23 Şubat 2014 Pazar

Samsun Sahillerini Yanlış Akıl Mı Yutuyor..?

Hatırlanacağı gibi, benim Samsun’lu bir gazeteci olarak üzerinde durduğum ve bu konuda hayli yazılar yazdığım Samsun sahillerinin hızla yok oluşunun asıl nedeninin, sahillere yapılan bilimsel görüşlerden uzak yatırımlardan kaynaklandığını anlıyoruz. Çevreci girişimlerini takdirle izlediğimiz Metin Telatar’ın yazdığı bir yazıdan haberdar olduğumuz; Karadeniz Teknik Üniversitesi Mühendislik Fakültesi’nden Prof. Dr. Ömer Yüksek’in hazırladığı bir Rapor, bugüne kadar yapılan yanlışları bir bir gözler önüne seriyor. Prof. Dr.Ömer Yüksek; Bafra ve 19 Mayıs ilçeleri içinde yer alan Kızılırmak Deltası’nda yaşanan değişimleri incelemiş…      

Bununla da kalmamış ve çözüm önerilerini de sunmuş hazırladığı bildirisinde…  Dediğine göre; Kıyılardan doğal olarak aynı miktarda malzeme ayrılıp, aynı miktarda malzeme geldiği sürece sahillerde Erozyon veya herhangi bir yığılma olmazmış. Fakat herhangi bir sebepten dolayı gelen malzemenin azalması ise Erozyona yol açıyormuş.  Yani, Kızılırmak Deltası böyle bir sürecin tehdidi altında eriyormuş, günden güne daha da dar bir alana sıkışıyormuş delta…

Tehlike Büyük
Bilindiği gibi; Kızılırmak Deltasındaki bu Erozyonu önlemek için adı geçen o sahillerde mahmuzlar inşa edilmişti. O bölgede erozyonu önleyen mahmuzlar, daha sonra Bafra sahillerinin doğuya doğru erozyonun yayılmasına neden olmuş. Prof.Yüksek’in raporunu incelediğimizde, Samsun sahillerine yapılan deniz dolgularının ve de Yat limanının da yerinin tartışmalı olduğunu bize gösteriyor. Devam edelim.. Bir de Kızılırmak Deltasının erimesinin nedeni neymiş biliyor musunuz?  —Kızılırmak üzerinde yapılmış olan Altınkaya, Derbent, Hirfanlı, Kesikköprü, Kapukaya, Çubuk 1 ve 2 HES’lermiş. Barajlar, yenilenebilir Enerji kaynağı olan Su ile Elektrik üretimini sağlamakta, yaşamı kolaylaştırmaktadır. Ancak, Kızılırmak’ın getirdiği katı malzemenin de azalmasına neden olduklarından Kızılırmak Deltasının erimesine doğrudan neden oluyormuş…

Dereköy Balıkçı Barınağı Yanlış Yatırım…
Yapılan tespitlere göre; Kızılırmak’ın taşıdığı yıllık katı madde miktarı barajların yapımından önce 1960 yılında 23.1 milyon ton iken, bu rakam Hirfanlı Barajının devreye girmesiyle birlikte 18 milyon ton’a düşmüş. Katı malzeme miktarı zamanla hızlı bir azalma göstermiş, Altınkaya (1987) ve Derbent (1991) Barajlarında su tutulmaya başlandığında 0.46 milyon ton’a gerilemiş.. Eriyen deltanın kıyı erozyonunu durdurmak için yapılan yeni mahmuzlar da kendi bölgesini korumuş;  ancak, bu defa da erozyonun doğuya ilerlemesine neden olmuş gibi gözüküyor.

Ondokuzmayıs İlçesi Dereköy Beldesi kıyısında yapılan balıkçı barınağı ise Dereköy ve Taflan Beldelerinde kıyı dengesinin bozulmasını hızlandırmıştır. Balıkçı Barınağı sözüm ona bölge insanının yaşamının kolaylaştırılması için yapılmıştı. Bu güne kadar hep bize bu hikaye anlatılmadı mı?  Bugün sahillerimizde geri döndürülemez kıyı facialarının asıl nedeninin bu ve buna benzer yatırımların olduğu bilimsel pencereden bakıldığında kabak gibi ortaya çıkıyor.  Facianın durdurulması için tekrar yeni mahmuzlar yapıldıysa da, özellikle Delta bölgesindeki sahillerde erozyon doğuya doğru ilerlemesini sürdürmüş ve bugün MEB, PTT, Sağlık Kampı ile Maliye Kampı sahillerinin tamamen yok olmasına neden olmuştur...

Kıyı erozyonu; burada da durmamış, yeni mahmuzlar yapıldıkça doğu istikametindeki kilometrelerce sahili yutmuştur. Özetle; yenilenebilir enerji kaynağı olan Kızılırmak’ın üzerine,  suyundan elektrik enerjisi elde etmek için barajlar yapılmış, katı malzemeleri tutan barajlar Kızılırmak Deltası’nın erimesine sebep olmuştur.  Dereköy Balıkçı Barınağı, balıkçılığın gelişmesi için yapılmış olsa bile yanlış planlandığından kıyı dengesinin bozulmasına yol açmıştır.

Bu gelişmelerden ders alınmamış olmalı ki; benzer yanlış Tekkeköy sahillerinde tekrarlanmıştır. Yıllardır getirdikleri alüvyon malzeme ile Tekkeköy’ün sahilini oluşturan iki derenin önünü, sözüm ona tersane yapıyoruz diyerek bir mendirekle kapatmışlar.  Derenin birinin getirdiği malzeme, bin metrelik dalgakıranın içini daha şimdiden doldurmuş.

Sonuç olarak; fayda beklediğimiz baraj veya tersane gibi yatırımlar, eğer yanlış planlanıyorsa, yanlış yer seçimi yapılıyorsa doğaya zarar veren yapılara dönüşebilmektedir. O halde, hangi yatırımı yaparsak yapalım, akşam karar verip sabah uygulamaya koyan mantıksızlık yerine iyi düşünülerek planlanan, oluşabilecek olası zararların giderileceği önlemlerin daha işin başında iken alınması gerekmiyor mu? Bunun için de bilime ve bilim insanlarına biraz kulak vermemiz gerekiyor ama, özellikle sahillerimize bu güne kadar yapılan bu gibi yatırımlar öncesi hiçbir bilimsel veriye rastlanmıyor. Rastlansa zaten sahillerimizde bugün yaşanılan tahribatlar yaşanmıyor olacaktı…
    xxx

Doğa ile oynamak tehlikelidir.  Doğa; ondan aldıklarınızı, bir gün gelir sizden geri alır. Bu ülkenin kıt kaynakları ile yapılan yatırımların yarattığı olumsuzlukları yine bizim vergilerimizle gidermeye çalışmak, akıntıya kürek çekmeye benzer… Metin Telatar’a, Prof. Dr. Ömer Yüksek’in sunduğu bu raporu bize taşıdığı için kendisine teşekkür ediyoruz. Sayın Telatar’ın yukarıdaki satırlarından anladığıma göre “mahmuz” dediği her halde bugünlerde Taflan ve Çatalçam sahillerine yapılan T’ler olmalıdır. Ben o T’lerin yapımını izliyorum.  Geçen Pazar günü yine Çatalçam sahilindeydim. T’ler bir biri ardına yapılıyor. Ancak Taflan ve Çatalçam’da şu anda sahil diye bir şey kalmamış.. Hani eskilerin bir lafı var; “Bayram geçtikten sonra Kınayı kıçına yak..!” Sanki bizim bu T’ler tıpkı buna benzemiş…. Yıllar önce akılsız kafaların sahillere yaptığı Dereköy Balıkçı barınağı gibi yanlış yatırımlar ne yazık ki şimdilerde sahillerimizin hızla ayağımızın altından kaydığı günleri yaşatıyor bizlere… Hiç olmazsa bundan sonra aklımızı başımıza devşirmeliyiz…

/Ferruh ÇETİN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder