Zanaat; deneyim
ve ustalık gerektiren, üretime dayalı ve aynı zamanda geçim kaynağı olarak
görülen iş olarak tanımlanabilir. Zanaatkâr ise, ürettiği malda estetik
kaygıdan ziyade emeğinin karşılığını maddi olarak alabilmeyi düşünen kişidir.
Sanattaki estetik önceliğin yerini; zanaatta, ekonomik kazanç ve geçim kaygısı
almaktadır. Yine zanaatta, fabrikasyon üretimin aksine, bir ürün nicelik
bakımından daha az üretilmekte ve nitelik açısından farklılık göstermektedir. Halk
zanaatları; kültürün daha çok maddî boyutuyla ilgilidir ve bizlere toplumun
geçmiş ve günümüzdeki ekonomik durumunu, estetik anlayışını, gelişmişlik
düzeyini, tarihi birikimini, sanatsal değerlerini ve yaşam tarzını somut olarak
yansıtan veriler sunmaktadır.
Anadolu’nun
yüzlerce yıllık tarihi derinliklerinden gelen Türk halk zanaatları; ilgisizlik,
kaynak ve istihdam yetersizliği yüzünden bugün yok olma tehlikesiyle karşı
karşıyadır. Bu durum Samsun için de söz konusudur. Ancak Vezirköprü ilçemizde
bu zanaat kolları bir müddet daha yaşayacak gibidir. Bugün Samsun’da, birçoğu
son demini yaşayan halk zanaatı kollarından bazıları şunlardır: Ağaç
işlemeciliği, ayakkabıcılık, bakırcılık, bıçakçılık, demircilik, dokumacılık
(çulhacılık), halıcılık, kalaycılık, kaşıkçılık, nalbantlık, nalıncılık,
örücülük (hasır ve sepet örme) saraçlık, semavercilik, semercilik,
süpürgecilik, tenekecilik, urgancılıktı vs.
Samsun şehir merkezindeki Demirciler yokuşunda
bugün ancak bir tane demirci ustası mesleğini sürdürebilmektedir. Unkapanı
civarındaki semerci, nalbant, saraç ve süpürgeci de günümüzde yok artık. Bu
zanaatkârlardan bugüne yalnızca Cumhuriyet Caddesi’ndeki mütevazı dükkânında
kırk yıldır tezgâhta kilim dokuyan Faik Çalışkan (62); emeklilikten sonra ağaç
işlemeciliğine başlayan ve Kadıköy Mahallesi’ndeki evinin alt katında ağaçtan
kağnı, öküz, koyun vs. maketleri üretip satışa sunan Mehmet Pak (72) ve yirmi
iki yıldır ağaca şekil veren, ürettiği malları Saitbey Mahallesi 100. Yıl
Bulvarı kenarında doğrudan halka arz eden Kamil Altıntop (77) amcamız
kalmıştır.
Gelecek kuşaklarla aramızda bir köprü kurulması
bağlamında bu kültürel kalıtlar işlevsel hale getirilmesi çok önemlidir. Bunun
için öncelikle yapılması gerekenler kanaatimizce şunlar olmalıdır:
1. Konu ile
ilgili alan araştırmasının yapılması:
Bütün il, ilçe, belde ve köylere yönelik bir saha
taraması yapılarak, yöremize ait sürdürülebilir halk zanaatları, kaynak
kişileriyle birlikte tespit edilmelidir.
2. Üretimin
teşvik edilmesi ve sağlanması:
Bunun için, bazı zanaatkârların bir araya
getirildiği ve zanaat ürünlerinin hem üretildiği, hem sergilendiği hem de
satışa sunulabildiği zanaatkârlar ya da el sanatları çarşısının oluşturulması
gereklidir. Bizim böyle bir çarşı için önereceğimiz mekân; şehrimizde bulunan
ve tarihi dokusunu kaybetmemiş olan Taşhan’dır.
3. Üretilen
malların sergilenmesi ve satışı:
Bu çarşıda üretilen tüm ürünlerin satışı yine
burada yapılabilmelidir. Ürünlerin satışından elde edilecek gelir, burası için
önemli bir maddi kaynak sağlayacaktır.
Şehirlerimize ait hatıra eşyaların da satışa
sunulacağı bu çarşı, her şeyden önce kent turizmine de bir hareketlilik
getirecektir. Yöresel yemeklerin ikram edilebileceği; ayrıca çayhane ve nargile
evinin de bulunabileceği bu çarşı, şehre gelen yerli ve yabancı turistlerin ilk
uğrak mekânlarından biri olacaktır.
4. Mini bir
Folklor ve Etnografya müzesinin oluşturulması:
Yine bu çarşı bağlamında, burada üretilen ürünlerin
genç kuşaklara tanıtılacağı, eğitim kurumlarının ve araştırmacıların ziyaret
edebilecekleri bir müzenin oluşturulmasına ihtiyaç vardır.
Sonuç olarak; bu zanaat kollarını şimdilik tespit
etmek, kayıt altına almak, müzecilikte kullanımını sağlamak; böylelikle gelecek
kuşaklarla arada bir bağ oluşturmak; hatta bu ürünlerin turistik amaçlı da olsa
üretilmesini teşvik ederek ülke ekonomisine katkıda bulunmak, hepimizin görevi
olsa gerektir. Sevgiyle kalın, aziz okuyucularım.
/Bekir ŞİŞMAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder