14 Şubat 2014 Cuma

Sadece Oradan Mı Utansak?

Geçen hafta, bir aile dostumuzun düğünü için eski fuar alanına gitmek zorunda kaldık eşimle birlikte. Park ücretini de peşin ödeyerek sahile girdik ama ortalık tıklım tıkış. Düğünün yapılacağı salonun kapısına kadar araçla gidebilir miyiz? diye düşünerek salonların yoğun olduğu kısıma kadar zor da olsa gittik, ama aracıma yer bulmak, hak getire. Geri dönmek istedim ki bu hiç mümkün değil. Çünkü arkamda bir konvoy oluştu, önümdeki arabaların bir kısmı benim durumumda olduklarından onlarda kendilerine park edecek yer arıyorlar, yarı hareket halindeki araçlar burunlarını sokacakları bir yer bulsalar girecekler. Velhasıl ortalıkta garip bir curcunadır gidiyor. Turu tamamlayıp Fuar alanı içindeki karakolun önüne kadar gelip Polis Memurundan ne yapıp yapamayacağımı sordum, ellerini iki yana açarak “valla durum göründüğü gibi” diyerek çaresizliği ifade etti. Arabamın, Karakol önündeki Polis otolarının arasında, parkını düşünerek Memurdan bir himmet istedim ama, devriye araçlarının dönme saatinin geldiğini söyleyerek yardımcı olamayacağını söyleyince, çaresiz tekrar girdiğimiz kapıya doğru yöneldim ve çaresiz çıkarak dışarıdaki otoparklardan birine araç anahtarını da bırakarak teslim oldum. Tabii düğün faslından sonra istediğimde, arabayı epeyce zor buldular ama, hiç olmazsa bulunduğuna dahi şükrederek bir sonraki düğün akşamına kadar böyle bir sıkıntı yaşamayacağım belki de benim o andaki şansım olarak bana göründüğü için çok mutlu oldum bir anda. O ruh hali içinde evimize döndük eşimle!

 Sonrasındaki saatlerde kendi kendime düşündüm. Böyle kapsamlı sayılacak bir Otoparkın kapısında bariyer olduğu için bir numaratör de olmalı dedim. İçeriye kabul edilen araçların sayısını tespit ederek fazla ve kapasite dışı olanları içeri kabul edilmemeli, edilmemeli ki kapasite fazlası olan araçlar ve insanlar sıkıntı yaşamasınlar.  Bunun tek bir amacı olmalı ki, oda sahaya mecburen girenlerden park parası alabilmek. Ne kadar çok araç o kadar çok para.

Aslında o bölgeyi böyle bir kullanım işlevine sokarak ne amaçlanıyor bunu bilemiyorum. Daha öncesinde bu bölgedeki başka planlamalar için ulema kesilerek türlü çeşitli fırtına koparanların sesi sedası bu konuda neden çıkmıyor? Şu andaki kullanım fonksiyonları, ideal bir sahil planlamasının ürünü mü?

Bazılarının gençliğinden bazılarının çocukluğundan önemli hatıralarına mekân olan bu Fuar alanının bu kadar bu kadar sıkışık bir işleve ve fonksiyonunun daraltılmasına bir mana veremiyorum. Yıllarca temmuz ayının gelmesiyle fuarın açılmasını sabırsızlıkla bekleyen kent halkı, hatıralarındaki Fuar zevklerinin bu günkü kullanım halini gördükçe içi acıyor, artık eskiyi hatırlamak dahi istemiyor.

Çok acımasız bir tespit ama bu bölgenin görüntüsü, gözbebeği olan bir kent alanının gözden bile çıkarıldığını düşündürüyor insana. Geçen haftalarda Büyükşehir Belediye Başkanımız Saathane Meydanının yeni planlama çalışmalarını savunurken “Meydan çevresinin bu günkü halini şehrimize ilk gelenlere gösterirken utanıyorum” demişti. Neticede o bölge, tarihi bir misyonu olan ticari bir yapılanma formatında olduğundan bir dağınıklık görüntüsü verebilir ama kentin bazı bölgeleri gerçekten daha da utanılacak bir dağınıklık içinde. Hani derler ya insan yüzüne çıkacak bir hali yok. İşte Sahilimizin planlanamayan bu kısmı da bu manada anılabilir. Dikkat etmeye gerek dahi yok, çok aşikâren görülüyor zaten.

İyi Haftalar   

25.11.2011
/Sacit ACAR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder