Aziz Okuyucularım,
6 Mayıs Hıdrellez gününün bu hafta kutlanacak
olması dolayısıyla ben de bugünkü yazımı bu konuya ayırdım. Hıdrellez’in Türk
kültüründeki önemine değinmeden önce Hızır kültüyle (inancıyla) ilgili kısa bir
bilgi vermek isterim:
Hızır, İran’ın mitolojik tarihi olan Şehnâme’de
İskender’in veziri olarak geçmektedir. İskender dünyayı dolaşırken karanlıklar
ülkesine gelir ve veziri Hızır ile birlikte ab-ı hayatı (ölümsüzlük suyunu)
bulmak için karanlıklar ülkesinde ilerlemeye başlar. Yolun ikileştiği bir yerde
yolun birine İskender, diğerine Hızır gider. Hızır bu yolda ab-ı hayatı bulur
ve içer. Ancak onun ab-ı hayatı bulduğundan İskender’in haberi olmaz. Hızır’dan
da bir daha haber alınamaz.
Hızır-İlyas günü, kısaca Hıdrellez; Türk dünyasının
pek çok yerinde kutlanan mevsimlik bayramlarımızdandır. Kış mevsiminin sona
erip yaz mevsiminin başladığı bugün, karaların peygamberi Hızır ile denizlerin
peygamberi İlyas’ın yeryüzünde buluştukları gün olarak kabul edilir. Hızır ve
İlyas sözcükleri birleşerek halk ağzında “Hıdrellez” seklini almıştır.
İslâm toplumunda Hızır, ermiş bir kişi olarak
bilinir. Allah tarafından Müslümanları korumakla görevlendirilmiştir. İstediği
zaman istediği yerde görülebilir. Kimi rivayete göre İlyas’la kardeştir. Kimi
rivayete göre ise Hızır ile İlyas arkadaştır. Halk, Hızır’ı “peygamber” olarak
kabul eder. O’na genellikle “Hızır Aleyhisselâm”, “Hızır Nebi” veya “Hızır
Peygamber” denilmesi bu yüzdendir. Ayrıca “Kul bunalmayınca Hızır yetişmez”, ve
“Hızır eli değmiş” sözleri de bunun için ifade edilmiştir. Günümüzde
cankurtaranlara “Hızır”, âcil servislere de “Hızır Servisi” denilmesinin nedeni
de bu inanış olsa gerektir.
Hızır, yaygın bir inanca göre, hayat suyu (ab-ı hayat/bengisu)
içerek ölmezliğe ulaşan; zaman zaman özellikle de bahar mevsiminde insanlar
arasında dolaşarak zor durumda olanlara yardım eden, bolluk-bereket ve sağlık
dağıtan, Allah katında ermiş bir velî ya da nebîdir. Hızır’ın hüviyeti,
yaşadığı yer ve zaman belli değildir.
Kur'ân-ı Kerîm'de, Hızır (a.s.)'ın isminden açıkça
bahsedilmemekle birlikte, Kehf Sûresi'nin 60-82. âyetlerinde yer alan Hz. Mûsâ
ile ilgili kıssadan "Katımızdan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve
kendisine ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kul..." (18/65) diye sözü
edilen şahsın Hızır (a.s.) olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü bizzat Peygamber
Efendimizden gelen hadislerde bu şahsın Hızır olduğu açıkça
belirtilmiştir.
Hızır ile ilgili olarak Türk toplumu daha çok şu
düşüncelere sahiptir: Hızır, zor durumda kalanların yardımına koşar, kalbi
temiz, iyiliksever insanlara daima yardım eder. Uğradığı yerlere bolluk,
bereket ve zenginlik getirir. Dertlilere derman, hastalara şifa aracı olur.
İnsanların şanslarının açılmasına yardım eder. Aslında burada vurgulanmak
istenen belki de insanların hiçbir zaman ümitsizliğe düşmemeleri gerektiğidir.
Ayrıca iyi insan olmak için çaba harcamaya da bir teşvik söz konusudur.
Hızır’ın çiçeklerden örülmüş bir hırkası, al renkli
külâhı, yeşil sarığı ve kırmızı pabuçları vardır. Aksakallıdır. Elleri yumuşak,
beyaz ve kemiksizdir. Dilenci ve fakir kılığına girdiği de olur. Bu nedenle
dilenci ve fakir insanlara karşı olumlu bakışımızda onların Hızır olabileceği
inancının büyük etkisi vardır.
Hıdrellez, ülkemizde etkin bir biçimde
kutlanmaktadır. Büyük şehirlerde daha az olmak üzere, kasaba ve köylerde
Hıdrellez için önceden hazırlıklar yapılır. Bu hazırlıklar, evin temizliği,
üst-baş temizliği, yiyecek-içeceklerle ilgili hazırlıklardır. Hıdrellez
gününden önce evler temizlenir; çünkü temiz olmayan evlere Hızır’ın
uğramayacağı düşünülür. Hıdrellez günü giyilmek üzere yeni elbiseler ve
ayakkabılar alınır. Hıdrellez kutlamaları daima yeşillik, ağaçlık alanlarda, su
kenarlarında, bir türbe ya da yatırın yanında yapılmaktadır. Hıdrellezde
kırlara çıkılması ve baharın taze ürünlerinin
(yeşil soğan, biber, salatalık vs.)
yenilmesi bir gelenek halini almıştır. Bu yönüyle Hıdrellez, Türk Dünyasındaki
Nevruz algılamasıyla yapısal ve işlevsel açıdan örtüşmektedir.
Not: Geçen haftaki yazımda son kitabını tanıttığım
saygıdeğer hocam Prof. Dr. Umay TÜRKEŞ-GÜNAY Hanımefendi, Ondokuz Mayıs
Üniversitesi’nde “TÜRK KÜLTÜRÜNE ELEŞTİRİ” konulu bir konferans vermek üzere
SAMSUN’a geliyor. Konferans Tarihi: 5 Mayıs 2010 (Çarşamba), Saat:14:oo, Yer:
OMÜ Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi.
/Bekir ŞİŞMAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder