Karadeniz yöresi; tarihi geçmişi, kültürel
değerleri, insan karakterleri ve ekonomik özellikleri açısından çok farklı bir
niteliğe sahiptir. Karadeniz yöresinin sahip olduğu pek çok kültürel değerden
biri de, yöre mutfağının vazgeçilmez temel gıdası olarak kabul edilen mısır
bitkisidir.
İnsanın yaşadığı çevre ve iklim, onun tabiatına
aksettiği gibi, folklorik değerlerin oluşumunda ve şekillenmesinde de önemli
bir etken olarak kabul edilmektedir. Karadeniz insanının hareketli, sert ama
aynı zamanda yardımsever bir yapıya sahip olmasında tabiat, çevre ve iklim
şartlarının ve yaşam tarzının etkisi asla yadsınamaz. Kıvrılarak zirveye ulaşan
yollar, zirvedeki yaylalar, sis, duman, yemyeşil tepeler, fındık, çay ve mısır
Karadeniz insanı için yalnızca doğal unsurlar değil; aynı zamanda onun duygu ve
düşüncesini açıklamada, sevgi ve aşkını ifade etmede kullandığı birer araç ve
imge olmuştur.
Mısır; ekonomik açıdan fındık ve çay kadar
üreticisinin cebini doldurmasa da, Karadenizli için pek çok açıdan vazgeçilmez
bir üründür. Közlemesinden haşlamasına, mısır ekmeğinden çorbasına, sadece
Karadeniz insanının değil, hemen her yöre insanının damak zevkine hitap
etmesinin yanında, sayısız halk edebiyatı ürününe de kaynaklık teşkil etmiştir.
Mısır bitkisinin lezzetinden, görünüşünden, püskülünden, tanelerinden,
yapraklarından ve daha birçok özelliğinden esinlenen insanlar; türkü ve
manilerinde ya mısırı konu edinmişler ya da kendilerini mısıra benzeterek onu
bir benzetme unsuru olarak kullanmışlardır. Tabii ki, mısır bitkisi ile ilgili
fıkraları, bilmeceleri, deyimleri ve atasözlerini de unutmamak gerekir.
Fıkra:
Temel bir gün balık tutmaya çıkmış. Tam denizin
ortasındayken kayık ters dönmüş,
dolayısıyla Temel suya düşmüş. Daha sonra yüzerek bir adaya varmış.
Yıllarca adada tek başına yasamış. Üç dört yıl
sonra yine aynı yerde bir kadın denize düşmüş ve aynı adaya gelmiş. Temel’i saç
sakal birbirine karışmış vaziyette görmüş ve ona şöyle demiş:
-"Yıllardır aradığın şeye simdi kavuşacaksın."
Temel:
-"Ula haçan yoksa misir ekmeğu mi
ketirdun?"
Bilmece:
— Hanım içerde, saçı dışarıda.
Bir küçücük uşacuk, belinde piştovcuk.
Deyim:
“Mısır
taneleri gibi saçılmak.”
“Mısırı
gitti, koçanı kaldı.”
Atasözü:
“Mısıra
‘yağmur geliyor’ demişler; ‘Çapan birlik mi?’ demiş.
“Mısır
unundan baklava, incir ağacından oklava olmaz.”
Mısırın, Karadeniz mutfağında çok özel bir yerinin
olduğu da bilinmektedir. Mısırın yemeklerde ana madde ve katkı maddesi olarak
kullanıldığını görmekteyiz. Ana madde olarak kullanıldığı yöre yemek
çeşitlerinden bazıları şunlardır: Mısır çorbası
(gorgot çorbası), mısır yağlaşı, mısır ekmeği, mısır lapası, mısır
sarması, hamsili mısır ekmeği, mısır mücveri, mısır pastası, kuymak/mıhlama,
otlu ekmek, mısırunlu kurabiye, mısır tatlısı, mısır dolması ve zumur.
Karadeniz insanının yüzlerce yıldır temel besin
kaynağını oluşturan mısırın, yöre insanı için sıradan bir ürün veya besin
maddesi olmadığı; adeta onun yaşamının bir parçası olduğu ve halk kültüründe
önemli bir yere sahip bulunduğu; yine onunla ilgili halk anlatmalarından, onun
üzerine söylenen türkülerden, onunla ilgili folklorik değerlerden ve özellikle
de üretilen çeşitli yemeklerden anlaşılmaktadır. Sözlerimizi Erkan Ocaklı’nın
türküsünden bir bölümle bitirelim aziz okuyucular:
Suda pişmiş mısırı tuzlayıp yiyeceksin
Mısırın türküsünü benden dinleyeceksin
Mısırı kuruttun mu
Ambarda duruttun mu
Nenen çarık giyerdi
Bunları unuttun mu
/Bekir ŞİŞMAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder