Halk Ozanı ya da diğer bir ifade ile Âşık, elinde
sazı, dilinde sözü ile hayalî bir sevgilinin peşinden diyar diyar gezen, kültür
taşıyıcılığı yapan, dili güzel kullanan, gittiği yerde halk hikâyeleri anlatan,
karşılaştığı âşıklarla atışma yapan, halkın sözcülüğünü üstlenen, zaman zaman
da ulaklık görevini yerine getiren sanatçı tipine Anadolu’da verilen addır.
Âşıkların sanatlarını icra etmeleri belirli bir düzenle olmaktadır ve
yüzyıllarca değişmeyen bu düzene tarihi sürerlilik içerisinde “Âşıklık
Geleneği” denilmiştir. Gelenek içerisinde doğaçtan şiir okuma, halk dilini
kullanma, nazım birimi olarak dörtlük, nazım ölçüsü olarak heceyi tercih etme,
icrada diyalog ve müzik eşliğinde icra gibi özellikler yüzlerce yıldır hiç
değişmemiştir ve bugün tüm Türk Dünyasında yaşayan ozanlık geleneğinin değişmez
unsurları olmuştur. Âşıkların ilk örneği ozan denilen sanatçı tipidir ve tüm
Türk Dünyasında Dede Korkut ozanların piri olarak kabul edilmiştir.
Anadolu’da halk şâirlerinin “âşık” olarak
nitelendirilmesinde onlarla ilgili anlatılan menkıbelerin (Yunus Emre, Hacı
Bektaş-ı Veli, Kaygusuz Abdal menkıbeleri gibi) elbette mühim rolü vardır. Bu
menkıbelerde âşıkların cismanî aşktan ruhanî aşka yükseldikleri; saz çalıp şiir
söylemeyi de ilâhî vasıtalarla (bir mürşidin, pîrin veya Hızır peygamberin
rüyada tecelli edip âşığa bâde-yeşilimsi bir içecek-sunmasıyla) öğrendikleri
anlatılır. Yani bunlar hak âşıklarıdır ve ilham kaynakları daima ilahîdir.
Zaten gelenek içerisinde ya rüyada pîr elinden bâde içerek âşık olunur (Rüyada
aynı zamanda âşığa bir de sevgili gösterilir ki, âşık onu arayıp bulma
düşüncesiyle diyar diyar gezer; asılda ise sanatını icra eder); ya da bir
ustanın yanında çıraklıktan yetişerek âşık olunur. Gelenek daha çok usta-çırak
ilişkisiyle öğrenilmektedir. Çırak, ustasıyla birlikte gezer, onun hizmetini
görür, ona yârenlik eder; bu arada ustasının sanatını da edinmeye çalışır. Daha
sonra ustanın icazet vermesi (mahlas alması) ile âşık olur ve tek başına
gezmeye, sanatını icra etmeye başlar. Ancak, âşıkların pek çoğu bir ustadan
icazet almış olmalarına rağmen, halkın yoğun ilgisine mazhar olabilmek adına
bâdeli âşık olduklarını iddia etmektedirler. Âşıkların bir kısmı ise bade
olayına inanmamaktadır.
Yüzlerce yıldır Türk Dünyasının her tarafında
sürdürülmeye çalışılan bu gelenek, özellikle Anadolu’da XIX. Yüzyılın
sonlarından itibaren toplumdaki değişime ayak uyduramayarak gerilemeye başlamış
ve Cumhuriyet’le birlikte her alanda değişimi arzulayan yeni yapılanma
içerisinde de ağırlığını çok fazla hissettirememiştir. Gelenek yeni toplum
düzeni karşısında zayıflamasına, değişime uğramasına ve özünü kaybetmeye
başlamasına rağmen; âşıklar toplumdaki yerlerini koruma mücadelesinin içine
girdiler. Bozahanelerde, kahvehanelerde,
mesire yerlerinde, panayırlarda ve şölenlerde icra edilen geleneğin, bugün
elektro-sazlarla konserlerde, kasetlerde veya kliplerde icra edilmeye
çalışılması hep bu mücadelenin bir yansımasıdır. Âşıklardaki kültürel kaygı da
artık yavaş yavaş (belki de haklı olarak) yerini ekonomik kaygıya bırakmıştır.
Buna rağmen tarihi süreçte Yunus Emre’yi, Karacaoğlan’ı, Dadaloğlu’yu, Pir
Sultan’ı, Gevherî’yi, Ercişli Emrah’ı, Bayburtlu Zihnî’yi çıkarmaya muktedir
olan gelenek; son (20.) yüzyılda da Sümmanî’yi, Âşık Veysel’i, Âşık Reyhanî’yi,
Mahzunî Şerif’i, Hüseyin Çırakman’ı, Şeref Taşlıova’yı, Murat Çobanoğlu’yu,
Sefil Selîmî’yi, Âşık Meydânî’yi, Âşık Rahmânî’yi, Mevlüt İhsanî’yi, Nuri
Çırağı’yı, Kul Mustafa’yı, Erol Erganî’yi, Mesûlî’yi ve Âşık Kemâlî Bülbül’ü
yetiştirmeye muktedir olmuştur.
Bendeniz, aralarında Âşık Kemalî Bülbül’ün de
bulunduğu yedi güzel insanla birlikte bu geleneği diri tutmak, yaşatmak,
tanıtmak ve geleceğe aktarmak ilke ve hedefiyle 2001 yılında Samsun’da kısa adı
HOTEY-DER olan “Halk Ozanlarını Tanıtma ve Eserlerini Yaşatma Derneği”ni
kurduk. Âşık Kemali Bülbül’ün halefi olarak 2002 yılında devraldığım dernek
başkanlığını 2006 yılına kadar sürdürdüm. Bu dönem içerisinde Ondokuz Mayıs
Üniversitesi’yle, Ondokuz Mayıs Polis Yüksek Okulu’yla, Sahra Sıhhiye Okul
Komutanlığı’yla, Ondokuz Mayıs İlçe Kaymakamlığı’yla, Canik Belediye
Başkanlığı’yla ve Samsun Valiliği’yle birlikte pek çok Halk Ozanları/Âşıklar
Şölenine imza attık. Bu etkinliklere ülkemizin değişik yörelerinden gelen âşıklarla
birlikte Samsunlu halk ozanları da katıldı. Bu halk ozanlarımız, bugün de
hayatta olan Âşık Kemalî Bülbül, Âşık Erdemli, Âşık Sancak, Âşık Yavuz ve Âşık
Obalı idi. Bundan sonraki yazılarımda sırayla söz konusu ozanlarımızı tanıtmaya
çalışacağım. Şimdilik hoşça kalınız.
/Bekir ŞİŞMAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder