14 Şubat 2014 Cuma

Kavak-Çakallı Selçuklu Kervansarayı

Kavak/Çakallı'da bulunan ve bölgemizin tek Selçuklu eseri Kervansarayın kültürümüze yeniden kazandırılacağı haberini okuyunca sevindim. İlgilenenlere müteşekkirim. Bu konuyla ilgili 2006 yılında köşemde yazdığım ve yayınlattığım yazıyı noktasına virgülüne dokunmadan aynen yayınlıyorum. Bakın o günlerde düşüncemizi nasıl yansıtmışız;

“Sahipsiz bırakılan 700 yıllık bir tarih hazinesinin hazin öyküsü. . . Kavak İlçesine bağlı Çakallı köyünde Selçuklulardan kalma bir Kervansaray var. Bu Kervansaray 13. yy. inşa edilmiş. Selçuklu mimarisinin ilimizdeki yaşayan tek örneklerinden birisidir. Kitabesinde yapanı yaptıranı belli değil fakat 1493 yılında yapılan sayımlarda Kervansarayın Samsuna bağlı nahiyelerden Kavak-Bergos (Çakallının eski ismi) Köyünde bulunduğundan bahsediliyor.

Geçtiğimiz günlerde Başkanı bulunduğum Samsun Yazarlar Derneği Yönetim Kurulu üyeleri ile birlikte gittik, gezdik ve gördük. Böyle bir tarih mirasının günümüze kadar yaşamasına sevindik. Terk edilmişliğine üzüldük. Sahip çıkıp, gereği gibi koruyamayışımız karşısında da sitem ettik.

Kervansarayın bugünkü durumunu tek kelime ile anlat deselerdi sadece “perişan” derdim. İlgisizlikten harabeye dönen bu şaheserin karşısında oturup onunla birlikte ağlamamak elde değil. Biz ecdat yadigârı olan eserlere karşı bu kadar ilgisiz kalacak bir millet değildik. Eğer öyle olsaydık bunca eserlerin bugüne kadar yaşama imkânı da olmazdı. Biz onların tozuna kurban olurduk. Buraya kadar tamamda ya bu Kervansaray, ya az ileride bulunan tarihi köprü ve hemen yanındaki tarihi cami. Tozuna kurban oluruz dediğimiz bu eserler eğer böyle giderse bakımsızlıktan yerinde yeller esecek. Toza dumana karışacak. Bunlar bize yakışıyor mu?

Karadeniz ticaret kervan yolunun önemli menzillerinden biri olan ve bugüne kadar Çakalhan, Taşhan, Çakallı Kervansarayı gibi isimlerle anılan Kervansarayın çaresizliğine anlam veremiyorum. Ecdat yadigârı, tarih mirasımızın bu kadar hor görülüp, sahipsiz bırakılması, prosedürlere kurban gitmesi aklın kârı değildir.

Köy Tüzel Kişiliğine ait olduğunu öğrendiğim Kervansarayın bakım ve onarımı için Köy Tüzel Kişiliği de Çevre Koruma Vakfına vekâlet verdiğini söylüyor. Sonuç ne olursa olsun, Kervansarayın daha fazla zaman kaybedilmeden restorasyonu ve çevre düzenlemesi yapılarak turizme açılmalıdır.

Bu anlamda yönetmelikler, mevzuatlar vs. benim meselem değildir. Ben gördüğümle ilgilenir onu dile getirir ve mesele yaparım. Böyle eşine ve benzerine az rastlanan, ayrıca ilimizde sadece bir tane bulunun tarihi bir mirasın kendi başına terk edilmesini irdelerim. Biz bir sivil toplum kuruluşu olarak bu konuda eylem makamı değil, söylem makamıyız.

Kervansaray harabe görüntüsü ve terk edilmişliğine rağmen hala dimdik ayakta duruyor. Avlusunu çevreleyen taş duvarların sökülerek yıllar önce yapılan yolda kullanıldığını duyunca kulaklarıma inanamadım. Kim yapar, nasıl yapabilir bunu diyerek, hem hayret, hem de nefret ettim. Bu nasıl akıl, nasıl iz’an böyle? Ben anlayamıyorum. Anlayabilen varsa beri gelsin.

Eli kolu bağlı bırakan sebepler elbette vardır. Fakat problemler mazeret göstererek çözülmez ki. Şimdi bu sorunu kim çözecekse çözsün, kim sahip çıkacaksa çıksın diyorum. Ne zaman böyle bir konuyu dile getirsek mevzuatları önümüze getire getire Samsun'da tarihi bir bina bırakmadılar. Hepsi de bakımsızlıktan çürüdü gitti. Samsun'u geçmişle bağlantı kurduracak eserlerden mahrum ettiler. Böyle giderse bize ecdadımızı hatırlatacak, onların isim ve medeniyetlerine ait bir işaret taşı bile kalmayacak diye korkuyorum?”

Aradan geçen koca 5 yıl.  Varsın olsun. Zararın neresinden dönülürse kardır. Kolay gelsin.

/Ahmet SEVEN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder