14 Şubat 2014 Cuma

Kemençe”nin Tarihçesi

Karadeniz yöresi; sahip olduğu tabii güzellikleri ve yayla şenlikleriyle, yöresel kıyafetleri ve mutfak kültürleriyle, insan tipleri ve ağız özellikleriyle, halk müziği ve halk oyunlarıyla; kısacası yöre folkloruyla, Türkiye’de farklı bir yere sahiptir. Karadeniz’i farklı kılan özelliklerden biri de düğünlerde, şölenlerde ve şenliklerde çalınan kemençe ve onun icracısı konumundaki kemençeli âşıklardır.

Türklerde yaylı sazların ilk atası olarak kabul edilen kopuzun tarihi, söz medeniyetinin geçerli olduğu Orta Asya bozkırlarında hüküm süren Türk kültür tarihi ile paralellik arz etmektedir. Kemençe bugünkü haliyle yaylı bir sazdır ve Türk müzik aletlerinin proto-tipi olarak kabul edilen kopuzun bir türevi gibi gözükmektedir. Kemençenin tarihte Kumanlara ait bir çalgı aleti olduğu ve adının da Kumança’dan geldiği şeklinde rivayetler olmasına karşın; bu konuda otorite olarak kabul edilen bazı müzikologlar onun küçük bir kemana benzediğini ve bu nedenle Farsça “keman” sözcüğüne “çe” küçültme ekinin getirilmesiyle elde edilmiş bir sözcük olduğunu belirtmektedirler. 

Kemençenin Anadolu’ya Selçuklu Türkleriyle geçiş yaptığı yaygın bir kanaattir. Eskiden bu çalgı, deri kaplı yarım Hindistan cevizinden ve içi oyuk gövdesine diklemesine inen bir saptan ibaretti. Gövdesinin altına bir destek konulur ve enstrüman bir yayla çalınırdı. Kemençe günümüzde de aynı tarzını korumasına karşın, ham maddesi olan ağacın adı değişmiş ve enstrümanın şekli farklılaşmıştır.

Başka bir rivayete göre ise kemençe, XII. yüzyılda Oğuzlarla birlikte Anadolu’ya ıklığ adıyla üç telli yaylı bir çalgı olarak gelmiş ve sonradan Farsça yay anlamındaki keman adını almış; daha sonra da Anadolu’dan Bizans’a kadar yaygınlık göstermiştir. Bu dönemde kemençe; Kemânçe-i Guz (Oğuz Kemençesi) ve Kemânçe-i Rûmî (Anadolu Kemençesi) adlarıyla kullanılmaya başlanmıştır.

Yine XIII - XV. yüzyılda Kuman Türklerinin de kemençeyi müzik aleti olarak kullandığı tarihi kaynaklarda bildirilmektedir. Ayrıca Macar kralı IV. Laszlo’yu öldüren Kumanlardan birinin adı da Kemenche’dir. Kumanların yerleştiği Kırım Yarımadası’nda bugün Kemençe, Küçük Kemençe, Murtazar Kemençe isimli köyler bulunmaktadır.

Karadeniz kemençesi artık bu bölgenin milli bir enstrümanı olmuş ve yöre halkının ayrılmaz bir parçası, vazgeçilmez bir tutkusu haline dönüşmüştür. Bu coğrafya kemençeye adeta şeklini vermiştir. Çünkü kemençeci, kemençeyi öyle bir kavramalıdır ki; kayadan atlarken, sarp arazide yürürken, dere tepe koşarken bile elinden kemençesini düşürmemelidir. Kemençe, kabak kemanî gibi rahat ortamlarda otururken çalınan bir müzik aleti de değildir.         

Karadeniz insanı sevincini, hüznünü, meramını onunla ifade eder ve yine bunları onun telinden dinler olmuştur. Bu müzik aleti Karadeniz bölgesinde daha çok Giresun’un Eynesil, Görele; Trabzon’un Beşikdüzü, Şalpazarı ve Maçka; kısmen de Rize’nin bazı ilçelerinde yaygınlık göstermektedir. Bu yöre yoğun olarak Çepni Türklerinin yaşadığı bölgedir ve Çepniler bölgeye yerleşen ilk Türk boylarındandır. Bu enstrümanı yöreye Çepnilerin taşıma ihtimali yüksektir. Ayrıca kemençeyi eskiden yörede yaşayan Rumlara mal etmenin de yanlış bilgilendirmeye neden olacağını düşünmekteyiz. Çünkü bugün Yunanistan’da ve Eğe adalarında kemençe çalan Rumlar Doğu Karadeniz’den göçen Rumlardır. Bu Rumların dışında da Karadeniz’in diğer vilayetlerinden Yunanistan’a göç eden Rumlarda (Örneğin Samsun’daki Rumlarda) kemençe enstrümanı yaygın değildir ve kullanılmamaktadır. Eğer bu enstrüman bir Rum çalgısı olsaydı; bölgedeki diğer Rumların da onu tanıması ve kullanması gerekmez miydi? Bu nedenle Trabzon Rumlarının kemençeyi yöreye yerleşen Türk boylarından (özellikle Çepni Türklerinden) öğrendiği kanaatini taşımaktayız. Ayrıca kemençenin ve kemençe eşliğinde oynanan horonun Çepni Türkleri aracılığı ile yörede yaygınlaştığını doğrular nitelikte pek çok çalışma sosyal bilimci tarafından da ortaya konulmuştur.

/Bekir ŞİŞMAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder