14 Şubat 2014 Cuma

Ülke Kartellere Böyle Peşkeş Çekiliyor -I

Türkiye’de tesis edilecek olan Akkuyu Nükleer Santrali ile ilgili beklentilerimiz ayyuka çıkarken, Japonya’daki Fukuşima santralindeki felaket sonrası, tüm dünya’da ülkelerde adeta Türkiye’ye nazire yaparcasına çeşitli tedbirler almak bir yana nükleer karşıtı protestoların yaygınlaştığı görülmektedir.

OMV gibi dev firmalar,  Türkiye’de karşıt eylemlere muhatap olmadıklarından, hükümet tarafından da adeta mumlu davetiyeler ile ülkemizde istedikleri at koşturmakta, yaptıkları zehir kusan santraller ile sağlığımızı, çevremizi ve geleceğimizi tehdit etmeyi sürdürmektedirler. Çünkü kartellerin silahları her zaman güçlüdür. Bu noktada Napolyon Bonapart’ı anmadan geçmemek gerekir.

Her ne hikmetse, ülkemizde hükümetin bazı bakanlıklarına bağlı alt birimleri,  yabancı yatırımcıların iş takipçileri rolünü üstlenmek bir yana, adeta projelerinin gönüllü savunucuları rolünü üstlenirler. Görünürde Vatan, Millet Sakarya edebiyatı kisvesine bürünerek, istikbal, ikballerini ön plana çıkarırlar.

Belki bu konu iki gün süre ile köşemizi işgal edecek, ancak Türkiye’de yerli olan projelerin gündeme gelmemesi, üretilmemesi, pazarda yer almaması için dönen entrikaların birebir tarafımızca yaşanmış olması, kulaktan dolma veya kişi ve kurumları karalamak adına yazılan çizilen senaryolar olmadığının bilinmesi adına Türk sanayicileri olarak okuyucularımız ile paylaşmak istiyorum.

Seçimler öncesinde değişik yorumlanabileceği için kaleme almadığım konuyu, bugün gündeme getirerek, ilgililerin de dikkatini çekmek istiyorum.

Bilindiği üzere,  Binaların yalıtımında kullanılan polistren türü EPS ve XPS ürünlerin kullanımı hızla yayılmaktadır. Ancak söz konusu ürünlerin öncelikle petrol türevli ürünler olması, malzemelerin açıklanan ısı iletkenlik değerlerinin uygulama öncesi değerler olduğu, uygulamadaki değerlerin gerek binaya monte aşamasında kullanılan dubeller ve gerekse derz boşlukları nedeniyle, beyan edilen değerlerden çok farklı olduğu, üstelik bu ürünlerin imalinde kesinlikle dışa bağımlı bir ticari potansiyelin olduğu göz önünde bulundurularak, tamamen yerli doğal kaynaklar kullanılarak, doğal yalıtım sıvaları üretimi için bazı firmalarca 2006 yılından itibaren AR-GE çalışmaları başlatılır.

2006 yılında başlayan AR-GE’ler sonucunda Türkiye’de 2 firma,  ülkemiz topraklarında bulunan ve dünyanın % 70 rezervine sahip olduğumuz perlit ve pomza madenlerini kullanarak doğal yalıtım sıvalarının üretimin gerçekleştirirler. Bir diğer firma ise, perlit ve pomza madenleri yerine artık camların belirli teknolojiler ile genleştirilmesinden elde edilen granüllü cam kullanarak, XPS ve EPS gibi petrol türevi ürünlerin işlevlerini tek işlemde yerine getiren Yalıtım sıvaları buluşunun altına imza atar.

Firmalar, Üniversiteler ve TÜBİTAK başta olmak üzere pek çok akademik kurumlar ile birlikte hareket ederek ürettikleri ürünler için TSE belgesi almak üzere ilgili kuruma başvururlar ve Türkiye’deki bu 3 firma TSE belgesini almaya hak kazanır. Ayrıca ISO 9001, CE belgelerini de alırlar.

Ancak doğal yalıtım sıvalarının satışı için önlerinde bir engel daha vardır. Söz konusu ürünlerin binaların yalıtımında kullanılması için TSE 825 standartlarında tanımlanması gerekir. Bunun için elinde TSE belgesi bulunan 3 firma TSE 825 Standart Daire Başkanlığına yazılı olarak müracaat ederler.

TSE belgesine sahip olan 3 firmanın ürünleri ilgili Standart Daire Başkanlığınca ret edilir. Çünkü yetkili, ilgili ve bilgililere göre, bu tür doğal ürünler yönetmeliklere uygun değildir.

Üretici 3 firma yapmış oldukları yatırımların heba olmaması için, mücadelelerini sürdürürler. Çünkü ürettikleri doğal yalıtım sıvaları, gerek Üniversite raporları ve gerekse yurt dışından elde ettikleri standart belgeleri ile ilgili tüm yönetmeliklere uygunluğu tescil edilmiştir.

Yapı İşleri Genel Müdürlüğü, EPDK, TSE Genel Müdürlüğü, TSE 825 Standart Daire Başkanlığı dahil olmak üzere tüm ilgili birimlere giderek ürünleri hakkında brifing verirler.

Ürünler bu birimlerde olağanüstü ilgi ile karşılanır. Genel Müdürler,  “Yalıtımda devrim yaratmışsınız”, “Yalıtımda aspirini bulmuşsunuz”,  “Yalıtım konusundaki tüm alışkanlıkları rafa kaldırırsınız” ve “polistren türü ürün tesisleri bu tür ürünler için yapılarını değiştirirler” gibi TSE belgesi sahibi olan bu 3 yerli firmayı cesaretlendirici ve teşvik edici cümleler kullanırlar.

Firmalar Genel Müdürler’e hitaben “öyle ise bizim ürünlerimizin TSE 825 standartlarında tanımlanması için bir neden kalmadı” şeklinde düşüncelerini ifade ederler. Çünkü 3 Türk firmasının buluşu ile gerçekten yalıtım dünyasının çehresi değişecek, arkalarından gelecek yeni firmalar ile dünya pazarlarındaki yalıtım sektörüne damga vuracaklardır.

Ancak bu noktada karşılarında, ülkesinin değerlerinin desteklenmesi teşvik edilmesi gibi unsurların gözetlenmesi yerine, kartelin baskısını bulurlar. Üstelik bu ifadeleri kullanan, millet adına makamları işgal edenlerdir. Kullanılan ifadeler ise aynen şu şekildedir;

“Evet sizler gerçekten yalıtım sektörüne çok önemli ürünler kazandırmışsınız., petrol türevi ürünlerin kullanımını da ortadan kaldırıyorsunuz, ancak sizin bu ürünlerinizi Türkiye’de satabilmeniz için, petrol türevi ürün üretici ve satıcılarının oluşturduğu dernek tarafından tanınmanız gerekir. Bu derneğin üyesi olmalısınız. Ancak biz sizlerin müracaatı üzerine kendilerinin görüşlerini aldık. Sizin ürünlerinizi kesinlikle kabul etmiyorlar. Üstelik ürünlerinizin kabul edilmesi için kurulan komisyon üyelerinden bir kişi de bu komisyonun üyesidir. Bu nedenle dernek sizin ürünlerinizi kabul etmediği sürece Türkiye’de satamazsınız”

Bir an bu derneğin bir bakanlığa bağlı olduğunu düşünerek kendilerine, “Bizim bilmediğimiz bir konu var herhalde, bu dernek hangi bakanlığa bağlı” şeklinde kendilerini gülümseten bir soru yönelttik.
(Devam Edecek)

/Süleyman SALUR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder