Aziz ve muhterem okuyucularım! Bundan böyle
pazartesi günleri olmak üzere haftada bir gün sizlere bu köşeden hitabetmeye,
sizlerle hasbıhal etmeye, kültür dünyamıza tercüman olmaya çalışacağız. Kültür
tarihimizle ilgili ve yaşadığımız güne dönük olarak tespit ve çözümlemeler
yapıp kültürümüzü aslına uygun olarak yeniden tanımlayacağız. Birlikte Türk
kültürünün derin sularına yelken açacak, bu sularda kulaç atacak ve zaman zaman
dibe dalıp kültür hazinemizin en değerli parçalarını çıkarıp halkımızın
dikkatine sunacağız. Bunları yaparken de bir bilim insanı ve bir kültürbilimci
olarak akademik metoda elbette bağlı kalacağız.
Bilim insanının en önemli görevi çalıştığı alanla
ilgili olarak yeni şeyler keşfetmek, üretmek ve ürettiğini paylaşmaktır.
Kültürümüzü oluşturan temel kodların korunması kaydıyla bazı değerlerin yeniden
gözden geçirilmesi ve gerekirse kültürün yeniden üretilmesi ihtiyacını burada
tartışabilir, hatta doğru ve yanlışları burada sorgulayabiliriz.
Bu bağlamda, burada Dil Bayramı’ndan, Ahilik
Haftası’ndan, Nevruz ve Hıdrellez’den bahsedecek; Kaşgarlı Mahmut’u, Ahmet
Yesevi’yi, Yunus Emre’yi, Hazret-i Mevlâna’yı, Hacı Bektaş-ı Veli’yi,
Karamanoğlu Mehmet Bey’i yâd edecek; Dedem Korkut’u, Nasreddin Hoca’yı,
Köroğlu’yu, Karacaoğlan’ı ve Âşık Veysel’i dillendireceğiz.
Yine bu köşede Karadeniz Bölgesi’nin ve
Samsun’umuzun kültür atlasını sunacak; cemreyi, ceniği, yaylayı, obayı, mısırı,
çayı, kemençeyi, tulumu, hamsiyi, atmacayı, öndülü, fındığı, mısırı, lahanayı,
mıhlamayı, kuymağı, tütünü, Gebi kirazını ve Çayırkent çilek festivalini
anlatacağız. Halk zanaatları müzesinin, kent müzesinin, tütün müzesinin ve
Samsun kültür evinin Samsun’a yakışacağını söyleyeceğiz.
Atatürk’ün dil ve kültür politikalarından söz
edecek, yoksulluk ve yoksunluk kültürü hakkında bilgiler vereceğiz. Türk
Kültürüne eleştiriler getirecek, özellikle halk inançları ve hurafeler
konusunda halkımızı aydınlatmaya çalışacağız. Sosyal ve kültürel değişim ve
dönüşüm kavramlarından söz edecek, dilimizdeki bozulmaya ve kültür
emperyalizmine dikkati çekeceğiz.
Ve elbette dört yıl süreyle başkanlığını yürüttüğüm
HOTEY-DER’den (Halk Ozanlarını Tanıtma ve Eserlerini Yaşatma Derneği’nden),
derneğin kurucu başkanı Kemali Bülbül’den ve diğer halk ozanlarından
bahsedeceğiz.
Kültür yolculuğumuz başlıyor. Haydi, “vira bismillah.”
Yrd. Doç. Dr. Bekir ŞİŞMAN
OMÜ. Fen-Edebiyat Fak. Türk Dili ve Edeb. Böl.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder