14 Şubat 2014 Cuma

Ozanlık Geleneği Hotey-Der Ve Samsunlu Ozanları

Halk Ozanı ya da diğer bir ifade ile Âşık, elinde sazı, dilinde sözü ile hayalî bir sevgilinin peşinden diyar diyar gezen, kültür taşıyıcılığı yapan, dili güzel kullanan, gittiği yerde halk hikâyeleri anlatan, karşılaştığı âşıklarla atışma yapan, halkın sözcülüğünü üstlenen, zaman zaman da ulaklık görevini yerine getiren sanatçı tipine Anadolu’da verilen addır. Âşıkların sanatlarını icra etmeleri belirli bir düzenle olmaktadır ve yüzyıllarca değişmeyen bu düzene tarihi sürerlilik içerisinde “Âşıklık Geleneği” denilmiştir. Gelenek içerisinde doğaçtan şiir okuma, halk dilini kullanma, nazım birimi olarak dörtlük, nazım ölçüsü olarak heceyi tercih etme, icrada diyalog ve müzik eşliğinde icra gibi özellikler yüzlerce yıldır hiç değişmemiştir ve bugün tüm Türk Dünyasında yaşayan ozanlık geleneğinin değişmez unsurları olmuştur. Âşıkların ilk örneği ozan denilen sanatçı tipidir ve tüm Türk Dünyasında Dede Korkut ozanların piri olarak kabul edilmiştir.

Anadolu’da halk şâirlerinin “âşık” olarak nitelendirilmesinde onlarla ilgili anlatılan menkıbelerin (Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli, Kaygusuz Abdal menkıbeleri gibi) elbette mühim rolü vardır. Bu menkıbelerde âşıkların cismanî aşktan ruhanî aşka yükseldikleri; saz çalıp şiir söylemeyi de ilâhî vasıtalarla (bir mürşidin, pîrin veya Hızır peygamberin rüyada tecelli edip âşığa bâde-yeşilimsi bir içecek-sunmasıyla) öğrendikleri anlatılır. Yani bunlar hak âşıklarıdır ve ilham kaynakları daima ilahîdir. Zaten gelenek içerisinde ya rüyada pîr elinden bâde içerek âşık olunur (Rüyada aynı zamanda âşığa bir de sevgili gösterilir ki, âşık onu arayıp bulma düşüncesiyle diyar diyar gezer; asılda ise sanatını icra eder); ya da bir ustanın yanında çıraklıktan yetişerek âşık olunur. Gelenek daha çok usta-çırak ilişkisiyle öğrenilmektedir. Çırak, ustasıyla birlikte gezer, onun hizmetini görür, ona yârenlik eder; bu arada ustasının sanatını da edinmeye çalışır. Daha sonra ustanın icazet vermesi (mahlas alması) ile âşık olur ve tek başına gezmeye, sanatını icra etmeye başlar. Ancak, âşıkların pek çoğu bir ustadan icazet almış olmalarına rağmen, halkın yoğun ilgisine mazhar olabilmek adına bâdeli âşık olduklarını iddia etmektedirler. Âşıkların bir kısmı ise bade olayına inanmamaktadır.

Yüzlerce yıldır Türk Dünyasının her tarafında sürdürülmeye çalışılan bu gelenek, özellikle Anadolu’da XIX. Yüzyılın sonlarından itibaren toplumdaki değişime ayak uyduramayarak gerilemeye başlamış ve Cumhuriyet’le birlikte her alanda değişimi arzulayan yeni yapılanma içerisinde de ağırlığını çok fazla hissettirememiştir. Gelenek yeni toplum düzeni karşısında zayıflamasına, değişime uğramasına ve özünü kaybetmeye başlamasına rağmen; âşıklar toplumdaki yerlerini koruma mücadelesinin içine girdiler.  Bozahanelerde, kahvehanelerde, mesire yerlerinde, panayırlarda ve şölenlerde icra edilen geleneğin, bugün elektro-sazlarla konserlerde, kasetlerde veya kliplerde icra edilmeye çalışılması hep bu mücadelenin bir yansımasıdır. Âşıklardaki kültürel kaygı da artık yavaş yavaş (belki de haklı olarak) yerini ekonomik kaygıya bırakmıştır. Buna rağmen tarihi süreçte Yunus Emre’yi, Karacaoğlan’ı, Dadaloğlu’yu, Pir Sultan’ı, Gevherî’yi, Ercişli Emrah’ı, Bayburtlu Zihnî’yi çıkarmaya muktedir olan gelenek; son (20.) yüzyılda da Sümmanî’yi, Âşık Veysel’i, Âşık Reyhanî’yi, Mahzunî Şerif’i, Hüseyin Çırakman’ı, Şeref Taşlıova’yı, Murat Çobanoğlu’yu, Sefil Selîmî’yi, Âşık Meydânî’yi, Âşık Rahmânî’yi, Mevlüt İhsanî’yi, Nuri Çırağı’yı, Kul Mustafa’yı, Erol Erganî’yi, Mesûlî’yi ve Âşık Kemâlî Bülbül’ü yetiştirmeye muktedir olmuştur.

Bendeniz, aralarında Âşık Kemalî Bülbül’ün de bulunduğu yedi güzel insanla birlikte bu geleneği diri tutmak, yaşatmak, tanıtmak ve geleceğe aktarmak ilke ve hedefiyle 2001 yılında Samsun’da kısa adı HOTEY-DER olan “Halk Ozanlarını Tanıtma ve Eserlerini Yaşatma Derneği”ni kurduk. Âşık Kemali Bülbül’ün halefi olarak 2002 yılında devraldığım dernek başkanlığını 2006 yılına kadar sürdürdüm. Bu dönem içerisinde Ondokuz Mayıs Üniversitesi’yle, Ondokuz Mayıs Polis Yüksek Okulu’yla, Sahra Sıhhiye Okul Komutanlığı’yla, Ondokuz Mayıs İlçe Kaymakamlığı’yla, Canik Belediye Başkanlığı’yla ve Samsun Valiliği’yle birlikte pek çok Halk Ozanları/Âşıklar Şölenine imza attık. Bu etkinliklere ülkemizin değişik yörelerinden gelen âşıklarla birlikte Samsunlu halk ozanları da katıldı. Bu halk ozanlarımız, bugün de hayatta olan Âşık Kemalî Bülbül, Âşık Erdemli, Âşık Sancak, Âşık Yavuz ve Âşık Obalı idi. Bundan sonraki yazılarımda sırayla söz konusu ozanlarımızı tanıtmaya çalışacağım. Şimdilik hoşça kalınız.

/Bekir ŞİŞMAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder