“Bu sükûnette karıştıkça karanlıkla ışık
Yürüyor, durmadan, insan ve hayalet karışık;
Kimi gökten, kimi yerden üşüşüp her kapıya,
Giriyor, birbiri ardınca, îlâhi yapıya.”
/Yahya Kemal
Namazı huşû ile eda etmek, çok kişi için bir arayış
vesilesi. Yavuz Bülent Bakiler, Samsun Şiir Günleri’ndeki konferansında
annesinin -şairin sonsuzluk namazı olarak vasıflandırdığı- namazından bahsetmişti. Hissedilerek, gözyaşları içinde kılındığına şahit olduğu
namazlar… Bütün yaşamını etkileyen o namazları hatırlarken çok duyguluydu şair.
2010 yılının haziranında Samsun’a göç edişimizle
hayatımızda maaile çok büyük değişiklikler meydana geldi. Nasıl gelmesin ki… Değişmeyen bir şey
kalmamıştı: Şehir, çevre, okul, arkadaşlar, ev… Her değişiklik gibi bu da çabuk
sindirilecek bir değişim değildi benim
için…. Ama “ O da ne !” diyemeden Samsun’a
alışıvermiştim.
Site Camii’nin merdiven altında, uzun yıllardır
devam eden sohbetlerine paraşütle inmiş biri olarak hâcegândan, Büyük Cami’de sabah
namazlarından bahsedildiğini duymak için çok zaman geçmedi. İlk sabahım bir
telaş ve merak sabahıydı. Büyük Cami’de artık ben de Cuma sabah namazını
kılanlardan olacaktım. Sünnete kalkıncaya kadar ne olduğunu anlayamadım.
Doğrusu sabah vaktinde bu kadar cemaatin toplanmasını yine de beklemiyordum.
Sonra, evet sonra, işte o sesi, insana
kendini başka âlemlerde hissettiren o sesi duydum. İlk rekâtın sonunda
hissettiğim tek şey sadece okunan Kur’an ayetlerinin bitmesini istemememdi. Her
rekâtta bir sayfa. Okuyuş Arabik bir
tarzdı; ancak sonradan kavrayabildim.
Tesbihattan sonra müezzinin zikre davetkâr edayla
okuduğu tehlil ve ayetler bir soluklanma gibiydi. Üstadın, meali aynı yüzünden
okur edayla, mütecessim bir halet-i ruhiye içinde seslendirişi ayrı ve hiç
tadılmamış bir lezzetti.
İnsan ilk günden alışkanlık kazanır mı? Kazanır…
Artık her cuma sabahı hazırlığım perşembe akşamından başlıyor. Sanki ailecek
gidilecekmiş gibi herkes uyarılıyor. Hava durumu kontrol ediliyor. Evle camii
arasındaki mesafe, geçilecek sokaklar akşamdan belirleniyor. Zamanla telaşıma
hane halkı da dâhil oluyor. O sabah benim onları okul için kaldırmamı
beklemiyorlar mesela. Her sabah adeta yalvartmalarına rağmen.
(Şehrinize misafir olarak gelen birisinin sizi
nasıl ve hangi yönünüzle anlatmasını istersiniz? Sizin güzel özelliklerinizin
yanında misafirinizin de güzel ve kaliteli olması lazımdır. Dışarıdan bakan bir
gözün sizi nasıl gördüğü ve anlattığı sizin için çok önemlidir. 2010’da
şehrimize edebiyat öğretmeni olarak gelen Ali KOÇ Hocamın Samsun’a dair aklında
kalıp kalemine yansıyan, o temiz ve dolu gönlünden kopan ‘Büyük Camii’de Sabah
Namazı’ başlıklı yazısını aktardım size bugün. Daha önce çıkarttığımız bir
dergide de yayımladığım bu yazı bana ulaşınca hem mail üzerinden hem telefonla
hem de yüz yüze hocamı tebrik ettim. Şimdi buradan hem Ankara’ya bir selam hem
de değerli eşleri Sn. Hülya ERTÜRK KOÇ’a, iki oğullarına ve Sn. Ali KOÇ Hocama
saygılarımı sunarım. Kaleminize gönlünüze sağlık.)
/İsa ABANOZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder