Kavak/Çakallı'da bulunan ve bölgemizin tek Selçuklu
eseri Kervansarayın kültürümüze yeniden kazandırılacağı haberini okuyunca
sevindim. İlgilenenlere müteşekkirim. Bu konuyla ilgili 2006 yılında köşemde
yazdığım ve yayınlattığım yazıyı noktasına virgülüne dokunmadan aynen
yayınlıyorum. Bakın o günlerde düşüncemizi nasıl yansıtmışız;
“Sahipsiz bırakılan 700 yıllık bir tarih
hazinesinin hazin öyküsü. . . Kavak İlçesine bağlı Çakallı köyünde Selçuklulardan
kalma bir Kervansaray var. Bu Kervansaray 13. yy. inşa edilmiş. Selçuklu
mimarisinin ilimizdeki yaşayan tek örneklerinden birisidir. Kitabesinde yapanı
yaptıranı belli değil fakat 1493 yılında yapılan sayımlarda Kervansarayın
Samsuna bağlı nahiyelerden Kavak-Bergos (Çakallının eski ismi) Köyünde
bulunduğundan bahsediliyor.
Geçtiğimiz günlerde Başkanı bulunduğum Samsun
Yazarlar Derneği Yönetim Kurulu üyeleri ile birlikte gittik, gezdik ve gördük.
Böyle bir tarih mirasının günümüze kadar yaşamasına sevindik. Terk edilmişliğine
üzüldük. Sahip çıkıp, gereği gibi koruyamayışımız karşısında da sitem ettik.
Kervansarayın bugünkü durumunu tek kelime ile anlat
deselerdi sadece “perişan” derdim. İlgisizlikten harabeye dönen bu şaheserin
karşısında oturup onunla birlikte ağlamamak elde değil. Biz ecdat yadigârı olan
eserlere karşı bu kadar ilgisiz kalacak bir millet değildik. Eğer öyle olsaydık
bunca eserlerin bugüne kadar yaşama imkânı da olmazdı. Biz onların tozuna
kurban olurduk. Buraya kadar tamamda ya bu Kervansaray, ya az ileride bulunan
tarihi köprü ve hemen yanındaki tarihi cami. Tozuna kurban oluruz dediğimiz bu
eserler eğer böyle giderse bakımsızlıktan yerinde yeller esecek. Toza dumana
karışacak. Bunlar bize yakışıyor mu?
Karadeniz ticaret kervan yolunun önemli menzillerinden
biri olan ve bugüne kadar Çakalhan, Taşhan, Çakallı Kervansarayı gibi isimlerle
anılan Kervansarayın çaresizliğine anlam veremiyorum. Ecdat yadigârı, tarih
mirasımızın bu kadar hor görülüp, sahipsiz bırakılması, prosedürlere kurban
gitmesi aklın kârı değildir.
Köy Tüzel Kişiliğine ait olduğunu öğrendiğim
Kervansarayın bakım ve onarımı için Köy Tüzel Kişiliği de Çevre Koruma Vakfına
vekâlet verdiğini söylüyor. Sonuç ne olursa olsun, Kervansarayın daha fazla
zaman kaybedilmeden restorasyonu ve çevre düzenlemesi yapılarak turizme
açılmalıdır.
Bu anlamda yönetmelikler, mevzuatlar vs. benim
meselem değildir. Ben gördüğümle ilgilenir onu dile getirir ve mesele yaparım.
Böyle eşine ve benzerine az rastlanan, ayrıca ilimizde sadece bir tane bulunun
tarihi bir mirasın kendi başına terk edilmesini irdelerim. Biz bir sivil toplum
kuruluşu olarak bu konuda eylem makamı değil, söylem makamıyız.
Kervansaray harabe görüntüsü ve terk edilmişliğine
rağmen hala dimdik ayakta duruyor. Avlusunu çevreleyen taş duvarların sökülerek
yıllar önce yapılan yolda kullanıldığını duyunca kulaklarıma inanamadım. Kim
yapar, nasıl yapabilir bunu diyerek, hem hayret, hem de nefret ettim. Bu nasıl
akıl, nasıl iz’an böyle? Ben anlayamıyorum. Anlayabilen varsa beri gelsin.
Eli kolu bağlı bırakan sebepler elbette vardır.
Fakat problemler mazeret göstererek çözülmez ki. Şimdi bu sorunu kim çözecekse
çözsün, kim sahip çıkacaksa çıksın diyorum. Ne zaman böyle bir konuyu dile
getirsek mevzuatları önümüze getire getire Samsun'da tarihi bir bina
bırakmadılar. Hepsi de bakımsızlıktan çürüdü gitti. Samsun'u geçmişle bağlantı
kurduracak eserlerden mahrum ettiler. Böyle giderse bize ecdadımızı
hatırlatacak, onların isim ve medeniyetlerine ait bir işaret taşı bile
kalmayacak diye korkuyorum?”
Aradan geçen koca 5 yıl. Varsın olsun. Zararın neresinden dönülürse
kardır. Kolay gelsin.
/Ahmet SEVEN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder