23 Şubat 2014 Pazar

Bizim Profesörlerimiz Üretim Yoksunuymuş..!

Geçtiğimiz hafta TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Yücel Altunbaşak, Samsun’daydı.  Ondokuz Mayıs Üniversitesinde bir toplantıya katıldı.  Adamcağız katıldığına da pişman oldu neredeyse…  Çünkü, 500 kişilik salonda ben diyeyim 50, siz deyin 55 kişi varmış…  Hepsi bu kadar..  Böyle bir katılım azlığına bizim Üniversitenin rektörü Hüseyin Akan bile bozulmuş…  Hüseyin Akan efendi adamdır. Kürsüden usturuplu şekilde Öğretim görevlilerine demek istediğini söylemiş, ama ne çare….  Burada benim anlatmak istediğim şu:  Tübitak Başkanını dinlerken, adamcağızın kahrolduğuna şahit oldum.  Diyordu ki Başkan ;  “TÜBİTAK’ın 1505 programına göre, yani Üniversite-Sanayi İşbirliği Destek Programı’na göre kapımızı çalana 10 bin TL veriyoruz.”  Ne demekti bu?  Önce Tubitak Başkanı Prof. Dr. Yücel Altunbaşak’ın konuşmasını dinleyelim de onun ve ardından da bizim ne demek istediğimizi daha iyi anlayabilelim.…
 xxx

Ondokuz Mayıs Üniversitesinde düzenlenen ve “Ulusal Hedefler Doğrultusunda TÜBİTAK” konulu konferansta konuşan TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Yücel Altunbaşak, bakınız neler demiş: “1505 programında yani Üniversite - Sanayi İşbirliği Destek Programı’na göre TÜBİTAK’a geliyorsunuz kapıyı ‘tık tık’ diye çalıyorsunuz ve kapıyı çaldığınız zaman biz size 10 bin TL veriyoruz. Daha ortada proje falan olmadığı halde, hiçbir şey yok iken. Kapıyı çalana 10 bin TL veriyoruz. Çünkü ‘sanayici ile kafanda düşündüğün projenin fizibilitesini yap’ diye veriyoruz. Yani ‘buradan bir proje çıkar mı çıkmaz mı?’ diye veriyoruz. Sadece fizibilitesi için 10 bin TL’yi ilk günden veriyoruz. 3 ay sonra projeyi bekliyoruz. 3 ay içersinde proje çıkmaz ise, bizde ‘helal olsun’ diyoruz. Eğer fizibilitesi çıkar ve proje verirseniz 1 milyon TL’ye kadar proje verme hakkınız olacak. 1505 çok cömert bir program. Gerçekten üniversite - sanayi işbirliği Türkiye’de olmadığı için burada artık imkanlar sonuna kadar zorlandı ve çok cömert bir program çıkarıldı. Bunu umarım daha iyi kullanırız”

TÜBİTAK’ın imkanlarının çok iyi kullanılmasını isteyen TÜBİTAK Başkanı Altunbaşak, konuşmasına devam ediyor: “Biz yeterince kullanılmadığını düşünüyoruz. Daha büyük düşünmenizi istiyoruz. Küçük projeler olması lazım, olacaktır da ama biz sizlerden daha büyük projeler bekliyoruz. Üniversiteleri geziyorum, büyük düşünen arkadaşlarımın sayısı az. TÜBİTAK’ın şu anda mali bir problemi yok. Hatta geçen sene paramız biraz fazla geldi ve Hazine’ye verdik. Hazine’ye vermektense ben size vermeyi tercih ediyorum. Şu anda TÜBİTAK parasının yüzde 50’sini temel birimlere harcıyor. Şirketlere ‘üniversiteyi yanına almadan bize başvuramazsın’ dedik. Biz sanayiden birisi geliyorsa artık yanında üniversite görmek istiyoruz. Bunu zorunlu hale getirdik. 10 milyon TL’nin üzerinde TÜBİTAK’a proje verecekse, onun içerisinde muhakkak üniversite olacaktır dedik ve diyoruz”

Yani ezcümle, Tübitak başkanı, özetle diyor ki; Üniversitelerimizdeki Profesörlerimiz, Doçentlerimiz, Yardımcı Doçentlerimiz ve de tüm öğretim görevlilerimiz rahata alışmışlar, kafa yorup proje üretmiyorlar! Elbette, ben burada samimi şekilde kendini paralayan, gece gündüz kafa patlatarak küçük veya büyük proje üreten hocalarımızı ayırıyorum. Sözümüz yan gelip ay başı maaşını alanlara… Aynı toplantıda, ev sahipliği yapan Ondokuz Mayıs Üniversitesi Rektörü Hüseyin Akan da hem toplantıya katılmayan öğretim görevlilerine, hem de proje üretmeyenlere içerledi. Hüseyin Hoca “hocalarımız bu kadar rahata alışmamalı” dedi.  Dedik ya Hüseyin Hoca efendi adamdır;
-Siz tembelsiniz!
-Bu ülke için biraz daha kafa yormalısınız!
-Öyle yan gelip yatmak yok!
-Hoca dediğin üretecek, bu ülkeye faydalı olmaya çalışacak!  Diyemedi her halde..

 İşte ben diyorum;
“-Yok öyle, salla başını al maaşını…”
 Bu yazımızı Prof Dr. Hüseyin Akan’ın şu sözleriyle noktalamak istiyorum :

  “-TÜBİTAK’a projesinin başvurusunu yapmamış hiçbir projeyi hatta tez projesi dahil desteklemeyeceğiz. Yani sadece 2 bin TL’nin altında kalanlara destek verilecek, 2 bin TL’nin üzerindekilere de mutlaka TÜBİTAK başvurusu isteyeceğiz. Başvurmuş, kazanamamış fakat değerlendirmede en az ‘C’ derecesi almasını şart koşacağız. Bunu özellikle gelmeyen arkadaşlara iletirseniz seviniriz… “ Her halde anlaşılmıştır….. Daha ne diyecekti ki?....

/Ferruh ÇETİN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder