OMV’nin sosyal sorumluluk çerçevesinde Kozluk’da bir
okul yaptırma kararı alması ve ardından ilgililer nezdinde gerekli protokolü imzalamaları,
öncelikle bu bölgenin eğitimine önemli katkılar sağlayacaktır. Bir süre önce
okul yapımı ile ilgili OMV yetkililerine e sorular yöneltildiğinde, OMV’nin
okul yaptırmak gibi bir misyonu olmadığını ifade edenlerin, sözlerinden sarf-ı
nazar ederek hayırlı bir işe vesile oldukları için kutlamak gerekir.
Böylece, Kozluk Belediye Başkanı’da kendisinin de
ifade ettiği üzere en büyük hayaline kavuşmuş bulunmaktadır. Termik Santralin
yerinden kaldırılması mümkün olamayacağına göre, kuruluşun bölgeye karşı olan
sosyal sorumluluklarını yerine getirmesinin de bir şekilde sağlanması
gerekmektedir.
Ancak; Kozluk Belediyesi’nin, söz konusu tesisin
inşası ile birlikte yasal eksiklikler nedeniyle mühürlemesine zemin hazırlayan
faktörler, tesislerin devreye girmesi ile değişik biçimlerde sürekli gündemde
olacaktır. . Santralin işletmeye açılması ile birlikte, ÇED raporu çerçevesinde
işletmenin çok sıkı denetimlere tabi tutulması zorunlu hale gelmektedir. Burada
da en büyük görev belediyeye düşmektedir.
Bölgede üretecekleri atıklar, emisyonlar, çevre
kirliliği oluşturacak unsurlar belirli kontrol mekanizmaları ile denetimlerinin
yapılması gibi zorunlulukların yerine getirilmemesi halinde, değil bir okul bin
okul dahi yapılmış olsa, ortaya çıkacak zararları telafi edemeyecektir.
Yani kısaca anlatmak istediğimiz konu, Kozluk
Belediyesi olaya “firmadan bir okul kopardık, artık dokunmayalım, istedikleri
gibi projelerini idame ettirsinler” mantığı ile yaklaştığı taktirde, okulun
takipçisi olduğumuz gibi, belediyenin görevlerini yerine getirip getirmediğinin
de takipçisi olacağımızı belirtmek isterim.
Dünya artık yeşile koşmaktadır. Yaşamsal alanlarda
kullanılacak ürünlerde petrol türevi hammadeler ile üretilen malzemeler yerine,
% 100 geri dönüşümlü malzemeler kullanılarak üretim yelpazeleri
oluşturulmaktadır. İnsanlar olarak tetiklediğimiz küresel ısınmayı tetikleyen
sera gazı salınımının minimize edilmesinin tek yolu, fosil hammadeler ile
üretilen malzemelerin kullanımının ortadan kaldırılmasıdır.
Önümüzdeki yıl Kyoto Protokolü’ün Türkiye’deki
denetim yılıdır. Sera gazı salınım değerleri ölçülerek, fazla bulunduğu
taktirde gerekli önlemlerin alınması yönünde tavsiyeler alınacaktır. Bu nedenle
enerjide veya başka alanlarda kesinlikle petrol türevli ürünlerin kullanımını
ön plana çıkacak projeler gündeme getirilmemeli ve teşvik edilmemelidir.
Nükleer Santraller konusunda ise son olarak
Japonya’da ortaya çıkan olumsuzluklar tüm dünyanın gözleri önünde cereyan
etmektedir. Devasa pompalar ile Nükleer Santralin neden olduğu veya olacağı
zararlar minimum seviyelerde kontrol edilmeye çalışılmaktadır. Türkiye’de ise,
Akkuyu Nükleer Santrali tesislerinin açılışı,
tıpkı Kozluk’daki Termik Santral kuruluşunun temel atma töreni misali
devlet töreni ile yapılacak, balonlar uçurulacak ve projeyi üstlenen Rus
firmaları yetkilileri ile kadeh kaldırılarak iyi niyet mesajları verilecektir.
HES’ler için ise söylenecek söz zaten yoktur.
Doğa’da yaratılan tahribatın izleri daha bugünden ortaya çıkmıştır. İyi de,
Termik Santraller tesis etmeyelim, Nükleer Enerji Santrallerini ülkemize
sokmayalım, Mobil Santralleri kapattıralım, biz ne ile aydınlanacağız,
ısınacağız ve serinleyeceğiz? sorularının cevabı ise yakınımızdadır.
Doğalgaz çevrimli Termik Santrallerin bölgede tesis
edilmesinin sorumluları bana göre birinci derecede siyasiler ve ikinci sırada
ise Sivil Toplum Örgütleridir. Çünkü gerek mesleki örgütlenmeler ve gerekse
toplumsal örgütler bilinçli bir şekilde söz konusu santrallerin bölgede
yaratacakları tahribatları vatandaşa izah edebilirler. Yetkilileri uyararak,
her ne kadar Santrallerin bacalarında filtrezizasyon sistemi oluşturarak
önlemler alınsa da, ortaya çıkacak dezavantajların önlenemeyeceğini gündeme
getirebilirler.
Termik
Santralleri bölgeye kazandırmak ile siyasi rant elde edilemez. Çünkü elde
edilecek rantın altında yatan gerçekler, ölüm’dür, çevre ve doğa katliamıdır.
Geleceğimizin ipotek altına alınmasıdır .
Siyasilerimizi bu konuda anlayabilmek zaten mümkün
değildir. Ülkeye yapılan insan ve çevreye zararlı ve üstelik tamamen dışa
bağımlı yatırımlara destek ve teşvik sağlanmakta iken, ülke kaynaklarının
kullanılması yönünde atılan adımların önünde adeta set oluşturmaktadırlar.
Mevzuatlar dışa bağımlı yatırımlara karşı işletilmez, ancak yerli yatırımların
önünde karasaban misali karşımıza dikilir.
Ülkemizde etkin kuruluşlarca bazı konferanslar
düzenlenir. Bu konferanslara yurt dışından ve yurt içinden çeşitli konuşmacılar
iştirak ederek konferans konusu hakkında görüş ve düşüncelerini ifade ederler.
Konferansların içeriğine bakıldığında ortaya çıkan sonuç ilginçtir.
Öncelikle kesinlikle işin içinde yabancı sermaye
bulunmaktadır. Etkinliğin tüm masraflarını kendileri karşılarlar. Çünkü asıl
amaç ürünlerini gelişmemiş veya az gelişmiş ülkelere pazarlamaktır. Yok olma
tehlikesi ile karşı karşıya kalan teknolojileri bu ülkelere taşımaktır.
14 Nisan Perşembe günü Yeşil Ürünler ile ilgili
yayın yapan önemli tiraja sahip bir
dergi tarafından İstanbul Yapı Endüstri Merkezinde bir konferans
düzenlenmiştir. Konferansın konusu Binalara Yeşil Kimlik Kazandırılması
yönündeki faaliyetlerin ve yeniliklerin sunulmasıdır.
Konu enerji olunca Enerji Verimliliği Daire
Başkanının da bir iki kelime söz etmesi gerektiğinden konuşmacı olarak masada
yerini almıştır. Ancak ne hikmetse, konusu Yeşil Bina olan bir konferansta, baş
aktör konumunda olanlar, petrol türevi ürün üretici ve satıcılarının
oluşturduğu kurum ve kurumlardır. Oysa sattıkları ve pazara sürdükleri ürünler
bazı ülkelerde yasaklanmış olan ve yeşili değil moru oluşturan malzemelerdir.
Tüm dünya’da sergilenen oyun aynıdır. İnsan ve
çevreye zararlı olan sistemlerden vazgeçebilmek için, öncelikle sökülecek
tesislerde üretilen malzemelere için Pazar yaratılmalıdır. Pazar ise bizim gibi
ülkelerdir. Tavuk gelen yerden kaz esirgenmeyeceği için, yerli işbirlikçiler
ile bol sıfırlı anlaşmalar imzalanır. İhtişamlı salonlarda sunumlar yapılır ve
tüketici bu tür ürünlere yönlendirilir.
Sonuç elbette malumdur. Eğer bu anlayış hüküm
sürerse, bugün OMV yarın ABC gibi dış sermaye gruplarının söküp ülkemize monte
edecekleri zehir kusan santrallerin sayısı hızla artacaktır. Samsun gibi doğası
ile cennet olan köşeler, enerji kenti ilan edilerek, bölgede yaşayanlara bugün
mavi boncuk, yarınlarda ise ölümü sunacaklardır.
Köşemizden Kozluk Belediye Başkanı Şenol Kul’a bir
mesaj vermek istiyoruz. Değerli Başkan, OMV inşaatını eksikleri nedeniyle
mühürlediğinizde, kararlı ve cesur
çıkışınızı alkışlayanlardan biriyim. Ancak malum işletmenin belediyeniz
yetkisinde bulunan denetim ve kontrol mekanizmasında bir olumsuzluk veya
eksikliğin hissedilmesi durumunda, geçmişte yapmış olduğunuz tutum ve
davranışlarınız ile cesur çıkışlarınıza darbe vurmuş olacaksınız. Okul’a
elbette evet ama, bu okul bir şeylerin bedeli olmamalı. Sizin de bir çevreci
olarak bu hassasiyeti göstereceğinize yürekten inanıyorum.
/Süleyman
SALUR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder