14 Şubat 2014 Cuma

Samsun´da Hava Kirliliği Halen Devam Ediyor.

Bir bölgedeki hava kirliliğinin esas olarak iki kaynağı vardır; endüstriyel/kentsel enerji üretimi ve ısınma amaçlı yakıt tüketimi… Bunlara ilave olarak motorlu taşıtlardan kaynaklanan yanma emisyonlarını da sayabiliriz. İlk iki kaynağın üzerinde durmak istiyorum.

Devlet Planlama Teşkilatı verilerine göre, Samsun il merkezi ve civarında öne çıkan sanayi sektörleri arasında ağırlıklı olarak; mobilya, giyim eşyası, gıda ürünleri, bitkisel ürün, plastik ve kauçuk ve demir/çelik-bakır gibi ana metal imalat sanayileri yer alır. Bu sektörlerin bazılarında proses gereği yada enerji üretimi amacıyla yakıt tüketimi söz konusudur. Kullanılan yakıtlar arasında esas olarak kömür, fuel-oil ve tüketimi diğerlerine oranla rölatif olarak çok daha az olmak üzere doğalgaz yer alır. Hava kirliliğine etkileri bakımından, yukarıda adı geçen sektörlerden metal sanayi kirlilik kaynağı olarak daima ön plandadır.

Samsun’da endüstriyel faaliyetlerin sayıca çok olmaması, kentsel hava kirliliği kavramının ön plana çıkmasına neden olmuştur. İl merkezlerindeki kentsel hava kirliliği ise, esas olarak ısınma amaçlı olarak yakıtların yakılması ile oluşur. Isınmadan Kaynaklanan Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği’nin ilgili maddesinde, “Hava kirliliğinin yaşandığı yerleşim yerlerindeki konutlar, işyerleri ve sanayide güneş, jeotermal, ısı pompaları ve benzeri yeni ve yenilenebilir enerji kaynakları ile doğalgazın ısınma amaçlı kullanımı teşvik edilir." ifadesi yer alır. Çünkü doğalgaz yakıtı diğer fosil yakıtlara oranla, kirletici niteliği bakımından temiz bir yakıt olarak değerlendirilir; tam yanma ürünleri sadece su buharı ve karbon dioksittir. Bu yanma ürünleri en azından kısa süreli olmak üzere, hava kalitesini önemli ölçüde bozmaz. Ancak yüksek miktarlardaki karbon dioksit emisyonları “Sera Etkisi” adı ile tanımlanan atmosferik sıcaklık artışlarına ve akabinde kuraklık gibi iklimsel değişimlere neden olabilir. Doğalgaz yakıldığında, partiküler madde yâda kükürt oksit emisyonları oluşmaz ve diğer yakıtlara oranla daha az azot oksit oluşumları gerçekleşir.  

Özellikle 2005’li yıllardan bu tarihlere kadar, doğalgaz tüketiminin Samsun il Merkezi’nde arttığını bilmekteyiz. Samsun’da ısınma amaçlı tüketilen yakıtlar içinde oransal olarak doğalgaz %40’lara ulaşmıştır. Doğalgazın diğer yakıtların yerini almasıyla hava kirliliğinde ciddi düzeylerde azalmalar beklenirken, özellikle akşam saatlerinde, Samsun’un yerleşim yoğunluğunun yüksek olduğu İlkadım ve Gazi semtlerinde hava kirliliği görsel olarak halen gözle görülür ve hissedilir boyutlardadır. Bu durumun birkaç sebebi olabilir: Birincisi; doğal gazın aşırı tüketimi, ikincisi; doğalgaz dışındaki yakıtların verimsiz yakılması, üçüncüsü ise; doğalgaz fiyatlarındaki artışlara bağlı olarak bu yakıtın yerini diğer yakıtların almaya başlaması…Bu üç sebebe dair çözümler, ilgili konu başlıkları sırasına göre aşağıdaki gibi olabilir.

1.Doğal gazın aşırı tüketiminin engellenmesi için önerilebilecek en etkin önlem; konut içi odaların herhangi birinde sıcaklık duyarlı sensör/termostat kullanmaktır. Bu şekilde, belirli sıcaklıklara gelmiş oda sıcaklığı algılanacak ve doğalgaz yakan kombi geçici olarak devre dışı kalacaktır.

2.Gelir seviyesi nispeten düşük bölgelerde eğer katı yakıt tüketen sobalar kullanılıyor ise, yakıtların kovalı yada ızgaralı olmak üzere üsten yakılması ve böylece kömürün ısınması ile daha alevlenmeden “kurum ve is” olarak tanımlanan ve kansorojen etkileri bulunan karbon parçacıkları şeklindeki emisyonların bacadan kaçması engellenebilir.

3.Özellikle son yıllarda doğalgaz fiyatlarındaki beklenmedik artışlar, bu yakıtın tüketim oranlarını il merkezinde düşürmüş, konutlarda eski düzen yakıt sistemleri ve yakıt tüketimlerine dönüşe neden olmuştur. Bu yüzden, temiz yakıtların tüketiminin arttırılması adına, ulusal çevre koruma politikalarının daha sağlıklı değerlendirilmesi/oluşturulması gerekmektedir.

Tüm bunlara ilave olarak; bina ve konutlardaki yeterli ısı yalıtımının sağlanması ile, yakıt tüketimlerinin ortalama olarak %20-30 oranlarında azaltılabileceğinin de unutulmaması gerekir.

/Nevzat BEYAZIT

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder