Ondokuz Mayıs İlçesi Tarihine Işık Tutanlar:
Engiz
(Yörükler) Camii, Hamamı, Türbesi, Köprüsü İle Höyük Ve Tümülüsler
19 Mayıs İlçesi iskân tarihinin ne zaman başladığı
tam olarak bilinmese de en eski yerleşmenin izlerini Yörükler Beldesindeki
Hızır İlyas Höyüğü ile Cevizli Höyük, Beylik Köyü Höyüklerinde aramak doğru
olacaktır. Bu höyüklerde görülen yüzey malzemelerinden bölgedeki en eski iskân
izlerinin M.Ö.3000 lere kadar (Tunç Çağı)
uzandığı anlaşılmaktadır. Yine Hızır İlyas Höyüğü üzerinde, Çetirlipınar
ve Dağköy de Hellenistik ve Roma Dönemlerine tarihlenebilecek Tümülüsler
bulunmaktadır. İlçe doğa harikalarıyla da kayda değer güzelliklerin sahibidir.
Göller Bölgesi, Gürlek Şelalesi ve Nebyan Dağı güzellikte hayalleri
zorlamaktadır. Kuşkayası köyündeki mağaralar da arkeoloji açısından incelenmeye
değer yerler arasındadır.
Bölgenin Türk-İslam tarihi ile bugünkü yerleşmenin
temellerini ise Yörükler Beldesinde bulmak mümkündür. Bölgenin Türk-İslam
tarihi genel olarak Bafra ilçesi dâhilinde gelişse de özellikle sahile yakın
olan alanların aşırı sulak olması ve ateşli hastalıklara neden olması tarih
boyunca bölge nüfusunun seyrek olması sonucunu doğurmuştur. Çok sayıdaki irili
ufaklı göl hala tüm güzelliğiyle varlıklarını devam ettirmektedir.
Bölgenin Türk-İslâm tarihiyle paralellik gösteren
ve her biri bir döneme ışık tutan 1 Ahşap Camii, 1 Türbe,1 hamam ve 1 Köprüden
oluşan eserlerin tetkikleri de sosyal ve kültürel açıdan ilginç sonuçlar
doğurmaktadır. Hepsi aynı alan üzerinde kurulmuş olan bu taşınmaz kültür
varlıklarının oluşum öyküleri de birbiriyle iç içedir. Konuya Engiz (Yürükler)
Ahşap Camiyle giriş yapmak doğru olacaktır çünkü 1996 yılında bu yapının
orijinal yerinin bugünkü yeri olmadığı konusunda epeyce bir araştırma yapmış ve
bölgenin en eski sakinleriyle görüşmeler sonucunda orijinal yerini
bulabilmiştim.
19 Mayıs İlçesi, Fatih Bulvarı üzerindeki büyük
mezarlık içerisinde yer alan Camiye halk arasında Mezarlık Camii, Engiz Camii,
Ağaç Camii ve Yörükler Camii denilmektedir. Camii harim ve harimi –U- şeklinde
kuşatan revaklı bölümden ibarettir. Bu gün her şeye rağmen ayakta duran yapı kullanıma
kapalıdır.
Caminin mimari kuruluşu Şeyh Habil ve Göğceli
Camileriyle benzerlik göstermektedir. Caminin kendisi kadar bugünkü yerine
gelinceye kadarki geçirdiği evreler ve tarihlendirilmesi de bir hayli ilgi
çekicidir.
12 Eylül 1988 tarihinde ilçe olan 19 Mayıs’ın
yerinde daha önce büyük bir köy olan Engiz bulunmaktaydı. Bölgenin daha evvelki
kalabalık ve Müslüman-Türk nüfusunun yoğun olduğu yer ise bugün ilçeye bağlı
bir Belde olan ‘’Yörükler’’dir. Bölge daha önce Danışmendli, Selçuklu ve
Beylikler döneminde Orta Asya’dan gelen Türkmenlerce iskân görmüş, özellikle
Danışmendli’ lerin Karadeniz Bölgesi Türkleştirme faaliyetlerinde Türk nüfus
yoğunluk kazanmıştır. Çelebi Mehmet döneminde Osmanlı topraklarına katılmış
olan bölgeye gelen göçler bu dönemde de devam etmiş, Kırım savaşı ile daha
sonraki Osmanlı-Rus harbi sırasında
(1878/ 93 Harbi) Kafkasya ve Dağıstan’dan bir grup aile bölgeye gelmiş,
Balkan harbi sonucunda, Balkanlardan gelen Osmanlı Türkleri ile Kurtuluş
savaşından sonra Selanik’ten gelen ailelerinde yerleşmesiyle ilçeye yapılan
kitlesel göçler son bulmuştur.
Ahşap Caminin kurulduğu geniş mezarlık alanın Engiz
köyüne adını veren Çerkez aileye ait olduğunu öğrenince ailenin en yaşlısı Celil
ENGİZ’le görüşme gereğini duydum (1996 yılı) ve verdiği bililer birçok
bilinmeyen ve unutulana ışık tutmuştu. Dedelerinin 1877–1878 Osmanlı-Rus
harbinden sonra buraya geldiklerini ve Engiz köyü arazisinin yörede çok tanınan
Fatma Hatun tarafından ailesine hediye edildiğini ifade eden Celil ENGİZ ahşap
caminin orijinal yerinin Yörükler Beldesindeki Fevzi Çakmak Mahallesinde yer
alan Hamam harabesinin yanı olduğunu, 115 yaşında vefat eden ninesinin
anlattıklarından bildiğini belirtmişti. O zamanlar Cuma Camii olarak kullanılan
yapının kalabalık bir cemaate sahip olduğu, iklim şartları nedeniyle bölgede
bataklığın çok olması, sıtma hastalığının sık görülmesi gibi nedenlerle Caminin
bugünkü yerine taşındığı elde ettiğim bilgilerdir. Ayrıca Engiz Köyü
yakınlarındaki Dağ Köy ve Karaköy de yaptığım incelemelerde köylülerin
kendilerini bölgenin yerlileri olarak tanımladıkları ve Engiz Caminin yapımının
çok eski olduğu, dedelerinden ilk yapımla ilgili kendilerine ulaşan bir bilgi
olmadığı ancak varlığını öteden beri bildiklerini belirttiler. Caminin ilk yeri
konusunda Celil ENGİZ’le aynı bilgiye sahip olduklarını belirtip, hamamın
işleviyle ilgili ilginç detaylarda vermişlerdi. Ahşap Caminin, Yörükler
Beldesinde yer alan moloz taş malzemeden yapılmış, üst örtüsü tamamen yıkılmış
hamam kalıntısının yanından taşındığı ve 18.yy.da faaliyette olduğu yöre halkı
beyanlarından da anlaşılmaktadır. Hamamın Caminin bakımı için vakıf görevi yaptığı
elde edilen diğer bilgilerdendir. 19 yy.da Hamamcızâdeler tarafından son şekli verilen
hamamın ilk olarak ne zaman inşa edildiğine dair kesin bir kayıt mevcut
değildir. Hamamın eyvanı, tonoz örtüsü, inşa malzemesi, künkleri, halvetleriyle
Osmanlı devri hamamları geleneğinde olduğu gözlenmektedir. Hamamın yanı
başındaki Caminin yeri son yıllara kadar duvarla çevriliyken duvar bu gün
kaldırılmış durumdadır. Yine Yörüklerde Şah (BEG) Bey adıyla anılan Türbenin
orijinal halinin ahşap yığma tekniği ile yapılmış erken devir Osmanlı Türbe
Mimarisi geleneğinde, altıgen gövdeli ve konik kubbeli olduğu bilinmekte olup, eyvanlı,
tonozlu Hamam ile Camii ve Türbenin yapıldığı dönemin mimarisinin birbiriyle
bağdaştığı görülmektedir. Yine aynı bölgedeki Taş kemer köprü Osmanlı Devri köprülerindendir.
Basık kemerli, tek gözlü, düzgün kesme taş malzemeli küçük boyutlu köprü
sonradan tuğla malzemeyle onarım görmüştür. Göğceli, Şeyh Habil, Karacalı, Ordu
köyü Camileriyle mimari kuruluş ve dış görünüş olarak oldukça benzerlik
gösteren Caminin içi define arayıcıları tarafından tamamen tahrip edilmiş
durumdayken son yıllarda onarılmıştır. Ahşap yığma tekniğinde inşa edilen
yapıda oldukça kalın perdeler kullanılmıştır. Alaturka kiremitle kaplı kırma
çatı Göğceli, Şeyh Habil ve Ordu Köyü ve Karacalı Camilerinde olduğu gibi
dıştan oldukça hantal, basık ve çadırvari şekildedir. Çatının saçak kısmı dört
yanda dışa taşkın olup kuzey cephede bu taşkınlık geniş tutulmuş, oldukça geniş
bir son cemaat yeri elde edilmiştir. Camiyi üç yönden çatıyı destekleyen
direklerin oluşturduğu revak çevreler. Revak direklerinin yenilendiği
malzemeden anlaşılmaktadır. Kuzeydeki son cemaat yeri tavanında yan bölümler
daha yüksek tutulmak suretiyle vurgulanmıştır. Binanın tabanı iri taşların alta
yerleştirilmesi, kestane ağacından büyük kütüklerin belli aralıklarla dizilip
üzerine kirişlerin atılması ve döşeme tahtalarıyla kapatılmasıyla oluşturulmuştur.
Alttaki iri taş uygulaması ilimizdeki bütün ahşap camilerde kullanılmış,
böylece her zaman nemli olan iklimsel bölge özelliğinden ağaç malzemenin
olumsuz yönde en az seviyede etkilenmesi sağlanmıştır. Beden duvarları
yontulmuş kalın kestane ağaç kütüklerinin üst üste yerleştirilerek
birbirilerine geçirilmek ve köşelerde tutturulmak suretiyle oluşturulmuştur.
Duvarlar sağlamlığı artırmak için dıştan demir çivilerle tutturulmuş ahşap
kuşaklarla desteklenmiştir. Ahşap tavan tamamen yenilenmiştir. Caminin dıştan alçak,
çadırvari basık görünümü çağdaşı olan camilerdeki gibidir. Caminin inşasında
orjinalde çivi kullanılmamışken sağlamlaştırma çalışmaları sırasında bolca çivi
kullanıldığı görülmektedir. Engiz Camii derinlemesine dikdörtgen bir form sergilemektedir.
Harime kuzeyden çift kanatlı bir kapıyla girilmektedir. Girişte iki ahşap
direğe asılmış izlenimi veren mahfel bulunmaktadır. Direkler yekpare olup
tavana kadar uzanmaktadır. Yapı bütün olarak incelendiğinde mahfelin orijinalde
olmadığı, taşınma esnasında veya daha sonraki yıllarda ilave edildiği anlaşılmaktadır.
Harimin orijinal planını ise biraz daha farklı bir yapıda olduğu hissedilebilmektedir.
Mahfelin asılı olduğu iki sütun harimin ortasında mihraba paralel olarak
yerleştirilmiş ve mekânı mihraba dik üs sahına ayırmış olmalıdır. Sütunların
doğu-batı doğrultusundaki iki pencere arasına gelecek şekilde yerleştirildiği
sanılmaktadır. Mihrap ve minber tahrip olmuş durumdadır. Samsun’un batı kıyı
şeridini oluşturan geniş bir alandaki en eski camii budur. Bafra’ da
ilçesindeki Selçuklu devri Camilerin orijinal kuruluşları ahşap olsa da bugüne
ulaşamamıştır. Engiz Camii Mimari kuruluşu itibari ile orjinalitesini koruyarak
güzümüze ulaşmış az sayıdaki örnekten biridir. Camii dışındaki basık, hantal
etkinin iç mekânda görülmediği gözlenmektedir. Her cephede simetrik olarak
açılmış ikişer pencerenin yeterli derecede ışık sağladığı görülmekte ancak
pencere ebatlarının orijinal boyutlarında olmadığı, sonradan büyütüldükleri
anlaşılmaktadır. Minbere yakın konumda tavana yakın yükseklikte havalandırma
delikleri olması ve izlerden kapak ve kafesli oldukları anlaşılmakta ve
duvarların ilk halinin Göğceli, Şeyh Habil ve Karacalı Camileriyle benzer
olduğunu göstermektedir. Harimi –U- şeklinde dolaşan revak ve giriş cephesin de
de bir takım oynamaların olduğu anlaşılmaktadır. Her yönde altı adet direkle
oluşturulan revak kuzey yönde, harime giden yol zeminde yanlara nazaran daha
alçak, tavanı ise daha yüksek tutularak farklı bir uygulamaya gidilmiştir. Ortadaki
sütunların yanına denk gelen sütunlarda harim duvarı hizasında birer sütuna
daha yer verilmesi vaktiyle kapalı bir son cemaat yerinin varlığını akla
getirmektedir. Kaldı ki bu revaklı bölüm doğu-batı revakı ile aynı genişliğe
sahiptir.
19 Mayıs Engiz Caminin orijinal durumu ve bugünkü
durumu arasında genel kuruluş aynı olmakla birlikte birtakım yenilikler ve
değişikliklerin getirdiği farklılaşmalar olduğu anlaşılmaktadır. Orijinal mimarisinin
boyuna dikdörtgen planlı, mihraba dik iki sütunla üç sahına ayrılan veya
Karacalı Caminde olduğu gibi mihrap ekseninde yer alan iki sütunla, mihraba dik
iki sahına ayrılan bir yapıda olduğu söylenebilir. Kuzey cephe de uygulanan,
orta bölümün yan bölümlere göre farklı tavan ve taban koduna sahip olması
harimde de böyle bir uygulamanın olabileceği işaretini vermektedir. Bugünkü
harim tavanı tamamen yenilendiğinden kesin bir sonuç elde edilememektedir.
Türbe, Köprü, Hamam ve Caminin mimari kuruluşu,
geçirdiği evreler ve anlatılanlar irdelendiğinde, Caminin ilk olarak Karacalı
Caminin hemen sonrasında 14.yy.da Yörükler Beldesinde hamamın yanında inşa
edildiği ve bakımını temin içinde hamamın gelirlerinin kullanıldığı
anlaşılmaktadır.
Sonuç olarak 19 Mayıs İlçesinin iskân tarihinin
temelini oluşturan arkeolojik veriler M.Ö. 3000 lere işaret ederken, Türk
–İslam iskân tarihinin bir hayli hareketli olduğu ve çekirdeğini Yörükler
Beldesinin oluşturduğu anlaşılmaktadır. Camii, Hamam, Türbe ve Köprüsüyle
dönemine göre çağdaş ve ticari geçiş yolu özelliği gösteren Yörükler Beldesi
kentleşmenin yukarılara kayması nedeniyle eski önemini yitirmiş, yerini bugünkü
ilçeye bırakmış şirin bir yerleşme olarak varlığını devam ettirmektedir.
/Emine YILMAZ
Müze Araştırmacısı-SAMSUN
MAYIS 2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder