Görüldüğü üzere, Samsun’da her alanda bir konsensüs
sağlanamadığı gibi, siyasi platformlarda da. TBMM’deki argo ve küfürlü geçen
gündemleri aratmayan bir diyaloğa girilmiştir. Parti il başkanlarının
birbirlerine Pazar edebiyatı ile sataşmalarının kendilerine veya partilerine ne
tür avantajlar sağlayacağı tartışılır. Oysa iki parti liderinin birbirleri ile
limon veya karpuz tekerlemeleri ile değil, Samsun için hizmet üretebilecek
milletvekili adaylarını tespit etmektir. Çünkü özellikle iktidar kanadında 3
dönemdir milletvekilliği yapan ve Samsun’un sosyo-ekonomik yapısındaki tablodan
da anlaşılacağı üzere sınıfta kalan, ancak illa bir koltuğa sahip olmak adına
belediye başkanlıklarına aday olmaya soyunanları sahneden indirmeleri gerekir. Samsun’un
taze ve tüm art niyetli düşüncelerden arınmış, seçildiğinde parti rozetini
çıkarabilecek, koltuğa oturduğunda ise ilk iş olarak hemşeri ve yakın
akrabalarına iş ve yandaşlarına da ihaleleri peşkeş çekmeyecek iradelere
ihtiyaç vardır.
Çünkü Samsun’un havasından mı dır, suyundan mı dır
kesinlikle kentin çıkarları ve menfaatleri için ortak akıl üretilmez. Projelere
karar verilir ve uygulanır. Uygulandıktan sonra doğal olarak ortaya çıkan
aksaklıklara karşı getirilen eleştiriler sonucunda kavgalar başlar. Son
yıllarda kent için gündeme gelen projelerin tamamında çatışmalar yaşanmıştır.
Hafif Raylı Sistem Projesi, minibüsçülerin sorunları, daha öncesinde otogarın
yeri ve ulaşımı, sahil bandına yapılan devasa binalar gibi gelişmeler
karşısında hiçbir tasarrufu olmayan Samsun’lular doğal olarak tepkilerini Sivil
Toplum Örgütleri kanalı ile dile getirmektedirler.
Sivil Toplum Örgütleri arasında da, kentin ortak
menfaatleri konusunda bir birlikteliğin sağlanabildiği söylenemez. Aktif olan
örgütler dahi kentin gelişmesine yönelik projeler üretmek yerine, sadece
yapılanları eleştirmeyi tercih etmektedirler. Nitekim geçmişte örgütlerin ayrı telden
çalmaları nedeniyle, Samsun Teşvikli İller kapsamına girememiştir. Mobil
Santraller ile ilgili protestolarda, iktidar partisini destekleyen STÖ’ler bu
tür eylemlerin dışında kalmayı tercih etmişlerdir. Bugün yine kentin en önemli
gündemi olan Samsunspor konusunda ise belirsizlikler sürmektedir. Geçmişin
sancılarını yaşayan kulüp, bugün ekonomik anlamda iflas etmiş haldedir. Erkut
Tutu dönemi sonundaki blanço ile bugünkü blanço arasında dağlar kadar fark
vardır. Süper Lig’de bilinçsizce yapılan transferler ve ödenen astronomik
bedeller, ne yazık ki bugünkü tabloyu ortaya çıkarmıştır.
Her genel kurul öncesinde, kulüp başkanları doğal
olarak kentin takımına sahip çıkmasını bekler. Temaslarını bu çerçevede
yoğunlaştırır. İlk etapta kentin valisi, belediye başkanı, bakanı ve
milletvekillerini, ardından işadamlarını ortak değeri yaşatmak adına desteğe
çağırır. Amacı mümkün olduğunca kulübe katkı sağlanmasını temin etmektir. Ancak
hiçbir kulüp başkanının da “kulübü kimse desteklemiyor, bende bu nedenle aday
olmuyorum” şeklinde bir tavır sergileyerek adaylıktan vazgeçtiği görülmemiştir.
Ancak gerçek şudur ki, Samsunspor etrafında tüm
kent birleşmeli ve süper lige adım atabilecek bir kadro oluşumunda katkıda
bulunmalıdır. Çünkü kentin ortak değerine sahip çıkılmaz ise ve gerekli destek
sağlanamaz ise, marka değerini yitirecektir. Kentin mimarisi, hizmete yönelik
projeleri, ekonomik problemleri, sosyal yapılanmanın iyileştirilmesi, turizmi
ve tüm sektörlerinin bir bütün olarak kabul edilmesi, kenti yaşanabilirlilik
sıralamalarında ön saflarda yer almasını sağlayabilmek için yapılması
gerekenler herkes tarafından bilinir.
Ancak çeşitli nedenler ile uygulamaya konulamaz.
Çünkü öncelikle siyasi çatışmalar, iktidarın nimetlerinden azami derecede
istifade etmek, partizan zihniyetler gibi faktörler bu uygulamalara engel olur.
Samsun’da her zaman ifade ettiğimiz gibi çatışmaların yerini sağduyu almalıdır.
Kentin geleceğini ilgilendiren konularda ise ortak akıl üretilmelidir. “Akıl
akıldan üstündür” felsefesi ile nefsi duygulardan feragat edilmelidir.
Kentlilik bilincinin oluşturulması ancak bu şekilde gerçekleşir.
/Süleyman
SALUR
31 Mayıs 2013