Sinop Termik Santralden Kurtuldu, Nükleere
Yakalandı… Nükleer santraller, Uranyum gibi ışıma yayan elementlerin nükleer
enerji üretmek amacıyla kullanıldığı tesislerdir. Bu tesislerde 1 kg Uranyum elementinin
ışıması ile oluşan ısı enerjisi, eşdeğer olarak ancak 25 ton kadar orta
kaliteli kömürün yakılması ile elde edilebilir. Kısaca enerji üretim
kapasiteleri arasında kıyaslanamayacak kadar fark vardır. Günümüz dünya
genelinde yaklaşık 442 adet aktif durumda işletilen nükleer santralden
bahsedilmektedir.
Bugünlerde Mersin ve komşu ilimiz Sinop’ta nükleer
santral kurulması planlanmış durumdadır. Hatta, Mersin’de kurulması için Rusya
ile anlaşma yapılarak, bu ülkenin kullandığı nükleer santral teknolojisinin
benzer bir tesisatının Sinop’a monte edileceği dahi basında yer almıştır.
2010 yılının ilk aylarında benim de görev yaptığım
OMÜ Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü’nden, Sinop’ta kurulması
planlanan termik santralin olası çevresel etkileri üzerine bir görüş raporu
istenmişti. Sayın Doç.Dr.Bahtiyar ÖZTÜRK ve Sayın Yrd.Doç.Dr.Ayşe KULEYİN
hocamız ile birlikte Sinop’ta öngörülen proje sahasında yerinde tesbit
sonucunda değerlendirme yapmış ve hazırladığımız raporumuzu aşağıda sunduğum
şekli ile, Sinop ili’ndeki sivil toplum kuruluş temsilcilerine iletmiştik.
Şimdi ilgili tarihlerde yazdığımız raporu aşağıda sizlere fikir vermesi
bakımından orijinal içeriği ile sunuyorum:
Gerze termik santrali ile ilgili birkaç sonuç
çıkarmak mümkündür. Bunlar:
1) Tarım alanının kıt olduğu Sinop'ta santralin
kurulacağı yerin seçimi yanlıştır. İstimlâk edilmesi düşünülen arazi söz konusu
santral için yeterli değildir. Şirket santral kurulma iznini aldıktan sonra
muhtemelen bu alanı genişletmek isteyecektir.
2) Termik santral için istimlâk edilmek istenen
arazinin hemen bitişiğinde deniz kenarında sit alanı mevcuttur. Zaman içinde bu
alanın santralden zarar görüp bu özelliğini yitirmesi söz konusudur. Özellikle
kurulacak iskele bu alanı tehdit edecektir.
3) Santralde kullanılacak soğutma suyunu gerek
denizden çekme ve gerekse sıcaklığı artmış vaziyette denize verme sonucu su
alım ve boşaltım alanlarında canlı yaşamını tamamen sona erdirecektir.
Özellikle soğutma suyu denize geri verilirken bu su ile birlikte denize kül
verilirse bu sadece Gerze sahilinde değil Sinop-Bafra arasında bir çevre
felaketine neden olur. Soğutma suyuna ilave edilecek olan klor ve çöktürücü
kimyasal maddeler zaman içinde oldukça büyük bir deniz alanını canlılar için
yaşanmaz hale getirecektir.
4) Santralde baca gazı desülfirizasyonundan çıkacak
jips'in nasıl bertaraf edileceği tam belli değildir. Bu durum bu gün birçok
benzer santral için bir sorundur. İlerleyen zaman içinde santral alanında
jipsten oluşan bir tepe meydana gelecektir.
5) Santralin baca gazındaki kül miktarı yönetmelik
sınır değeri olan 100 mg/m3 ün altına indirilse bile santralden atmosfere günde
1102 ton kül salıverilecektir. Bu kül öncelikle santral civarına çökelecektir.
Çökelen bu kül santral civarındaki insan ve bitki yaşamım oldukça olumsuz
etkileyecektir. Ayrıca santralden çıkacak kül ÇED başvuru dosyasında
belirtildiği gibi kolay kullanılabilen bir madde değildir. Kül genellikle ıslak
olarak depolanır, buna rağmen depolanan kül rüzgar etkisiyle etrafa savrulur.
En kötü çevre felaketinden biri de ıslak külü bilerek veya kazaen santralden
çıkan su ile birlikte denize basınca yaşanır.
6) Yıkama ve filtrasyondan sonra bacadan dışarı
atılacak olan özellikle SO2 ve uçucu kül civarda tarımı olumsuz etkileyecek. Bu
etki zamanla kendini daha ciddi olarak hissettirecektir. Toz ve SO2 soluyan
insanların hastalıklara yakalanma riski artacak, özellikle solunum sistemi ve
astım rahatsızlıklarında artışlar görülecektir.
7) Gerze Termik santral için yanlış bir yer
seçimidir, ithal kömür kullanılacak olması halkımızın pahalı elektrik
tüketmesine ve öz kaynaklarımızın yurt dışına çıkmasına neden olacaktır.
8) Termik santraller yakıt tüketim potansiyeli en
yüksek tesisler arasında olduğu için, santralin baca gazı yıkama veya toz
filtreleme sisteminde herhangi bir arıza olması durumunda çevreye kısa süreli
de olsa oldukça büyük miktarda S02 ve toz emisyonları verilecektir. Bu durum
özellikle santrale yakın bölgede bir
çevre felaketi oluşturacaktır. Diğer bir deyişle, tesiste toz ve gaz kontrol sistemlerinin
de mevcut olması kirletici emisyonları oldukça yüksek olacak termik
santrallerin bölgede oluşturacakları anlık riskleri önlemek adına garantili bir
çözüm olmayacaktır.
Kısaca kömürle çalışan bir termik santralde her
türlü önlem alınsa bile zaman içinde santralin çevre üzerine olan olumsuz'
etkisi şiddetini artırarak kendini hissettirecektir. Üretilen enerjiden elde
edilecek fayda ile termik santralin işletme masrafları ve çevre üzerine olacak
zararları toplamı karşılaştırılacak olursa bir termik santralin faydasından çok
zararı olduğu açıkça görülecektir.
Aslında, ilgili sahada kurulması planlanan bir
nükleer santralin de yukarıdaki rapor içeriğine eşdeğer düzeylerin çok daha
ötesinde risk oluşturacağını; çevresel risklere ilave olarak insan sağlığı ve
nesillerinin tehlikeye gireceğini de ifade etmek faydalı olacaktır. Kısaca;
bölge termik santralden kurtuldu, şimdi nükleer santral tehdidi ile karşı
karşıya kaldı.
Nükleer santrallerde en ufak bir sızıntı, patlama
sonucu tesisteki yapısal deformasyonlar,
radyoaktif ışıma yayan nükleer atıkların taşınması depolanması sırasındaki
ihmaller yada teknolojik yetersizlikler, yüzbinlerce insanın geleceğini
karartmak anlamına gelmektedir. Bu risklere girmeye değer mi diye iyi düşünmek
ve Japonya örneğini unutmamak gerekir. Diğer taraftan, sanayi ve enerji yatırım
kararlarının tamamen bilime dayalı olması gerekir. Bir parti genel başkanının
2011 parti tüzük bildirgesinin maddelerinde öngörülen; nükleer santrallerin
kurulmasının referandum ile belirleneceği şeklindeki bir yaklaşım ise çok garip
durmakta ve bana göre, bu gibi yatırımlara karar vermek için anlam
taşımamaktadır. Bu gibi yatırım kararları ülkenin bilim insanlarının
görüşlerine, bilgi birikim ve tecrübelerine ve ülkenin teknolojik altyapısına bağlı
olmalı, yetkililer olası çevresel
riskleri kamuoyu ile paylaşmalıdır. Nükleer santral örneği Türkiye’de yoktur.
Dolayısı ile bilgi birikimi ve tecrübeden bahsetmek de mümkün değildir.
İzmir’in Bergama İlçesi’nde siyanür bileşiklerinin çözücü olarak kullanıldığı
altın metal üretim tesisinin, bölgesinde oluşturduğu ciddi sağlık etkileri
basında dahi sıkça yer almıştır. Ülkemiz hangi duyarlılıkla, hangi nitelikli
teknoloji ile bu gibi riskleri alabilecektir. İyi düşünmek ve gelecek nesilleri
tehlikeye atmamak gerekir.
/Nevzat
BEYAZIT
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder