Samsun’da Kaya Yosunlarının Sakladığı Sır
‘’Tamgalar’’
Samsun İli, Terme-Ambartepe ve Salıpazarı
Yeşilköy’de tespit edilen Runik Türk Kaya Yazıt ve Tamga’ları Anadolu Türk İskân
Tarihinde Karadeniz ve Samsun ‘un yerini yeniden sorgulamayı gerektirmektedir.
Bu kapsamda dünden bugüne Runik Yazı ve Tamga’ların gelişim ve yayılım serüveni
içerisinde Anadolu Runik Yazılı Kültür ve Kültler Tarihine Samsun’un sunduğu katkılarda
yeniden değerlendirilmelidir.
Kelime anlamı İskandinav dilinde ‘’Sır’’ olan Runik
Yazıyı Avrasya’da ilk kullananların Ön-Türkler ve İskitler (Saka) olduğu bilinmekte
olup, İskitlerden sonra İpek Yolu güzergâhında kullanılmış ve buna paralel
olarak da farklı coğrafyalarda yayılmıştır. Evrensel niteliğe bürünmüş en eski
ticari yol İpek Yoludur ve gerek boğazların konumu gerekse deniz ötesi ülkelere
açılma noktasında Anadolu İpek Yolu üzerinde önemli bir menzil teşkil etmektedir.
Anadolu topraklarında yapılan pek çok savaş bu yolun denetimini ele geçirmek
maksadıyla gerçekleştirilmiştir. İpek Yolunun Orta Asya bölümü uzun yıllar
boyunca Türk Kavimlerinin kontrolünde kalmış, yolu kullanan tüccar ve kervanlar
vasıtası ile Türk kültürü ve sanatı yanı sıra özünü Tamga’lardan alıp, sistemli
hale getirerek kullandığı runik yazısı da geniş bir yayılım alanı bulmuştur.
Ticari yollar güzergâhı boyunca bu yazıdan örnek alınarak değişik kavimlerce,
oluşum felsefesi benzer farklı yazılar da ortaya konmuş böylece birçok kavim
İpek Yolu vasıtasıyla Runik Yazıyı kendi dillerine adapte ederek ulusal
alfabelerini oluşturmuşlardır. Runik Yazı ve Tamgayla ilgili olarak Türkoloji
Araştırmacılarının genel görüşü; Fenikeli tüccarlar ile Etrüskler kanalıyla
Asya iç bölgelerinden farklı yollar takip ederek Avrupa içlerine kadar
yayıldığı, bunlardan kuzey Avrupa’da yer alanlarının Futhark olarak anıldığı,
Anadolu’da Likyalılar ve Frigyalıların Fenikelilerin etkisi ile Runik Yazı
kullanmış olduğu, son olarak Greek kavimlerinin de Frig ve Lidyalılardan
öğrendikleri Runik yazıdan Latin alfabesini oluşturduğu yönündedir ki Samsun
Müze Müdürlüğünce 2010 yılında Atakum İlçesi, Kurupelit Mevkiinde
gerçekleştirilen kurtarma kazılarında Arkaik dönem yazılı Attika çanak-çömlek
parçaları ele geçmiş olup Müze teşhirinde sergilenmekte ve Anadolu’nun farklı yerlerindeki
somut arkeolojik veriler ışığında da rahatlıkla kanıtlanabilir niteliktedir.
Geniş bir coğrafyaya yayılma imkânı bulan,
yaratıcılarının Ön- Türk ve İskitler (saka) olduğu düşünülen, Anadolu’ya
Kuman-Peçenek-Kıpçak ve Oğuz Boyları eliyle taşınan Türk Runik Yazı ve
Tamga’larının tespit sayıları son yıllarda hız kazanan çalışma ve araştırmalara
paralel olarak artış göstermiştir. Ankara- Güdül, Erzurum- Cunni, Hakkâri
Stelleri, Ordu-Mesudiye ve son olarak da Samsun örnekleri bu çalışmaların bir
ürünüdür. Anadolu topraklarında yaygın olarak kullanıldığı kayalara kazınmış
somut verilerle kesinlik kazanan Türk Runik Yazı ve Tamga’larının Samsun’da
tespit edilmiş ilk örnekleri Terme Ambartepe ve Salıpazarı Yeşilköy Kaya Yazıt
ve Tamga’larıdır. Kökeni binlerce yıl öncesine dayanan ve Orta Asya’da, Turanî
kavimlerin yaygın olarak yaşadığı bölgelerde görülen, zaman içerisinde geniş
bir coğrafyaya yayılan runik Ön-Türkçe yazı ve Tamga’ların Anadolu serüveninde
Samsun’unda önemli bir yer tuttuğu bu tespitlerle kanıtlanmıştır. Her iki yerde
tespiti yapılan yazıtlar ölü gömme kültü, defin adetleri ve inanç ritüelleri
ile ilgili yazıtlardır. Orhun-Yenisey, diğer runik Türk yazıtları ile Göktürk
Alfabesinin incelenerek Samsun örnekleriyle karşılaştırılmasından mevcut
yazıtların muhtemelen Ordu-Mesudiye/Esatlı Köyü yazıtında olduğu gibi Gök
Tengri’ye (Ay) yakarış ve ölen kişiye ait bilgiler içerdiği anlaşılmaktadır. Üç
ayrı kaya parçasında görülen yazı ve Tamga’larda Türklerin kendilerine isim
olarak da verdiği OK (Bozok, Üçok), + ,D tamga’ları dikkat çekmektedir.
Türklerce betimlenen ilk damgaların başında ‘’OK’’ damgasının geldiği
bilinmektedir. Ok işareti ve sesi sadece Türkçe de anlamlı olup, tamamen
Ön-Türkçe kökenlidir. Artı (+) Damgası
ise Tengri (Gök Tanrı) demek olup, ölen
kişinin günahsız olarak Tengri’ ye kavuştuğunu ifade etmektedir ve birçok Türk
boyunca arma olarak kullanılmıştır. Daha sonra Hıristiyanlık inancında Haç’a
dönüşen Tamga daire içerisine alınmış haliyle de Türkler ve onlar vasıtasıyla
diğer Pagan inanca sahip kavimlerce kullanılmıştır. Viking Krallığının kurucusu
Odin’in sembolü daire içerisine alınmış artı (+) Tamgası olup, Odin Haçı olarak
bilinmektedir. Bugün Samsun Müzesi teşhirinde bulunan pişmiş toprak bir lahitte
Odin Haçına rastlanması pagan geleneklerin Samsun’un Helenistik dönemine
yansımış iz düşümü olarak değerlendirilebilir. D formundaki Tamga yâda Runik
Yazı ise OK+YAY ve AY hecesini karşılayıp, Gök Tanrıyı ifade eden AY ‘ı da
sembolize edebilmektedir. OK ve ARTI (+) Tamga’ları aynı kaya üzerine yontulmuş
olup D harfi veya Tamga’sının olduğu alanda EB hecesini karşılayan ve Ev
anlamını taşıyan harf ile çubuk, dalgalı, çatallı formlardan oluşan heceler
dizisi mevcut olup, tam metin için okuma önerilerinin yapılması
gerekmektedirler. Muhtemelen metin AY ‘a yakarış ifadelerinin bulunduğu adak
yazıtı niteliğinde olmalıdır.
Salıpazarı ilçesi, Yeşilköy, Kayadibi Mahallesinde
yer alan oda kaya mezarlarının tespit-tescil ve sit alanı belirleme çalışmaları
esnasında heyelan veya insan kaynaklı tahribatlarla arazideki eğim boyunca
aşağı yuvarlanmış iri kütleli kayalardaki yoğun yosun doku altında runik Türkçe
yazı, Tamga ve çizgisel karakterde şematize edilmiş betimlemeler tespit
edilmiş, bunların 2009 yılında tespit edilip üzerinde araştırmaların devam
ettiği Terme İlçesi, Ambartepe Beldesi, Tellipınar Mahallesindeki ahşap yığma
tekniğinde inşa edilmiş Caminin bahçesinde bulunan bir mezar taşıyla paralellik
gösterdiği anlaşılmıştır. Anadolu Türk Tarihi genellikle M.S. 1071 tarihinde
Doğu Roma ile Büyük Selçuklu Devleti arasında gerçekleşen Malazgirt Zaferine
dayandırılmaktadır. Ön girişler ise 1040 yılındaki Dandanakan savaşına kadar
geri götürülüp, konu Vakıflar Haftasının başlangıcı olarak kabul edilen 1048
tarihli bir Erzurum Vakfiyesiyle desteklenmektedir. Ancak bu durum Anadolu Türk
İslâm Tarihiyle alakalı olup, İslâm Öncesi Anadolu Türk Tarihiyle ilişkili
değildir. Çünkü Anadolu Türk İskân Tarihi Ankara Güdül, Erzurum Cunni, Hakkâri
Stelleri, Ordu-Mesudiye ve son olarak da Samsun- Salıpazarı Yeşilköy, Terme
Ambartepe-Tellipınar örnekleri ile Milad’ dan önceki dönemlerdeki varlığını
kanıtlamış durumdadır. Atalarımızın asırlar önce kayalara vurduğu damgaların
Samsun’da şimdiye kadar tespit edilememiş olma nedeni iklimsel olup, kayaları
kaplayan yoğun yosun dokusudur. Söz konusu yazıların Türkologlarca okuma
tekliflerinin yapılması bizlere fikir, düşünce ve eylemlerini betimlemelerle
işe başlayan ve sistemli hale getirerek runik alfabeye dönüştürmeyi başaran
Atalarımızın, kayalarda ölümsüzleştirdikleri duygu ve düşüncelerini anlama ve aktarma
fırsatı da sunacaktır. Kökeni Ön-Türklere kadar uzanan Türk Runik yazı ve
Tamga’larının aynı gelenekle ürün vermiş Salıpazarı ve Terme –Ambartepe örnekleri Samsun’da tespiti yapılan ilk Türk Runik
yazıları olma özelliğini taşımaktadır. Ayrıca yazıt ve tamga’ların bulunduğu
alandaki üç sekili/ölü yataklı oda kaya mezarların çevresindeki demir çağ
seramikleri, yakın mesafedeki Garpu kale açık hava kutsal alanı ve İnbükü kaya mabedi
birlikte değerlendirildiğinde her ne kadar tek odalı kaya mezarların
tarihlendirilme problemi Anadolu için çözülmemiş bir konu olsa da Geç Demir Çağ
geleneğini yansıttığı değerlendirmesi göz ardı edilmemelidir. Tespiti yeni
yapılan Salıpazarı İlçesi, Esat Çiftliği Köyü, Avlulu Giriş Mahallesi, Bakır
Kuyusu /Bakır Gözü Mevkiindeki Bakır Ocağı ise Demir Çağ ve öncesi ticari
ilişkiler ağı ile Kaya Mezarları, Açık Hava Tapınağı, Kaya Mabedi ve Runik Türk
Yazı ile Tamga’larının aynı bölge içerisinde yer alma nedeni hakkında ipuçları
sunmaktadır.
Runik yazıyı Avrasya’da ilk kullananların
Ön-Türkler ve İskitler (Saka) olduğu bilinmekte olup, İskitlerden sonra İpek
yolu güzergâhında kullanılmış ve buna paralel olarak da farklı coğrafyalarda yayılmıştır.
İskit’lerin, kendilerinden önce Anadolu’ya geçen akrabaları Kimmerler’in
(MÖ.8.yy) ardından, MÖ.6.yy.da Kafkaslar
üzerinden gelerek 28 yıl süren Anadolu macerası kısa bir zaman dilimi gibi
görülse de Anadolu Tarihi Kronolojisini değiştirmeye yeterli olmuş, bu kısa
zaman zarfında krallıklar yıkılıp, yeni krallıklar kurulmuştur. Yerleşik-Çiftçi
ve Göçebe gruplardan oluşan iyi savaşçı, yeni Anadolulu İskitlerin Asya
içlerinden yanlarında getirdikleri sadece ünlü maden sanatları, hayvanları,
silahları yâda çadırları olmayıp, bir gelişim süreci ürünü olan duygu, davranış
ve fikirlerinin sistemli bir düzenek haline getirilerek kullanıldığı runik
alfabeli yazıları da olmuştur. Boyalı resim, kazıma-oyma ve
çizgisel-üsluplaşmış (şematize edilmiş) betimleme tekniklerinde yazılan ve
biçimsel formunu eylem, duygu, fikir ve düşünce ifadesinden alan Runik Yazıları
ve Tamga’larını çadırlar, dokuma (halı-kilim),ticari ve siyasi belgeler ile
ihtiyaç duyulan her alanda ve malzeme üzerinde, özelliklede dayanıklı ve
masrafsız doğal malzeme olan taşlar ile kayalarda oyarak ölümsüzleştirip kalıcı
hale getirmeyi başarmışlardır. Bu nedenle Asya içlerine kadar hemen hemen tüm
Türk kavimleri, kültür, adet ve gelenekler ile kurganlardan tespit edilen ölü
gömme âdetiyle ele geçen eserlerin değerlendirilmesinden Turanî kavim olduğu
genel kabul gören İskit’lerin Anadolu’da ve geçiş güzergâhları Karadeniz
bölgesinde kayalara nakşedilmiş Tamga ve Runik Yazılarını görmek şaşırtıcı
olmamalıdır.
Daha önce Ordu İli, Mesudiye ilçesi Esatlı köyünde
runik Türkçe yazı ve tamga’lara rastlanmış ve okuma teklifleri yapılmıştı. Bu
durum runik yazı ve Tamga geleneğinin Karadeniz üzerinden Anadolu’ya
yayıldığını göstermektedir. Runik yazı ve Tamga’lar kayalar üzerine yapılan sembolik
resim ve şekillerle başlamış, bu resimlerin yapımında tabiatta mevcut olanın
aynen taklit edilerek betimlenmesi suretiyle fikrin ifade edilmesi
sağlanmıştır. Bu tip yazı ve damgalara Petroglif denmektedir. İlkel kaya
resimleri olan Petroglifler Ön-Türk yazı kültürünün kaynağı ve yaşam dili
olarak günümüze kadar ulaşmış, Türk tarihinin önemli vesikaları olarak değerlendirilmektedir.
Türk insanı bir takım ifadeler yüklediği çizgisel şekillerle anlatmak
istediklerini önce kayalara resmetmiş, oymuş ve çizmiş ardından bunları dokuma,
maden, taş işçiliği başta olmak üzere diğer sanat eserlerine de aktarmayı başarmıştır.
Bu gün Türk kavimlerinin yaşadığı her yerde halı-kilim başta olmak üzere tüm el
sanatı ürünlerinde Türk runik yazısı ve tamga’larından izler görmek mümkündür.
Ön-Türk runik yazı sistemi irdelendiğinde ve mevcut örnekler değerlendirildiğinde
temelinin Tamga kavramı üzerine kurulu olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü
Tamga’ların her biri ayrı bir kavramı ifade eden hece okunuşunda bir sözcüğü
karşılayabilme tutarlılığına sahiptir. Her bir şekil tek harf görüntüsünde
olmasına karşın hece olarak okunur ve yalnız başlarına da bir kavram ifade
edebilir özelliktedirler. Eylemin yapılış şekline paralel olarak düz çizgi, çatallı
ve dalgalı çizgilerden oluşan Tamga’lar olup, yapılan bir nevi eylemlerin ve nesnelerin
betimlenmesi işlemidir. İlk olarak düz çizgili şekillerden başladığı düşünülen
Tamga’lar ihtiyaçlar doğrultusunda kendini geliştirerek eylemleri betimleyen
semboller düzeneği haline dönüştürülmüştür. İlk betimlenen damgaların başında
‘’OK’’ damgasının olduğu bilinmektedir. Türkçe konuşan ilk insanlar tek heceden
oluşan doğal seslere anlam yüklerken bunların, gündelik yaşamın parçası olarak
her an doğada görülen ay-göl gibi oluşumları,
el-kol gibi insan vücudu ile ilgili uzuvları, at-kuş gibi canlı
yaratıkları ve ok-yay gibi nesneler ile koşmak-almak gibi eylemleri ifade eden
kavramlar olmasına dikkat ettikleri anlaşılmaktadır.
Sonuç olarak kökeni binlerce yıl öncesine dayanan
ve Orta Asya’ da Turanî kavimlerin yaygın olarak yaşadığı bölgelerde görülen,
İpek Yolu ve diğer ticari kervan yolları aracılığı ile zaman içerisinde geniş
bir coğrafyaya yayılan Runik Türkçe ve Tamga’ların Anadolu serüvenin de
Samsun’unda önemli bir yer tuttuğu bu tespitlerle kanıtlanmıştır.
/Emine YILMAZ
Ayrıca Bakınız: http://muzeder.org/img/makaleler/tamgalar.pdf
SAMSUN´DA TAMGALAR KAYNAKÇA:
AKALIN,L.S.;(1993),Türk Folklorunda Kuşlar , Kültür
Bakanlığı Yayınları,sayfa: l41, AnkaraAKSOY,M;www.mustafaaksoy.com (Altaylardan Anadolu’ya Damgalar)
Atalay, B.; (2006). Divanü Lügati't – Türk, Türk
Dil Kurumu Yayını,Ankara
AYDA,A.;(1992), Etrüskler (Tursaklar) Türk İdiler,
S.126 , Ankara
AYYILMAZ,C.;(2003), “Gamalı Haç (Svastika)”, Töre
Dergisi, S.V., S. 17; İstanbul
BAYCAROV,Y.; (1996),Avrupa’nın Eski Türk Runik
Abideleri -T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları, Bilim Dizisi-9, S., Çeviren: Muvaffak DURANLI, sy.
96-97,Ankara
CANPOLAT,M.;(1974),Divan-ı Lügati’t -Türk’te Şamanizm
İzleri,Türk Folklor Araştırmaları Yıllığı,Belleten,Ankara
ÇİĞDEM,S.( 2006),Urartu Krallığının Doğu Karadeniz
İlişkilerinde Diauehi Ülkesinin Rolü, Erzurum,
E. YAKUPOĞLU- B. SEYSENOV;(2001), Elemge Eygili
Korkut Ata Tağlımı Egemendi Elimizde, s.74.,ALmata
Ebulgazi
Bahadır Han; (1974),Türklerin Soy Kütüğü, Haz: Muharrem ERGİN ,sayfa 48-52,İstanbul
EKREM,M.A.;(1970), Şamanlığın ve eski Türk
Kültürünün Dobruca’daki Kırım Türkleri Folklorunda İzleri,I.Uluslarası Türk
Folklor Kongresi Bildirileri,,C I, s.109, Ankara
GÖKALP,Z.;(1976), Türk Medeniyeti Tarihi, Kültür
Bakanlığı Yayınları, sayfa 63,İstanbul
GÖKYAY,O. Ş.;(1974),At Üzerine,I.Uluslar arası Türk
folklor Bildirileri,S.75, Ankara
GÖNÇER,S.; (1971),Afyon İli Tarihi,C I, s.248-250,
İzmir
GÜVENSOY,T.;(1979), 24 Oğuz Boyunun Anadolu’daki
İzleri,Türk Halk Bilimleri Araştırmaları
Yıllığı, s.73-98, Ankara
GÜNALTAY, Ş.;( 1951),Yakın Şark,IV,C I,Türk Tarih
Kurumu,Ankara
GÜNALTAY,
Ş.,;(1937),"Sakalar", Tarih Semineri Dergisi, l. Sayı, S. 5-8.
Herodotos, (1973),Herodot Tarihi (Çev. M. Ökmen),
s. 24,İstanbul
İNAN,A. ; (1935), "Ongun ve Tös Kelimeleri
Hakkında", Türk Tarih ve Arkeologya Dergisi'nden Ayrıbasım, sayfa 2,
İstanbul
KAFESOĞLU, İ.;(1993), Türk Milli Kültürü,S.
95,İstanbul
KAŞGARLI,M.;(2005), Divânü Lugâti’t-Türk, Çeviri,
Uyarlama, Düzenleme: Seçkin ERDİ, Serap Tuğba YURTESER, Kabalcı Yayınevi, sy. 23-24 ve 86
Kül-Tegin; (2003),Orhun –Yenisey
Yazıtları,VI-VIII.yy.,Türksoy Yayınları,No:20,Ankara
KÜRÜM,T. ;(1992), Futhark Alfabesinin
Gizemi,Antalya.
KÖMEN, M.; (2005). Türük Bil Yazısı Yazım Kuralları
: Kök Türkçe. Töre Yayınları
ÖGEL,B.;
(1971), Türk Mitolojisi I, Türk Tarih Kurumu Basımevi, sayfa 32, Ankara
ÖZTELLİ,C.;Anadolu’da Şamanlığın İzleri,I. Uluslar
arası Türk Folklor Semineri Bildirileri,s.410, Ankara,1974
Sevin, V., Hakkari Taşları Çıplak Savaşçıların
Gizemi, İstanbul, 2005, s. 17.
SEVİN,V.(2001),Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası I, Ankara,TTK
SÜMER,F.;(1999), Tarihleri-Boy Teşkilatı Destanları
Oğuzlar (Türkmenler), Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, sayfa 227-229-232,
İstanbul
STRABON;(2000),Antik Anadolu
Coğrafyası,Kitap:XII,XIII,XIV,Çeviren:Prof.Dr. Adnan PEKMAN , Arksan, 4.Baskı,İstanbul
TARCAN, H.; (2003),Tarihin Başladığı Ön-Türk
Uygarlığı Resmi Tarihin Çöküşü, , s. 146-147, İstanbul
TARCAN,H.; Tarihin Başladığı Ön-Türk Uygarlığı
Resmi Tarihin Çöküşü, İstanbul 2003, s. 146-147.
Tekin, T.;(2010). Orhon Yazıtları. Ankara: Türk Dil
Kurumu.
Tekin, T.; (2004). Makaleler 2 : Tarihi Türk Yazı
Dilleri. Öncü Kitap.
Tekin, T.;
(2000). Orhon Türkçesi Grameri. Mehmet Ölmez Yayınları,İstanbul
Tekin, T.; (1997). Tarih Boyunca Türkçenin Yazımı
,Simurg,İstanbul
PARLAK,T.;(2007), Turan Yolunda Aral’ın Sırları, s.
33 , Ankara
PARLAK,T.;(2002), Geleneksel Kazak Halı Sanatı
(Aral Bölgesi El Halıcılığını Geliştirme Projesi), s. 124, Ankara
ULUÇ,G.;http://www.facebook.com/l/9AQDrhG96AQDmu7NS_JcIoOm8BvHivWc8Z-mEJpgg8q3aVQ/turkcesivarken.com/turk-damgalarinin-kokeni/
XENOPHON; (1998),Anabasis (Onbinlerin Dönüşü),I,Çeviren:T.GÖKÇOL,İstanbul
RADLOF,W.; (1976),Sibirya’dan Seçmeler,Kültür
Bakanlığı Yayınları,S.167, İstanbul
RAMSAY,W.M.;(1960),Anadolu’nun Tarihi
Coğrafyası,Çeviren:Mihri PEKTAŞ, İstanbul,Milli Eğitim Basımevi
RASONYİ,L; (1988),Tarihte Türklük, Türk Kültürünü
Araştırma Enstitüsü Yayınları Nr:83, sayfa 22, Ankara
Yurt Ansiklopedisi;(1981),Samsun mad.,Türkiye İl
İl,C I,s.6566,İstanbul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder