Yaylalar; yazın çıkılan, yüksek ve serin konaklama
yerleridir. Bu mekânlar, yerleşim yerlerinin dışında; hayvan otlatmak, tarım
yapmak veya dinlenmek için kullanılan alanlardır. Köken itibariyle “yayla(k)” terimi, eski Türkçede
yaz mevsimi anlamına gelen “yay” sözcüğünden türetilmiştir
Yaylacılık ise; yaz mevsiminde insanların
hayvanlarını da yanlarına alarak yaylaya çıkmalarını, orada bir süre
kalmalarını ve birtakım ekonomik faaliyetlerde bulunmalarını kapsar. Yaylacılık
ve yayla hayatı eski Türk kültüründeki göçebe hayatın (yani tarım ve
hayvancılığın birlikte icra edilişinin) bir uzantısıdır.
Yılın belirli zamanlarında yaylalara çıkılarak;
birtakım sosyal, kültürel ve ekonomik faaliyetlerin gerçekleştirilmesi olayı
Doğu Karadeniz’de yüzyıllardır geleneksel olarak devam ettirilmektedir. Bu
geleneksel yapı; yaylacılığın, yayla ekonomisinin, yayla kültürünün ve yayla
turizminin temelini oluşturmaktadır. Sosyal, ekonomik ve teknolojik şartlara
bağlı olarak yayla bağlamında birtakım yapısal ve işlevsel değişikliklerin
gözlemlendiği günümüz yaylacılığı, Doğu Karadeniz insanının bugün de
vazgeçilmez bir tutkusu ve değeri olarak yaşatılmaya devam etmektedir.
Yaylada karların eridiği, kışlakta (yani köylerde)
havaların iyice ısınmaya başladığı dönem (ki bu mevsim genellikle mayısın son
haftasıyla haziranın ilk haftasına rastlar) Doğu Karadeniz Bölgesi’nde yaylaya
çıkış mevsimidir. Yaylaya çıkış hazırlıkları iki bölümden oluşmaktadır:
a. Yayla Evinde Yapılan Hazırlıklar: Bu hazırlıklar
daha çok yaylada bulunan evin ve ahırın temizlenmesine ve tamir edilmesine
yöneliktir. Yaylaya çıkmadan birkaç hafta önce yayla evine gidilerek bu bakım,
onarım ve temizlik çalışmaları gerçekleştirilir.
b. Köy Evinde Yapılan Hazırlıklar: Köy evindeki
hazırlıklar yaylaya çıkmadan bir ay önce başlar. Baklagiller hazırlanır, mısır
öğütülüp un haline getirilir, yaylada kullanılacak kaplar temizlenir; balta,
orak ve tırpanlar bilenir; sepetler onarılır, urganlar hazırlanır.
Yaylaya
çıkışlar ise toplu ve aynı zamanda tören havası içerisinde gerçekleştirilir.
Sabahın ilk ışıklarıyla köy, insan sesleri ve çan (kelek) sesleriyle çınlar.
Hayvanlar süslenir, bakımları yapılır; yöresel kıyafetlerini giyinmiş kalabalık
insan grupları hayvanlarını da yanlarına alarak gün ağarmaya yakın, yola
çıkarlar. Yaylaya çıkış anı ve aralarda verilen molalar sözlü kültürümüz
açısından birer icra ortamı oluşturmaktadır. Ayrıca toplu göç; birlik ve
beraberliği, dayanışma ve kaynaşmayı da pekiştiren bir olgudur. Ancak son
yıllarda motorlu taşıtların devreye girmesiyle bazı köylerde, birlikte yaylaya
çıkma geleneğinin bozulduğu gözlenmektedir. Yaylacılar ya kendi araçlarıyla ya
da kiraladıkları araçlarla hem eşyalarını hem de hayvanlarını yaylaya kısa
zaman içerisinde ulaştırmaktadırlar.
Karadeniz
Bölgesi’nin doğusunda sürdürülmeye çalışılan yaylacılık yatay yaylacılık değil;
dikey yaylacılıktır. Yaylaya belirli bir istikameti kullanarak ulaşan insanlar,
ulaştıkları yerlerde bir süre konakladıktan sonra aynı istikameti kullanarak
geri dönerler. Özellikle Doğu Anadolu bölgemizde sürdürülen yatay yaylacılık;
yani yükseklere ulaştıktan sonra uzak mesafedeki yaylalara göçmek suretiyle
icra edilen yaylacılık türü Doğu Karadeniz’de görülmez.
Yaylacılığın ve yayla şenliklerinin en önemli
işlevi; birlik-beraberliğin sağlanması ve kimi kültürel değerlerin
korunmasıdır. Bu sayede; kemençe, horon, halk müziği, halk mutfağı, halk
mimarisi, halk zanaatları ve halk mimarisi kısmen de olsa koruma altına alınmış
olmaktadır.
Yayla hayatının şekillenmesinde en önemli unsur
olan hayvancılığın, yörede giderek azalması; yaylacılıktaki yapısal ve işlevsel
değişime zemin hazırlamaktadır. Hayvancılığın azalması, yayla mimarisini
yeniden şekillendirmiş ve yayla evlerinin bir bölümünü oluşturan ahırların yeni
yapılarda yer almadığı görülmüştür. Tedbir alınmadığı takdirde, bazı yaylalarda
görülen hızlı ve plansız yapılaşma bir müddet sonra alt yapısı olmayan varoş
görüntüsü arz edecektir.
Doğu Karadeniz yaylaları ve yayla şenlikleri iyi
değerlendirildiği takdirde yörede turizm patlaması yaşanabilir ve belirli bir
istihdam alanı sağlanabilir. Yapılan festivallerin ulusal düzeyden uluslararası
düzeye çıkarılması, yörenin ekonomik hayatına da bir canlılık
getirecektir.
/Bekir ŞİŞMAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder