Prof. Dr. İbrahim Tellioğlu, eserinin “ÖNSÖZ”ünde
şöyle diyor: “ Arkeologların yaptığı çeşitli araştırmalarla şehrin İlk Çağı aydınlatılmaya
başlanmıştır. Ancak Roma, Selçuklu ve Canik beylikleri devrinde Samsun’un
durumuyla ilgili çalışmalar bir elin parmaklarını geçmez. Haliyle şehrin tarihinin bu kısımları
aydınlatılmaya muhtaçtır. İlk ve Orta Çağ’da kentin tarihi derli toplu olarak
ortaya konamadığı için kamuoyunda öyle bir bilgi kirliliği ortaya çıkmıştır ki
belgelerden elde edilen gerçekler, sıkça tekrarlanan yanlışlıklarla Samsun
tarihini öğrenenlere şaşırtıcı gelebilmektedir. Sonuçta tarihî gerçeklerle
hayal mahsulü söylentiler birbiriyle karışmaya başlamıştır.”
Prof. Dr.Tellioğlu’nun her cümlesine dikkat ediniz,
amma, bilhassa bir cümlesine-lütfen- biraz daha dikkatle bakınız: “
...kamuoyunda öyle bir bilgi kirliliği ortaya çıkmıştır ki belgelerden elde
edilen gerçekler, sıkça tekrarlanan yanlışlıklarla Samsun tarihini öğrenenlere
şaşırtıcı gelebilmektedir.” “ Sıkça tekrarlanan yanlışlıklar...” ; düşünmeden
ve mes’uliyetsizce, bizi, zora sokan çelişkilerdir. “ Düşünmekten”, uzak oluşumuzun en bâriz
delili de-maalesef- budur. Yazık!..
Bu hususta, burada, iki örnek arzedeceğim. Bu
örnekleri, daha evvel, basın yoluyla, birçok defa, kamuyla paylaştığım için,
sâdece hulâsa edeceğim. Şubat 2008’de
basılan Samsun Rehberi adlı kitapta “ Acem Tekkesi” şöyle anlatılıyor. Noktası
ve virgülüyle aynen naklediyorum:
“Tekke, Hançerli mahallesi,100.Yıl Bulvarı üzerinde. Cephesi bulvara
bakıyor. Bodrum kat hariç, tek katlı, kareye yakın planlı, kırma çatılı ve
kagir bir yapının birinci katına bulvar yolundan çift taraflı tas merdivenle
çıkılıyor. Bu katta bir hol ve bu hole açılan mutfak, oda ve büyük bir ayın
salonu var. Ayin salonundan bir merdivenle inilen bodrum kat boş ve birinci
katın ahşap döşemesini taşıyan ahşap direkler göze çarpıyor. Bodrum kat
pencereleri basık kemerli ve duvarları oldukça kalın. Bina İranlı bir şahsın
imiş, sonradan hazineye geçmiş. Tekkede her yıl ayinler yapılırmış. Burada bir
yatır olduğu ve dini yönden de kutsal sayıldığı ifade ediliyor. “ ( Bknz:
sy.63-64)
İşte, size, “ miş” ve “ mış” ile, “ sayıldığı” ile,
Samsun tarihi (!) hakkında kaynak(!) bilgiler!.. Ne yazık ki; bu cümleler,
Prof. Dr. Tellioğlu’nun ifade buyurduğu gibi , Eylül 2011’de, Samsun Valiliği
tarafından basılan “ Türkiye Samsun” adlı kitabın 68. ve 69. sayfalarına da
aynen nakledilmiş/ kaydedilmiştir.
İkinci olarak vereceğim örnek, yine hakkında
defalarca yazdığım ve benimle yapılan mülâkatlarda çokça mevzû ettiğim “Taşhan” ile ilgilidir.
Yukarıda sözünü ettiğim 2008 tarihli Samsun Rehberi’nin 59. sayfasında , Taşhan’ın “ XVll. yüzyılın
sonlarına doğru “ ; 2011 tarihli “ Türkiye Samsun” kitabının 63. sayfasında
ise, 1508 dolaylarında inşa edilmiş “ olduğu beyan edilmektedir. Halbuki; T.C. Vakıflar Umum Müdürlüğü Arşiv
Ve Yayınlar Dairesi Başkanlığı, 1862 No’lu defterin 9. sahife ve 3 sırasında
kayıtlı Samsun İline tabi (Mahmud Bini Ali paşa) Vakfına ait 914 tarihli arabca
vakfiyesinin çıkarılan tercümesi” ne göre hesap yapıldığında görülecektir ki,
Taşhan’ın, inşâ/yapılma tarihi ne “ XVll. yüzyıl sonları” ve ne de “ 1508 dolayları” dır. “ Sonları” ve
“ dolayları”ndaki, umursamazlığa da dikkat çekmek zorundayım. Senelerin
vurdumduymazlığı ile binbir tahribata uğrayan, Osmanlı-Türk mîmârî usûlüyle
inşâ edilen bu güzîde eserin VAKFEDİLİŞ TARİHİ: 1509’dur.
Ne hazîndir ki, 1509’da vakfedilen bu eserin ne
zaman, kaç yılda ve kimler tarafından yapıldığı hâlâ tespit edilememiştir. Bu devirde, bu imkânlarla ve göz göre
göre!..Alın size, tarihe sahip çıkmak!!! Ve yine, ne vahimdir ki, bu “ TAŞHAN”
hakkında, 1997’den beri , en az “ on beş “ yazı yazdığım hâlde, o, hâlâ harabe
hâlinde bekliyor.. Yazık! Yazık! Bin defa, milyon defa yazık!.. Başta İlkadım Belediye Başkanı Necattin
Demirtaş ile Prof. Dr. İbrahim Tellioğlu olmak üzere, “ bu
örnek esere” emeği geçen herkesi tebrik ediyorum. Emeklerinin, aslâ ve
aslâ zâyi olmayacağını, geleceğe ışık tutacağını düşünüyorum.
Samsun’a kazandırılan her eserin Türkiye’ye;
Türkiye’ye sunulan her hizmetin de, merhale merhale, bütün Türk Dünyası’na bir köprü teşkil edeceğini
arzu ve ümidini taşıyorum. Hakikî ilmin rehberliğinde, el ele, gönül gönüle
bulundukça aşılamayacak/aşamayacağımız engel yoktur!
/M.Halistin
KUKUL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder