19 Şubat 2014 Çarşamba

Büyük Camii’de Sabah Namazı


“Bu sükûnette karıştıkça karanlıkla ışık
Yürüyor, durmadan, insan ve hayalet karışık;
Kimi gökten, kimi yerden üşüşüp her kapıya,
Giriyor, birbiri ardınca, îlâhi yapıya.”
/Yahya Kemal

Namazı huşû ile eda etmek, çok kişi için bir arayış vesilesi. Yavuz Bülent Bakiler, Samsun Şiir Günleri’ndeki konferansında annesinin -şairin sonsuzluk namazı olarak vasıflandırdığı-  namazından bahsetmişti. Hissedilerek,  gözyaşları içinde kılındığına şahit olduğu namazlar… Bütün yaşamını etkileyen o namazları hatırlarken çok duyguluydu şair.

2010 yılının haziranında Samsun’a göç edişimizle hayatımızda maaile çok büyük değişiklikler meydana geldi.  Nasıl gelmesin ki… Değişmeyen bir şey kalmamıştı: Şehir, çevre, okul, arkadaşlar, ev… Her değişiklik gibi bu da çabuk sindirilecek  bir değişim değildi benim için….  Ama   “ O da ne !” diyemeden Samsun’a alışıvermiştim. 

Site Camii’nin merdiven altında, uzun yıllardır devam eden sohbetlerine paraşütle inmiş biri olarak hâcegândan, Büyük Cami’de sabah namazlarından bahsedildiğini duymak için çok zaman geçmedi. İlk sabahım bir telaş ve merak sabahıydı. Büyük Cami’de artık ben de Cuma sabah namazını kılanlardan olacaktım. Sünnete kalkıncaya kadar ne olduğunu anlayamadım. Doğrusu sabah vaktinde bu kadar cemaatin toplanmasını yine de beklemiyordum. Sonra, evet sonra,  işte o sesi, insana kendini başka âlemlerde hissettiren o sesi duydum. İlk rekâtın sonunda hissettiğim tek şey sadece okunan Kur’an ayetlerinin bitmesini istemememdi. Her rekâtta bir sayfa.  Okuyuş Arabik bir tarzdı; ancak sonradan kavrayabildim.

Tesbihattan sonra müezzinin zikre davetkâr edayla okuduğu tehlil ve ayetler bir soluklanma gibiydi. Üstadın, meali aynı yüzünden okur edayla, mütecessim bir halet-i ruhiye içinde seslendirişi ayrı ve hiç tadılmamış bir lezzetti.

İnsan ilk günden alışkanlık kazanır mı? Kazanır… Artık her cuma sabahı hazırlığım perşembe akşamından başlıyor. Sanki ailecek gidilecekmiş gibi herkes uyarılıyor. Hava durumu kontrol ediliyor. Evle camii arasındaki mesafe, geçilecek sokaklar akşamdan belirleniyor. Zamanla telaşıma hane halkı da dâhil oluyor. O sabah benim onları okul için kaldırmamı beklemiyorlar mesela. Her sabah adeta yalvartmalarına rağmen.

(Şehrinize misafir olarak gelen birisinin sizi nasıl ve hangi yönünüzle anlatmasını istersiniz? Sizin güzel özelliklerinizin yanında misafirinizin de güzel ve kaliteli olması lazımdır. Dışarıdan bakan bir gözün sizi nasıl gördüğü ve anlattığı sizin için çok önemlidir. 2010’da şehrimize edebiyat öğretmeni olarak gelen Ali KOÇ Hocamın Samsun’a dair aklında kalıp kalemine yansıyan, o temiz ve dolu gönlünden kopan ‘Büyük Camii’de Sabah Namazı’ başlıklı yazısını aktardım size bugün. Daha önce çıkarttığımız bir dergide de yayımladığım bu yazı bana ulaşınca hem mail üzerinden hem telefonla hem de yüz yüze hocamı tebrik ettim. Şimdi buradan hem Ankara’ya bir selam hem de değerli eşleri Sn. Hülya ERTÜRK KOÇ’a, iki oğullarına ve Sn. Ali KOÇ Hocama saygılarımı sunarım. Kaleminize gönlünüze sağlık.)

/İsa ABANOZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder