Şehirlerimizde görülen teknolojik gelişmelere
paralel sosyal ve kültürel değişim sürecinden; önce ilçelerimiz, daha sonra da
köylerimiz etkilenmiştir. Özellikle televizyonun ve motorlu tarım araçlarının
köylere ulaşmasıyla birlikte sözlü kültür yaratmaları büyük bir zafiyete
uğramıştır. Teknoloji merkezli kültürel değişim süreci nihayet 2000 ila 3000 metre yükseklikte
bulunan ve özellikle Türkler açısından her zaman gizemli, mistik ve huzurlu
mekânlar olarak addedilen yüce dağ başlarına; Karadeniz’in bereketli
yaylalarına kadar ulaşmıştır. Bu süreç kültür bilimi açısından yaylacılığın
yapısal ve işlevsel özeliklerine çoğunlukla istenmedik yönde bir etki yapmış;
pek çok kültürel değerin unutulup gitmesine zemin hazırlamıştır.
Yayla şenliklerinde görülen geleneksel yapıdan
turistik amaçlı şenlik yapısına geçiş ve bazı ekonomik beklentiler,
yaylacılıkta yaşanan yapısal değişimi tetiklemektedir. Ayrıca yaşanan
modernleşme süreci, hayvancılığın gerilemesi, ekonomik ve teknolojik gelişmeler
yapıyı etkileyen diğer faktörler olmuştur.
Bu bağlamda yaylacılığımızda kimi yapısal ve işlevsel
değişimler de söz konusu olmuştur. Bu konuda sizlere bazı somut örnekler sunmak
istiyorum:
Daha önce sallama ve dövme yayıkta tereyağı elde
etme geleneği bugün elektrikli yayıkların kullanımıyla ortadan kalmış ve yayık
sallarken ortaya çıkan sözlü ürünler de artık üretilemez hale gelmiştir. Yine
tuzlanarak saklanan tereyağı, peynir, çökelek gibi süt ürünleri, buzdolabı
yahut derin dondurucularda korunmaya başlanmıştır.
Daha önce evlerin ocaklarında kara ateş denilen bir
ateş yakılırdı. Bunların üzerinden zincirlerle tencereler ve çeşitli kaplar
asılır; bu kaplarda su ısıtılır ve yemek yapılırdı. Daha sonra kuzine türü
sobalar kullanılmaya başlandı. Günümüzde ise yemekler daha çok gazlı ocaklarda
pişirilmekte; ancak hayvancılıkla uğraşan ailelerde kuzine sobada yemek pişirme
ve yal ısıtma geleneği devam ettirilmektedir.
Eskiden un, değirmende öğütülür, ambarlara
doldurulurdu. 9-10 ay ambarda koruma altına alınan un yavaş yavaş tüketilirdi.
Şimdilerde ise, buğday da yetiştirilmediğinden daha çok un, çuvallar halinde
alınıp tüketilmektedir.
Bugün artık yolu, elektriği ve suyu olmayan yayla
evi yok gibidir. Elektrikle birlikte televizyon hatta çanak antenler yayla
evlerine kadar girmiş; akşam oturmaları ve eğlenceleri, hatta sözlü kültür
üretme gelenekleri bundan olumsuz etkilenmiştir.
Ahşap evlerin yerini bugün taş ve betonarme evler
almaktadır. Bu tarz evler sağlam ve dayanıklı olsa da sağlık açısından
avantajlı olmayan bir durum sergilemektedir. Ancak, betonarme evler daha güvenlikli olduğundan demirbaş
eşyalar mevsimsel olarak taşınmak yerine, yayla evlerinde sürekli olarak
bırakılmaktadır.
Yine insanların bilinçlenmesi sonucu yaylada silah
atmanın yasaklanması da bu yapı içerisinde olumlu kabul edilebilecek bir
değişimi göstermektedir.
Özel araç sayısının çoğalması, araç kiralama
imkânının artması ve hayvancılığın azalması; yaylaya birlikte çıkma geleneğinin
de bozulmasına zemin hazırlamıştır. Köydeki ailelerin artık birlikte değil de
birbirlerinden bağımsız olarak, farklı zamanlarda yaylaya çıkışları, yaylaya
çıkış esnasında icra edilen sözlü gelenek ürünlerinin artık icra edilememesini
netice vermiştir.
Günümüz yayla evlerinde yıkanmak içi şofben
kullanmak, çamaşırları makineye atmak; beyazlatıcı ve bitten arındırıcı olarak
kullanılan ocak külü yerine markalı deterjanları tercih etmek artı lüks
sayılmayan sıradan uygulamalar halini almıştır.
Yayla şenlikleri sırasında her obanın bir
kemençecisi yahut davul-zurna ekibi olurdu. Günümüzde ise elektronik ortamda
büyük daireler şeklinde horon icra edilmekte ve türkü söyleyen sanatçının sesi
mikrofon aracılığıyla şenliğin her yanına ulaştırılmaktadır.
/Bekir ŞİŞMAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder