyle bilimsel
anlamdaki siyaset kavramına yükleyebileceğimiz anlam; yurttaşları birer at,
bunları temsil etmeye, yönetmeye talip olanları yani seyisleri de birer
siyasetçi olarak görebiliriz…
Türkiye'de günümüzden yaklaşık 30 yıl öncesine
kadar siyasetçilerin elebaşları yani liderler, vatandaşı nereye sürerse
vatandaş o tarafa gidiyordu. Geniş halk yığınlarının siyasetçiden direkt bir
beklentisi yoktu. O zamanlar daha çok taraf olma psikolojisi vardı. Sağcılar,
solcular, şucular, bucular…
Günümüzde siyaset kurumu ile siyasetçiye yüklenen
anlamlar da değişti. Siyaset kurumu, ülkenin ve toplumun bulunduğu
sosyo-ekonomik seviyesini daha yukarılara taşımak amacıyla biraraya gelmiş
örgütleri, siyasetçi de kendisini ili ve ülkesine adamış projesi, hedefi ve
idealleri olan kişileri ifade etmektedir. Bu yaklaşım, elbette ideal siyaset
kurumu ile ideal bir siyasetçiyi tasvir etmek içindir.
Ülkemizde en kolay, en zahmetsiz, hiçbir birikim ve
donanım olmadan yapılabilecek iki işten birisi nedir diye sorulacak olursa; bu
soruya kestirmeden verilebilecek en pratik cevap da siyaset olurdu herhalde.
Siyasette siyasi partilerin merkezinde yer almakla, vekil, il ve ilçe başkanı
olmak, yerel yönetimlerde görev almak; siyasete yeni başlayanlar için uzak
birer hedef, mevcutlar içinse siyasette yapabileceği kıvraklığa, konjonktürel
gelişmeler karşısında durduğu yere ve biraz da şansa bağlı değil mi?
Samsun'da son 25 yıldır her milletvekilliği genel
seçimleri öncesi hep bir şey dikkatimi çekmiştir. O da, genel seçimlerden 6-7
ay öncesine kadar bu şehre çok nadir uğrayan, yaşayıp yaşamadığından kimsenin
haberinin bile olmadığı, kentin sorunlarından bihaber olanların birden bire
milletvekili aday adaylığı için Samsun'u mesken tutmaları, üyesi olduğu siyasi
partiden seçilebilecek sırayı elde edemeyince de sessiz sedasız bir biçimde bu
şehri terk etmiş olmalarıdır.
Son zamanlara kadar adı ve sanı bilinmeyenlerle,
siyasetten daha önce nemalandığı için para ve çevre sahibi olan; Adalet ve
Kalkınma Partisi, CHP ve MHP'den milletvekili aday adayı olabilmek için son
zamanlarda hummalı bir çalışma içine giren; gazete gazete, ajans ajans
dolaşarak ilgili siyasi partilerin il ve ilçe örgütleri arasında mekik dokuyan,
kendilerini bulunmadık birer Bursa kumaşı gibi görenlerin unuttuğu bir şey yok
mu? Elbette var.
Türkiye siyasetinde seçilebilmek için genel kabul
görmüş ilkeyi unutanlara hatırlatmak isterim. Bu kişilerin unuttuğu şey;
paranın ve düzenbazlığın her zaman iş yapmayacağı, seçilebilecek sıradaki
milletvekili adaylığının da liderlerin iki dudağının arasında olduğu değil mi?
13.02.2011
/Şerafettin
ÖZIŞIK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder