14 Şubat 2014 Cuma

Nihayet Bitti

Eski tarihlerde, merak uyandırarak ertesi günün satışlarına heyecan katmak için gazetelerde pehlivan güreşleri tefrika edilir, günlerce aylarca anlatılıp dururdu. Hatta bu konuda ünlü olmuş bazı gazetecilerin ismi herkes tarafından bilinir, bu yazılanlar bir de radyolarda da o ağır ve ağdalı anlatımlarıyla bazı kişileri öne çıkarırdı. Eşref Şefik o dönemlerde bu tür güreşleri o kadar tabii ve ustalıkla anlatırdı ki, evin büyükleri bu radyo sohbetlerini kaçırmamak için bekleşirlerdi. İşte Saathane Meydanında yapılması düşünülen planlama programı bana pehlivan güreşlerinin tefrika edilişini hatırlattı.

Geçenlerde yerel gazetelerimizden birisinin, Saathane meydanındaki planlama çalışmalarının her safhasını günü gününe vermesinin övgüye değer oluşundan sitayişle bahsetmiştim. Nihayet bu konudaki gelişmelere Büyükşehir Belediye Meclisi ve Ortak Komisyonu, Meydanın Kentsel Dönüşüm Projesini onaylayarak son noktayı da koymuş oldu. Hatta bölgedeki değişimin daha da genişleyeceğine dair bazı ifadelerin de yer aldığı haberleriyle birlikte, Başkanın yıkım tavrı da belirlenmiş oldu. Her neyse!

Önceki haftalarda, bölgede ticaret yapanların, gelecekteki akıbetlerinin ne olacağı, nelerle karşılaşacaklarından ziyade, kent yaşayanlarının kent merkezindeki bu tarihi yapılanmaya birden bire veda etmesini, birazda eleştirel olarak değerlendirmiştim. Hala da aynı düşünceler içindeyim. Hatta çok da karışık bir haleti ruhiye içinde bocalamaktayım. Samsun’a ait ne kadar eski fotoğraf varsa hepsinde bu bölgeyi yeniden gözden geçirdim. Bu bölgenin yıllardır bilinen eski durumunun alacağı yeni profili anlamaya çalışıyor, bir türlü hafızamda canlandıramıyorum. Neden acaba! Çünkü; yeterince hazmedilemeyen ve kabul görmeyen, çok ezbere dayalı yıkalım boşaltalım, önünü açalım mantığıyla ortaya konmuş bir planlama hissini veriyor bana.

Önce bu projenin gereklerini ve fikrini hazmetmek gerekmez miydi? Bu Kente uzun yıllarını vererek yaşamış insanlardan başlayarak, bir fikir sentezi oluştururken sosyologların, akademisyenlerin ve daha nicelerinin fikriyatını dikkate almak ve önemsemek gerekirdi aslında. Çünkü Bölge planlamalarının, insanların kendilerine ait olduklarını hissettikleri yaşam mekânlarına dair bir aidiyet duyarlılıkları vardır ve bu yıllardır da aynı hassasiyetle devam ede gelmektedir. Yoksa eski yeni olgusu diye bir şey kalmaz her on yılda bir değişikliğe uğrayarak yenilenme ihtiyacı doğrardı şehirlerimizde. İşte bu durumda İstanbul’da bile ne Tahtakale kalırdı, ne Sultanhamam, ne de Ankara’da Çıkrıkçılar Yokuşu. Yani Islah etmek başka şeydir yıkmak başka!

Bu gibi toplum projelerinin sipariş yöntemiyle hazırlatılması yerine, bilimsel kurul gibi, toplum bilimciler gibi insan sosyolojisine hâkim olanların değerlendireceği bir kuruldan geçecek mahiyette ve özellikte olması çok yerinde olurdu.  Böyle basmakalıp hazırlanarak ortaya çıkan, yeni planlanacak bölge kullanımına alışmak,  herhalde çok uzun zaman alacaktır. 

Son meclis oturumuna katılan üyeler, bu kararı gerçekten tarihi buldukları için imzalarının önemine kendilerini öyle inandırmışlar ki bunu komisyon başkanı da son sözleriyle tescil etmiş zaten. Böyle tarihi bir kararın son imzasını atmak gerçekten çok değerlidir. Ama asıl önemli olan böyle bir karara, daha da düşünülmelidir diyerek el ve kol kaldırmayan İsmail Sevindik, Murat Ekşi, Ömer Çelebi, Erdem Okan isimli meclis üyeleri, şehir ve kentliler adına tarihi bir misyonu, asli olarak yerine getirmişlerdir.

Bilgilerine ve kafalarına sağlık!

İyi haftalar.

07.12.2011
/Sacit ACAR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder