"Hayatımızı bedelleştirdiler oğul, oysa ki;
her şeyin bedeli var mıdır? Evimizin yerine ev verebilirler, koyunumun yerine
koyun verebilirler, peki ya hatıralarımı nasıl verecekler? Ya doğduğum,
büyüdüğüm toprağı; babamın, anamın mezarlarını, memleketimin havasını, suyunu
nasıl bedelleştirecekler? Söylesene oğul, nasıl?"
"Hayatımızı bedelleştirdiler oğul, oysa ki;
her şeyin bedeli var mıdır? Evimizin yerine ev verebilirler, koyunumun yerine
koyun verebilirler, peki ya hatıralarımı nasıl verecekler? Ya doğduğum, büyüdüğüm
toprağı; babamın, anamın mezarlarını, memleketimin havasını, suyunu nasıl
bedelleştirecekler? Söylesene oğul, nasıl?"
Ve son...
Mübadelenin İzinde yazı dizisi, bugün sona
eriyor...
Aslında dinlenmesi gereken onca hikaye, gidilmesi
gereken onca köy var ki... Her yerde ayrı bir hikaye gelip karşınıza çıkıyor.
Ancak, bir yazı dizisi için makul olan bir sürede bu çalışmayı bitirmek
gerekiyordu ve bitti...
Mübadeleyi her yönüyle yaşamış olan bir kent
Samsun, gerek Rumeli'den gelenler gerekse de Rumeli'ye gidenler, aynı acıları,
aynı hasretleri yaşamışlar. Tarihin görüp göreceği en büyük nüfus değişimi,
belki bizlere dinlemesi hoş hikayeler, hatıralar bıraktı ancak bunu
yaşayanların özlemleri, hatıraları, sevdaları içlerinde bir yara olarak kaldı....
Kısa Bir
Teşekkür Faslı
Mübadeleyle ilgili bir başka sonuç da çıktı bu yazı
dizisi ile... Mübadelenin "canlı tarihine "dikkat çekti... Bu zamana
kadar yapılan görüşmelerde, hikayelerin derlenip toplanması için yapılan
çalışmalara ek olacak bir dizi oldu bu çalışma...
Yazı dizisini hazırlarken, bana kaynak bulmada
yardımcı olan, mübadillerle irtibata geçmemde emek sarf eden, bu konuda her
türlü destek sunan, üşenmeden, bıkmadan köylere kadar gelip, hikayelerini
paylaşan herkese, tüm mübadil dostlarına teşekkür ediyorum....
Yazı dizisini yapmaya karar verdiğim gün, Enis'in
Mutfağında Mübadele Derneği üyeleri ile buluşup, "nasıl bir çalışma
yapabiliriz" diye kafa yoranlar arasında yer alan tarihçi Mehmet Köseoğlu,
Dernek Başkanı Erdoğan Özoral ve Yönetim Kurulu Üyesi İlkay Baba "son
söz" yerine geçecek birtakım değerlendirmelerde bulundular.
Başkan
Özoral: Bizi Duygulandırdı
İşte Mübadele Derneği'nden Erdoğan Özoral'ın yazı
dizisi hakkındaki değerlendirmesi: "Başta Mübadele temalı yazı dizisini
hayata geçiren Miraç Öztürk olmak üzere, emeği geçen Gazete Gerçek
çalışanlarına teşekkür ediyoruz. Samsun'da yaşayan biz mübadillerin yaşadıkları
bölgelerdeki hikayelerini bu yazı dizisi ile genç kuşaklara aktarılmasından ve
çektiğimiz acıların bir daha yaşanmaması için tarihimizin sayfalarında
gezintiye çıktığımız bu yazılar bütünü bizleri hem mutlu etti hem de çok
duygulandırdı. Gazete Gerçek'e bu katkısından ötürü teşekkür ediyoruz. Bundan
sonraki yayın hayatında da başarılar diliyoruz. Mübadele Derneği ve mübadiller
olarak da her zaman bu çalışmaların destekçisi olacağımızı bir kez daha
belirtiyoruz"
Tarihçi
Köseoğlu: Tarihe Sıcak Bir Dokunuş
Mübadele ile ilgili tarih çalışmalarıyla tanınan,
özellikle Kavak'taki mübadele sürecini anlattığı "Mübadelenin iki ucu-Drama
Sancağı Sarışaban Mübadilleri-Mencenos'tan Karadağ ve Üçhanlar'a"
kitabının yazarı, tarihçi Mehmet Köseoğlu da, göçün aslında Türk tarihinin
karakteristik bir özelliği olduğunu ancak mübadelenin "zorunlu göç"
temasıyla iki ucu da acıya değinen bir süreçten geldiğini söyledi. İşte Mehmet
Hoca'nın değerlendirmesi:
"Göç, tarih boyunca Türk halkının hayatında
var olan bir sürecin iki taraflı öyküsüdür. Bazen yeni umutların filizlendiği
yolculuğun ilk evresiyle bazen de huzursuzluk ortamından sıyrılışın ilk
günleriyle başlar. Tarih anlatılarında ailelerin çoğunda bu kavram, çoğunlukla
önceki yurdun özlemleri ve hicranlarıyla beraber yaşar. Ana yurdun zorunlu
olarak terk edilmesi, adımların ileriye isteksiz şekilde atılmasıyla da olsa
yetişecek nesiller için artık memleket başka bir yerdir. Ayrılık; toprağı,
tarlayı, ağacı daha değerli kılar. Göç katarının ardında bırakılan bir köpek
yavrusu bile kendini burukluğa bırakır. Göç yolculuğuna çıkanlar, dönüp arkaya
bakarken kapanmış bir kapının sanki canlandığı ve üzüldüğü hissiyle duygulanıp
gururlu yürüyüşle yol alırlar.
İki Tarafı Da
Anlatan Bir Dizi
Türkiye’de tarih ve kültür araştırmalarında sözlü
tarihe pek önem verilmedi. Bu tür çalışmaları önceden yapanlar şanslıydı.
Maalesef günümüzde birinci kuşak mübadiller yok denecek kadar az durumdadır.
Onlardan öğreneceğimiz değerli bilgilerin çoğu da toprağa gömülüp gittiler.
Gazete Gerçek’te Miraç Öztürk ile ilk tanıştığımda
kendisi mübadele süreci ile ilgili bir yazı dizisi hazırladığını ama kurguyu
tam anlamıyla nasıl ele alacağı hususunda tereddütleri olduğunu dile
getirmişti. Yorumlarım daha çok kurguyu insanî bakış açısıyla ve hayat
hikayeleri üzerine odaklama üzerine olmuştu. Sonuçta gazetede Şubat ayı
içerisinde harikulade bir yazı dizisi çıktı. Halkın yaşadıkları hem Balkan hem
Anadolu toprakları üzerinden sunuldu. Sevindirici nokta ise; hasmane
tavırlardan uzak bir üslupla iki taraf yönünde de göçün bir acı gerçek olduğuna
önem verilmesiydi. Asgari derecede terminolojik hatalar olsa da bu kadar kısa
sürede “arkası yarın” tarzında halkımızın belleğine sıcak bir dokunuş yapan
yazı dizisi oldu diyebilirim"
"Hayatımızı
Bedelleştirdiler Oğul"
Ve son sözü, Alaçam Mübadele Müzesi sorumlularından
Devrim Hanım'ın anlattığı, Rum ya da Türk; kimliği bilinmeyen ancak
mübadelenin, belki de kitaplara sığmayacak derecedeki ruhunu paylaşan bir
öğütle söylüyoruz... Oğul'a öğüt:
"...Hayatımızı bedelleştirdiler oğul, oysa ki;
her şeyin bedeli var mıdır? Evimizin yerine ev verebilirler, koyunumun yerine
koyun verebilirler, peki ya hatıralarımı nasıl verecekler? Ya doğduğum,
büyüdüğüm toprağı; babamın, anamın mezarlarını, memleketimin havasını, suyunu
nasıl bedelleştirecekler? Söylesene oğul, nasıl?"
/Miraç ÖZTÜRK
17 Şubat 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder