7 Temmuz 2010 Çarşamba

OMÜ ve Kadrolaşma

Samsun'un bacasız sanayisi, ilin mevcut envanterleri arasında en başta geleni, bu kentte siyasetin en fazla konuşulduğu, akademik ve idari personel açısından düşünce farklılığı ile görüş ayrılığının düşmanlık boyutuna ulaştığı, zaman zaman da çalışanların ekmekleri ile oynandığı bir yerdir Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ).    OMÜ, son 10 yılda yerel ve ulusal bazda hiçte iyi anılmadı. OMÜ' de bu süre içinde bilimsel çalışmalardan ziyade daha çok dramatik filmlerin çevrildiğini görüyoruz. Çevrilen filmlerin başrol oyuncuları olarak akla hep rektörler gelse de; aslında yönetimin yanında ve yakınında olan üç beş tane titrek kafalı yağcı ve yalaka takımının yazdığı senaryolar uygulandı.Üç yanlış bir doğruya karşılık gelmiyor. Hatta bazı yanlışlar birçok doğruyu da alıp götürüyor. Sekiz yıl yönetimde bulunmuş bir ekibin yaptığı güzel işler elbette olmuştur ancak akılda onlar kalmıyor. Yapılan zulüm karşısında haksızlığa uğramış kalplerdeki kin ve nefreti hiçbir silgi silemiyor. 

 Sayın Bernay'ın ikinci dönem rektörlüğü döneminde seksenden fazla doktoralı araştırma görevlisinin sırf sağ görüşlü oldukları için kapı önüne konmuş olmaları insafla, izanla, insanlıkla ve solculukla izah edilebilecek bir olay mıydı? İşine son verilerek OMÜ'den uzaklaştırılan doktoralı gençler bağımsız Türk Yargısının verdiği kararlarla birer birer görevlerine iade edildiler. Bir olayda mahkeme bu yapılan yanlış bir uygulama diyorsa; buna sebep olan yönetim haksızlık yapmış ve hatta insanlara zulmetmiş demektir.  Kendisini bilim adamı olarak nitelendiren kişilerin başkalarına haksızlık yapmaya hakları var mıydı?

Kendisini sosyal demokrat ve çağdaş(!) olarak nitelendirerek; bugünlerde "OMÜ'de kadrolaşma var" diyen kişilerden, geçmiş dönemde insanlar kapı önüne konurken yapılan bu uygulamalar yanlış demeleri beklenirdi. Hiçbir sol görüşlü akademisyen bu yapılanlar yanlış, bu insanların çoluk çocuğu var, insanlar aç mı kalsın demedi.Gelelim şimdiki OMÜ yönetimine. Sayın Rektör, daha önce eleştirdiğin rektörün yanlış uygulamalarını taklit etmek zorunda değilsin. Bir kişinin unvan alabilmesi için milli görüşçü olması gerekmiyor ki. Kişi ister ülkücü, isterse sol görüşlü olsun atama ve yükseltme yönetmeliğindeki şartları taşıdığı sürece atanmalı. İnsanların özlük haklarıyla oynanmamalı. Bir kişiyi sırf sol görüşlü olduğu için mağdur ediyorsan; bil ki kıldığın namazın ve tuttuğun orucun sana hiçbir faydası olmayacak. Ne diyor Yüce ALLAH? Bana kul hakkıyla gelme! 2009 – 2010 yıllarında OMÜ'den emekli olan akademik ve idari personel için Rektörlüğün 20 Nisan 2010 tarihinde Konukevi'nde düzenlediği emekliler için "Onur Töreni"ne davet edilen emeklilerin yaklaşık yüzde 60'ı katılmadı. Emekliler bir anlamda bugünkü OMÜ yönetimini protesto etmiş oldu. Demek ki, mevcut rektör ve ekibi sevilmiyor. Müslüman insan, seven ve sevilen insandır. Unutmayınız ki, insanların sevgisini kazanmak, kin ve nefretini kazanmaktan her zaman daha kolaydır.

OMÜ'de kadrolaşma yerine, güçlü bir kadro oluşturulmalı. Bu kadro kişinin dünya görüşü ne olursa olsun nitelikli, üretken ve alanında söz sahibi olan öğretim elemanlarından oluşmalı. Kişinin kişisel tercihlerinden ziyade, dersine girdiği öğrenciye ne verebildiği ile bilime sağladığı katkı ön planda olmalı… 

07.07.2010
/Şerafettin ÖZIŞIK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder