14 Şubat 2014 Cuma

Üretmeden Tüketen Türkiye Ve Samsun’u Bekleyen Gelecek

Çok değil on, onbeş yıl önce dünyanın kendi kendine yeten yedi ülkesinden birisi olan Türkiye, eğer bugün buğday, mısır ve şekeri dahi ithalat yolu ile karşılayacak duruma düşmüşse, gelecekte başımıza nelerin gelebileceğini bugünden oturup derin derin düşünmeliyiz.

TMO’ nin siloları üretilen buğdayı almadığı için açık alanlarda üzeri naylonlarla örtülerek saklandığı dönemler çok eski değil.. Düşününce rüya gibi geliyor.

Peki, bu günlere nasıl geldik;
Bir ülkenin kendi topraklarında yetişen ürün ne kadar pahalıya mal olursa olsun, bir dış ülkeden satın almasından çok daha çıkarınadır.

· Çünkü yetişen her üründe üreticinin alın teri ve emeği vardır.
· Çünkü ne kadar pahalı olursa olsun para o ülkenin üreticisinin cebine girer ve içeride kalır. Ülkenin döviz kaynakları boşa harcanmamış O ülkenin dış borcu tetiklenmemiş olur.
· Çünkü üreticisini üretimden kopartıp tembelliğe alıştırmaz.

Üzülerek söylemek gerekirse, Türkiye de üretmek yerine dışarıdan alma yanlışını yaptı. Bugün Türkiye’nin tahıl deposu olarak anılan yörelerin köylerinde traktörler brandalı yatıyor, köyün gençleri köylerini terk etmiş, aş ve için büyük kentlerin karanlık sokaklarında yaşama mücadelesi veriyor. Ülkesini seven hiç kimse bu yapılanlara doğru diyemez ve destek veremez. 

Oysa bu ülkede geçmiş yıllarda en büyük yatırımlar sulama alanına yapılmadı mı? Yapılan dev barajlar elektirik üretimi yanında sulama için değil miydi?

Harran Ovası tarıma uygun hale böyle getirilmedi mi? Bafra ve Çarşamba Ovalarında sulama kanalları yapımına büyük paralar harcanmadı mı?

Ya şimdi.. Tarım üretimi adına yapılanlar mı yanlıştı? Yoksa günümüzde hemen her alanda uygulanan üretimi terk ediş politikası mı yanlış?

Eğer Türkiye bugün ilacının ve gıda maddelerinin de büyük çoğunluğunu ithal etmek zorunda kalmışsa, yanlışın nerede olduğu belli değil midir?

Bu soruları herkesin kendi kendine sorması gerekir.

Sevr’de Türkiye’yi parçalamayı başaramayanların ekonomik yönden Türkiye’yi sonu karanlık bir çıkmaza doğru itelediklerini nasıl göremeyiz? Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk boşuna,” “Ekonomik bağımsızlığı olmayan ülkelerin, tam bağımsızlığından söz edilemez” Dememiş.

Ülkemiz üzerinde oynanan bu oyun yeni değildir. Geçmiş yıllarda da buna benzer şeyler Ecevit Hükümeti iktidarında da yaşanmıştı.

Türkiye ilaç etken maddelerinin çok zengin olduğu bir bitki örtüsüne sahiptir.

Ecevit Hükümeti o güne kadar afyon’un işlenmemiş kelle halinde dış satımına son vermek ve dünyanın en pahalı uyuşturucu ilaç etken maddeleri olan kodein, dionin ve morfini Türkiye’de üretmek için düğmeye basar. Afyon Bolvadin’de “Afyon Alkoloidleri Fabrikası” kurulur. Ham afyon dış satımı sınırlandırılır. Türkiye artık ürettiği etken maddeleri ucuza değil, milyon dolarlara satar hale gelir.

Yıllardır çok ucuza alıp milyonlarca liraya sattıkları pazarı kaybeden ilaç tekelleri buna büyük tepki gösterir ve bunların yerine sentetik türlerini üretirler. Türk afyon ve etken maddelerine ambargo uygularlar. Afyon, Amerika ile Türkiye arasında siyasi soruna yol açar. Ecevit Hükümeti’nin uzun ömürlü olmayışının altında yatan en önemli nedenlerden birisi olarak bu gösterilmiştir.

Bugün ise Türkiye, Fransa’nın dahi üreticisine eksinler diye destek verdiği şeker pancarını ektirmiyor ve piyasayı Amerikan şeker tekeli Cagrill’e teslim ediyor. Kendi üreticisini yaşatmak için desteklemek yerine şekeri, buğdayı, mısırı hatta büyükbaş hayvanı yurt dışından sağlıyor.

Üretemeyen ülkeleri nasıl karanlık bir geleceğin beklediğini SUDAN örneği çok güzel göstermiştir.  

Sudan ve diğer Afrika ülkeleri durup dururken bu kıtlık batağına saplanmamıştır. 19 Ağustos 2011 tarihli Vatan Gazetesinde çıkan bir haber orada ki facianın nasıl bağıra bağıra geldiğini bakın ne güzel anlatıyor. Özet olarak;

 “Geniş ve verimli topraklara sahip bölgede ki kıtlığın iklim değişikliği ve iç çatışmalar dışında asıl nedeninin, bu ülkelerin geniş tarım alanlarının yabancı yatırımcılara kiralanması veya satılması gösteriliyor. Geçmişte Sudan’ın tarım ürünlerini büyük çapta sağladığı Etiyopya’da ise, ekili alanların çoğunun yabancılara satıldığı veya kiralandığı ve yabancıların da bu alanları hala endüstriyel tarım için kullanılıyor olması sonucu, şimdi bu ülkede de kıtlık yaşanıyor.”

Bizde ektirmiyor, dışarıdan alarak toprakları boş bırakıyor, üreticiyi tarımdan soğutuyoruz. Durum biraz farklı da olsa korkarım ulaşacağı sonuç farklı olmayacaktır.

Afrikalı bir bilge bakın orada ki sömürgeci anlayışı ne güzel özetlemiş. Diyor ki, “Dün bizim geniş ekili topraklarımız vardı, İncilimiz yoktu. Yabancılar geldi İncilimiz var ama ekili topraklarımız artık yok”

Aşağıda ki TÜİK verileri hem Samsun’un, hem de Türkiye’nin geleceğine ayna tutuyor.

Türkiye’nin 2011 Mart Ayı Dış Ticaret Verileri:
Mart Ayı İhracatı                         : 11  Milyar  836  Milyon dolar
Mart Ayı İthalatı                          : 21   Milyar  647  Milyon dolar
Mart Ayı Dış Ticaret açığı           :   9  Milyar 811 Milyon dolar
Geçen yılın aynı ayına göre ihracat artış yüzdesi:   %19,6
Geçen yılın aynı ayına göre ithalat artış yüzdesi :   %44,1
Mart ayı dış ticaret açığının geçen yılın aynı ayına göre
artış yüzdesi                                                          :  % 91

 Bu kısaca şu demek; Mart ayı ihracatı bir önceki yıla göre bir artış ortaya koyarken ayni ayin bir önceki yıla göre ithalat artışı ise ihracattaki artışın iki katından fazla olarak gerçekleşmiş. dış ticaret açığı ise yine iki katına yükselmiş.

Ocak-Mart 2011 üç aylık dönem itibariyle
 İhracatımız                                     : 31 milyar dolar
 İthalatımız                                      : 56 milyar dolar
Bu üç aylık süre toplamında ihracatın ithalatı karşılama oranı ise geçen yıl ayni dönem itibariyle  % 67 iken, bu yıl % 56’ya gerilemiş.


Samsun’da İse Tablo Şöyle;

Rakamlar Samsun'un da üretmeyen, ürettiğinden % 244 oranında fazla tüketen bir şehir olduğunu ortaya koydu. Ekonomi Bakanlığının verilerine göre, Samsunda 2011 yılının ilk 6 ayında ihracat yapan firma sayısı, geçen yılın aynı dönemine göre 7 azalarak 155'ten, 148'e düştü. Ancak ihracatı yüzde 52,7 artarak 121,9 milyon dolardan, 186,2 milyon dolara çıktı.

İhracattaki rakamlardaki artış dikkat çekerken, ithalat adeta patlama yaptı. Samsun'da, 2011 yılının ilk 6 ayında ithalat yapan firma sayısı 188'e ulaştı. 2010 yılının aynı dönemindeki rakam ise 159'du. İthalat yapan firma sayısı yüzde 18 artarken, ithalat rakamı yüzde 73,4 oranında arttı. 2010 yılının ilk 6 ayında 261,8 milyon dolar olan ithalat, 2011 yılının ilk 6 ayında 454,3 milyon dolar olarak gerçekleşti.

Üretim rekoru ise Trabzon'da. Samsun’un durumu ise çok kötü ve Trabzon ile tam ters durumda.
İl.........................İthalat............İhracat.....
...................... (milyon dolar)........(milyon dolar)..
Samsun................. 454,3 .............186,2
Trabzon.................  52,5 ............... 534,6
Ordu.....................    43,4 ...............141,2
Giresun.................     2,5 ................ 62,1
Sinop ..................       2,4 ................  8,6
Rize.....................      11,9...............174.6
  
 Kısacası Orta ve Doğu Karadeniz illeri içersinde ihracatı ithalatını karşılamayan tek il Samsun. Hem de en büyük liman kentiyken.

 Yukarıda ki tablo Samsun’un bölgemizde dahi nasıl gerilerde kaldığını çok güzel anlatıyor. Bu tablo Samsun’un geleceği adına hiç de umut vermiyor..

Samsun’u teşvik dışı bırakanlarla, seyredenlerin bu tablodan içi sızlar mı bilmiyorum?

Sudan örneği Ülkemiz adına ibretlerle doludur. Umarım bizi yönetenlerde bu gerçeği görüyordur..

İyi haftalar…
21 Ağustos 2011  
/Ecz. Sadi SUBAŞI

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder