Çadır, mala mülke tamah etmemeyi, dünya malının
gelip geçer, insanın da konargöçer olduğunu, anlatır. Bizde çadır kültürü
önemlidir. Aynı zamanda özgürlük sembolüdür. Padişahlar sultanlar misafirlerini
onda ağırlamışlardır. Osmanlı hükümdarlarının büyük ve muhteşem çadırları vardı
ki, buna otağ-ı hümayun denilirdi.
Yukarı orta çağda, Orta Asya’nın engin
bozkırlarında yaşayan Türklerin çadırları, keçeden mamuldü. Şekli yuvarlak
olup, sağlam kazıklarla yere raptedilmişti. Alelade halk çadırları sekiz on
kişi alabilecek büyüklükte idi. Asilzadeler
olan beylerin ve hanların muhtelif şekil ve büyüklükte otağ yani çadırları
vardı. Bunlardan kırmızı atlas veya ipekten yapılmış büyük otağlar elli, yüz
kişi alırdı ki, burada resmi toplantılar yapılır, ziyafetler verilirdi. Bunlar
hep olmuştur.
Bugün yeryüzüne ne kadar çok dağılabilmişsek bunu
çadıra borçluyuz. Zira gözü arkada kalmayanların evidir çadır. Alıp çıkmışız
yola. Gittiğimiz yeri kendimize dâhil etmişiz. Çünkü çadırda yaşayanlar kalem
ve kelam ehli insanlardı. Ticaret
yapıyorlardı. Çadır birer gezici okuldu. Eski Türkler Çadıra Otak (Otağ) ismini
vermişlerdi.
Tarihe bakın saraylar çoğaldıkça küçülmüş
kabuğumuza çekilmeye başlamışız. Sadece Osmanlı Dönemi değil, Dünya Tarihinde
de önemli örnekleri vardır. Bir ülke de
saray sayısı artmaya başlamadan o ülke zayıflama dönemine girmez. Batılı
tarihçiler bizi çadır kültürümüzle eleştirmeye kalkışıyorlar. Eleştirecek tabiî
ki. Böyle bir kültüre sahip olmasaydık Avrupa’nın ortalarına kadar nasıl
girebilecektik?
Atalarımızın gözünü arkada bırakan şatoları, koca
koca sarayları, vazgeçilmesi zor bağları olsaydı onları nasıl bırakır da yola
çıkabilirlerdi ki… Elbette devir, çadır devri değil. Bunu iddia edende yok ortada.
Ancak bu kültürün de unutulmamasının ve unutturmamanın gereğine inanıyorum. Dört
kıtaya hâkim olmamızın altında yatan gerçeklerden birisinin de bu olduğu
unutulmamalıdır. Sarayımız da olsun, çadırımız da… Hatta evimizde çadır
saklamakta fayda var.
Birini tutup ötekini bırakmak olmaz. Her şey
yerinde olursa güzeldir. Yani aslına uygun olarak o kültürün yaşatılmasına
katkıda bulunarak… Özünden uzaklaşmadan. Samsunda bu kültürü yaşattığı için
İlkadım Belediye Başkanı Necattin Demirtaş’a teşekkürlerimle. Çadırda yemek
yemeyi öyle çok özlemişiz ki. Öyleyse buyurun iftar çadırına…
/Ahmet SEVEN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder