14 Şubat 2014 Cuma

Nükleer Santral ve Sinop

Sinop Termik Santralden Kurtuldu, Nükleere Yakalandı… Nükleer santraller, Uranyum gibi ışıma yayan elementlerin nükleer enerji üretmek amacıyla kullanıldığı tesislerdir. Bu tesislerde 1 kg Uranyum elementinin ışıması ile oluşan ısı enerjisi, eşdeğer olarak ancak 25 ton kadar orta kaliteli kömürün yakılması ile elde edilebilir. Kısaca enerji üretim kapasiteleri arasında kıyaslanamayacak kadar fark vardır. Günümüz dünya genelinde yaklaşık 442 adet aktif durumda işletilen nükleer santralden bahsedilmektedir.

Bugünlerde Mersin ve komşu ilimiz Sinop’ta nükleer santral kurulması planlanmış durumdadır. Hatta, Mersin’de kurulması için Rusya ile anlaşma yapılarak, bu ülkenin kullandığı nükleer santral teknolojisinin benzer bir tesisatının Sinop’a monte edileceği dahi basında yer almıştır.

2010 yılının ilk aylarında benim de görev yaptığım OMÜ Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü’nden, Sinop’ta kurulması planlanan termik santralin olası çevresel etkileri üzerine bir görüş raporu istenmişti. Sayın Doç.Dr.Bahtiyar ÖZTÜRK ve Sayın Yrd.Doç.Dr.Ayşe KULEYİN hocamız ile birlikte Sinop’ta öngörülen proje sahasında yerinde tesbit sonucunda değerlendirme yapmış ve hazırladığımız raporumuzu aşağıda sunduğum şekli ile, Sinop ili’ndeki sivil toplum kuruluş temsilcilerine iletmiştik. Şimdi ilgili tarihlerde yazdığımız raporu aşağıda sizlere fikir vermesi bakımından orijinal içeriği ile sunuyorum:

Gerze termik santrali ile ilgili birkaç sonuç çıkarmak mümkündür. Bunlar:

1) Tarım alanının kıt olduğu Sinop'ta santralin kurulacağı yerin seçimi yanlıştır. İstimlâk edilmesi düşünülen arazi söz konusu santral için yeterli değildir. Şirket santral kurulma iznini aldıktan sonra muhtemelen bu alanı genişletmek isteyecektir.

2) Termik santral için istimlâk edilmek istenen arazinin hemen bitişiğinde deniz kenarında sit alanı mevcuttur. Zaman içinde bu alanın santralden zarar görüp bu özelliğini yitirmesi söz konusudur. Özellikle kurulacak iskele bu alanı tehdit edecektir.

3) Santralde kullanılacak soğutma suyunu gerek denizden çekme ve gerekse sıcaklığı artmış vaziyette denize verme sonucu su alım ve boşaltım alanlarında canlı yaşamını tamamen sona erdirecektir. Özellikle soğutma suyu denize geri verilirken bu su ile birlikte denize kül verilirse bu sadece Gerze sahilinde değil Sinop-Bafra arasında bir çevre felaketine neden olur. Soğutma suyuna ilave edilecek olan klor ve çöktürücü kimyasal maddeler zaman içinde oldukça büyük bir deniz alanını canlılar için yaşanmaz hale getirecektir. 

4) Santralde baca gazı desülfirizasyonundan çıkacak jips'in nasıl bertaraf edileceği tam belli değildir. Bu durum bu gün birçok benzer santral için bir sorundur. İlerleyen zaman içinde santral alanında jipsten oluşan bir tepe meydana gelecektir. 

5) Santralin baca gazındaki kül miktarı yönetmelik sınır değeri olan 100 mg/m3 ün altına indirilse bile santralden atmosfere günde 1102 ton kül salıverilecektir. Bu kül öncelikle santral civarına çökelecektir. Çökelen bu kül santral civarındaki insan ve bitki yaşamım oldukça olumsuz etkileyecektir. Ayrıca santralden çıkacak kül ÇED başvuru dosyasında belirtildiği gibi kolay kullanılabilen bir madde değildir. Kül genellikle ıslak olarak depolanır, buna rağmen depolanan kül rüzgar etkisiyle etrafa savrulur. En kötü çevre felaketinden biri de ıslak külü bilerek veya kazaen santralden çıkan su ile birlikte denize basınca yaşanır.

6) Yıkama ve filtrasyondan sonra bacadan dışarı atılacak olan özellikle SO2 ve uçucu kül civarda tarımı olumsuz etkileyecek. Bu etki zamanla kendini daha ciddi olarak hissettirecektir. Toz ve SO2 soluyan insanların hastalıklara yakalanma riski artacak, özellikle solunum sistemi ve astım rahatsızlıklarında artışlar görülecektir.

7) Gerze Termik santral için yanlış bir yer seçimidir, ithal kömür kullanılacak olması halkımızın pahalı elektrik tüketmesine ve öz kaynaklarımızın yurt dışına çıkmasına neden olacaktır.

8) Termik santraller yakıt tüketim potansiyeli en yüksek tesisler arasında olduğu için, santralin baca gazı yıkama veya toz filtreleme sisteminde herhangi bir arıza olması durumunda çevreye kısa süreli de olsa oldukça büyük miktarda S02 ve toz emisyonları verilecektir. Bu durum özellikle santrale  yakın bölgede bir çevre felaketi oluşturacaktır. Diğer bir deyişle, tesiste toz ve gaz kontrol sistemlerinin de mevcut olması kirletici emisyonları oldukça yüksek olacak termik santrallerin bölgede oluşturacakları anlık riskleri önlemek adına garantili bir çözüm olmayacaktır.

Kısaca kömürle çalışan bir termik santralde her türlü önlem alınsa bile zaman içinde santralin çevre üzerine olan olumsuz' etkisi şiddetini artırarak kendini hissettirecektir. Üretilen enerjiden elde edilecek fayda ile termik santralin işletme masrafları ve çevre üzerine olacak zararları toplamı karşılaştırılacak olursa bir termik santralin faydasından çok zararı olduğu açıkça görülecektir.

Aslında, ilgili sahada kurulması planlanan bir nükleer santralin de yukarıdaki rapor içeriğine eşdeğer düzeylerin çok daha ötesinde risk oluşturacağını; çevresel risklere ilave olarak insan sağlığı ve nesillerinin tehlikeye gireceğini de ifade etmek faydalı olacaktır. Kısaca; bölge termik santralden kurtuldu, şimdi nükleer santral tehdidi ile karşı karşıya kaldı.

Nükleer santrallerde en ufak bir sızıntı, patlama sonucu tesisteki  yapısal deformasyonlar, radyoaktif ışıma yayan nükleer atıkların taşınması depolanması sırasındaki ihmaller yada teknolojik yetersizlikler, yüzbinlerce insanın geleceğini karartmak anlamına gelmektedir. Bu risklere girmeye değer mi diye iyi düşünmek ve Japonya örneğini unutmamak gerekir. Diğer taraftan, sanayi ve enerji yatırım kararlarının tamamen bilime dayalı olması gerekir. Bir parti genel başkanının 2011 parti tüzük bildirgesinin maddelerinde öngörülen; nükleer santrallerin kurulmasının referandum ile belirleneceği şeklindeki bir yaklaşım ise çok garip durmakta ve bana göre, bu gibi yatırımlara karar vermek için anlam taşımamaktadır. Bu gibi yatırım kararları ülkenin bilim insanlarının görüşlerine, bilgi birikim ve tecrübelerine ve ülkenin teknolojik altyapısına bağlı olmalı, yetkililer  olası çevresel riskleri kamuoyu ile paylaşmalıdır. Nükleer santral örneği Türkiye’de yoktur. Dolayısı ile bilgi birikimi ve tecrübeden bahsetmek de mümkün değildir. İzmir’in Bergama İlçesi’nde siyanür bileşiklerinin çözücü olarak kullanıldığı altın metal üretim tesisinin, bölgesinde oluşturduğu ciddi sağlık etkileri basında dahi sıkça yer almıştır. Ülkemiz hangi duyarlılıkla, hangi nitelikli teknoloji ile bu gibi riskleri alabilecektir. İyi düşünmek ve gelecek nesilleri tehlikeye atmamak gerekir.

/Nevzat BEYAZIT

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder