14 Şubat 2014 Cuma

Omv’ Den Okulu Kopardık Ancak…

OMV’nin sosyal sorumluluk çerçevesinde Kozluk’da bir okul yaptırma kararı alması ve ardından ilgililer nezdinde gerekli protokolü imzalamaları, öncelikle bu bölgenin eğitimine önemli katkılar sağlayacaktır. Bir süre önce okul yapımı ile ilgili OMV yetkililerine e sorular yöneltildiğinde, OMV’nin okul yaptırmak gibi bir misyonu olmadığını ifade edenlerin, sözlerinden sarf-ı nazar ederek hayırlı bir işe vesile oldukları için kutlamak gerekir.

Böylece, Kozluk Belediye Başkanı’da kendisinin de ifade ettiği üzere en büyük hayaline kavuşmuş bulunmaktadır. Termik Santralin yerinden kaldırılması mümkün olamayacağına göre, kuruluşun bölgeye karşı olan sosyal sorumluluklarını yerine getirmesinin de bir şekilde sağlanması gerekmektedir.

Ancak; Kozluk Belediyesi’nin, söz konusu tesisin inşası ile birlikte yasal eksiklikler nedeniyle mühürlemesine zemin hazırlayan faktörler, tesislerin devreye girmesi ile değişik biçimlerde sürekli gündemde olacaktır. . Santralin işletmeye açılması ile birlikte, ÇED raporu çerçevesinde işletmenin çok sıkı denetimlere tabi tutulması zorunlu hale gelmektedir. Burada da en büyük görev belediyeye düşmektedir.

Bölgede üretecekleri atıklar, emisyonlar, çevre kirliliği oluşturacak unsurlar belirli kontrol mekanizmaları ile denetimlerinin yapılması gibi zorunlulukların yerine getirilmemesi halinde, değil bir okul bin okul dahi yapılmış olsa, ortaya çıkacak zararları telafi edemeyecektir.

Yani kısaca anlatmak istediğimiz konu, Kozluk Belediyesi olaya “firmadan bir okul kopardık, artık dokunmayalım, istedikleri gibi projelerini idame ettirsinler” mantığı ile yaklaştığı taktirde, okulun takipçisi olduğumuz gibi, belediyenin görevlerini yerine getirip getirmediğinin de takipçisi olacağımızı belirtmek isterim.

Dünya artık yeşile koşmaktadır. Yaşamsal alanlarda kullanılacak ürünlerde petrol türevi hammadeler ile üretilen malzemeler yerine, % 100 geri dönüşümlü malzemeler kullanılarak üretim yelpazeleri oluşturulmaktadır. İnsanlar olarak tetiklediğimiz küresel ısınmayı tetikleyen sera gazı salınımının minimize edilmesinin tek yolu, fosil hammadeler ile üretilen malzemelerin kullanımının ortadan kaldırılmasıdır.

Önümüzdeki yıl Kyoto Protokolü’ün Türkiye’deki denetim yılıdır. Sera gazı salınım değerleri ölçülerek, fazla bulunduğu taktirde gerekli önlemlerin alınması yönünde tavsiyeler alınacaktır. Bu nedenle enerjide veya başka alanlarda kesinlikle petrol türevli ürünlerin kullanımını ön plana çıkacak projeler gündeme getirilmemeli ve teşvik edilmemelidir.

Nükleer Santraller konusunda ise son olarak Japonya’da ortaya çıkan olumsuzluklar tüm dünyanın gözleri önünde cereyan etmektedir. Devasa pompalar ile Nükleer Santralin neden olduğu veya olacağı zararlar minimum seviyelerde kontrol edilmeye çalışılmaktadır. Türkiye’de ise, Akkuyu Nükleer Santrali tesislerinin açılışı,  tıpkı Kozluk’daki Termik Santral kuruluşunun temel atma töreni misali devlet töreni ile yapılacak, balonlar uçurulacak ve projeyi üstlenen Rus firmaları yetkilileri ile kadeh kaldırılarak iyi niyet mesajları verilecektir.

HES’ler için ise söylenecek söz zaten yoktur. Doğa’da yaratılan tahribatın izleri daha bugünden ortaya çıkmıştır. İyi de, Termik Santraller tesis etmeyelim, Nükleer Enerji Santrallerini ülkemize sokmayalım, Mobil Santralleri kapattıralım, biz ne ile aydınlanacağız, ısınacağız ve serinleyeceğiz? sorularının cevabı ise yakınımızdadır.

Doğalgaz çevrimli Termik Santrallerin bölgede tesis edilmesinin sorumluları bana göre birinci derecede siyasiler ve ikinci sırada ise Sivil Toplum Örgütleridir. Çünkü gerek mesleki örgütlenmeler ve gerekse toplumsal örgütler bilinçli bir şekilde söz konusu santrallerin bölgede yaratacakları tahribatları vatandaşa izah edebilirler. Yetkilileri uyararak, her ne kadar Santrallerin bacalarında filtrezizasyon sistemi oluşturarak önlemler alınsa da, ortaya çıkacak dezavantajların önlenemeyeceğini gündeme getirebilirler.

 Termik Santralleri bölgeye kazandırmak ile siyasi rant elde edilemez. Çünkü elde edilecek rantın altında yatan gerçekler, ölüm’dür, çevre ve doğa katliamıdır. Geleceğimizin ipotek altına alınmasıdır .

Siyasilerimizi bu konuda anlayabilmek zaten mümkün değildir. Ülkeye yapılan insan ve çevreye zararlı ve üstelik tamamen dışa bağımlı yatırımlara destek ve teşvik sağlanmakta iken, ülke kaynaklarının kullanılması yönünde atılan adımların önünde adeta set oluşturmaktadırlar. Mevzuatlar dışa bağımlı yatırımlara karşı işletilmez, ancak yerli yatırımların önünde karasaban misali karşımıza dikilir.

Ülkemizde etkin kuruluşlarca bazı konferanslar düzenlenir. Bu konferanslara yurt dışından ve yurt içinden çeşitli konuşmacılar iştirak ederek konferans konusu hakkında görüş ve düşüncelerini ifade ederler. Konferansların içeriğine bakıldığında ortaya çıkan sonuç ilginçtir.

Öncelikle kesinlikle işin içinde yabancı sermaye bulunmaktadır. Etkinliğin tüm masraflarını kendileri karşılarlar. Çünkü asıl amaç ürünlerini gelişmemiş veya az gelişmiş ülkelere pazarlamaktır. Yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalan teknolojileri bu ülkelere taşımaktır.

14 Nisan Perşembe günü Yeşil Ürünler ile ilgili yayın yapan önemli tiraja sahip  bir dergi tarafından İstanbul Yapı Endüstri Merkezinde bir konferans düzenlenmiştir. Konferansın konusu Binalara Yeşil Kimlik Kazandırılması yönündeki faaliyetlerin ve yeniliklerin sunulmasıdır.

Konu enerji olunca Enerji Verimliliği Daire Başkanının da bir iki kelime söz etmesi gerektiğinden konuşmacı olarak masada yerini almıştır. Ancak ne hikmetse, konusu Yeşil Bina olan bir konferansta, baş aktör konumunda olanlar, petrol türevi ürün üretici ve satıcılarının oluşturduğu kurum ve kurumlardır. Oysa sattıkları ve pazara sürdükleri ürünler bazı ülkelerde yasaklanmış olan ve yeşili değil moru oluşturan malzemelerdir.

Tüm dünya’da sergilenen oyun aynıdır. İnsan ve çevreye zararlı olan sistemlerden vazgeçebilmek için, öncelikle sökülecek tesislerde üretilen malzemelere için Pazar yaratılmalıdır. Pazar ise bizim gibi ülkelerdir. Tavuk gelen yerden kaz esirgenmeyeceği için, yerli işbirlikçiler ile bol sıfırlı anlaşmalar imzalanır. İhtişamlı salonlarda sunumlar yapılır ve tüketici bu tür ürünlere yönlendirilir.

Sonuç elbette malumdur. Eğer bu anlayış hüküm sürerse, bugün OMV yarın ABC gibi dış sermaye gruplarının söküp ülkemize monte edecekleri zehir kusan santrallerin sayısı hızla artacaktır. Samsun gibi doğası ile cennet olan köşeler, enerji kenti ilan edilerek, bölgede yaşayanlara bugün mavi boncuk, yarınlarda ise ölümü sunacaklardır.

Köşemizden Kozluk Belediye Başkanı Şenol Kul’a bir mesaj vermek istiyoruz. Değerli Başkan, OMV inşaatını eksikleri nedeniyle mühürlediğinizde,  kararlı ve cesur çıkışınızı alkışlayanlardan biriyim. Ancak malum işletmenin belediyeniz yetkisinde bulunan denetim ve kontrol mekanizmasında bir olumsuzluk veya eksikliğin hissedilmesi durumunda, geçmişte yapmış olduğunuz tutum ve davranışlarınız ile cesur çıkışlarınıza darbe vurmuş olacaksınız. Okul’a elbette evet ama, bu okul bir şeylerin bedeli olmamalı. Sizin de bir çevreci olarak bu hassasiyeti göstereceğinize yürekten inanıyorum.

/Süleyman SALUR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder