Yaşayan büyüklerimizden duymuştum ilk defa 3 ler
kuralını. Adeta bir hayat düsturu gibi dolamışlardı dillerine. Her ne olursa
olsun hayat felsefelerini bu temel üzerine kurmaya özen gösterdiklerini çok
gözlemledim. Hatırladığıma göre İstihare, İstişare ve İktisat prensipleri
hayatın her döneminde işe yarayan ve kullanılmaması durumunda ise tökezleyen ve
tökezleten, yaşamın ana ilkeleri olarak çıktı karşıma.
İstihare
birçok sözlükte “insanın kendisi için hayırlı olanı istemesi” olarak
tarifleniyor. Hatta birçok insanın doğruyu bulmak adına abdestli ve namazlı
olarak uykuya yatıp gördüğü rüyaya göre, ikilem içinde kaldığı zamanlarda
tercihini yapması için birazda ironik olarak yorumlanan bir tercih şekli olduğu
bilinir. Bazı inanç sahiplerince kabul görse de bu gibi durumları biraz
abartılı ve de safsata olarak değerlendirenler de fazlasıyla bulunmaktadır.
Doğruluğunun tek tartışılmayacak tarafı ise insanın kendisine münasip ve
doğruyu seçerken birazda dikkatli davranmasına dair olan kısmıdır ki, istihare
de budur zaten.
İstişare’nin dilimizdeki tek ve tartışılamayan manası, her meseleyi;
tartışmak, konuşmak araştırmak ve müzakere etmek olduğunu biliyorum? Aslında
bu, zaten bir cemiyet ve toplum kuralı değil midir? Bir konu, tek kişi
kafasından çıkıp ve oldukça yalın bir düşünce sentezini ortaya koymadan önce
müzakere edilmezse, kısır güdük ve verimsiz bir halde kaldığını hep yaşamıyor
muyuz? Son günlerde yaşadığımız, Şike kanun teklifine öncelikle karşı çıkan;
Bülent Arınç gibi, Şamil Tayyar gibi, 2 AKP li Siyaset Ustasının istişare
eksikliğinden kaynaklanan, sıkıntıya düştükleri son durumu, televizyon ve
gazetelerde ayrıntılarıyla görmedik mi? Tartışmanın gerekli olduğunu ve
tercihlerinin ortaya konması sırasında belki de hayatlarındaki en belirgin
hatayı yaptıklarını o kadar ustalıkla anlatarak ortaya koydular ki. Ama önemli
olan bunu mazur göstermek yerine o duruma da düşmemeleriydi.
Bu ayrışmanın kent idaresi genelinde ise, il genel
meclislerinde, hatta belediye meclislerinde de sık sık yaşandığını da
görmekteyiz. Konu her ne olursa olsun, başkan olarak titr sahibi olan
idarecilerin bile kendi grubu içindeki, akademisyen, mühendis hatta mimar gibi
uzmanlarla farklı ve ayrışık kararlar vermesi hep istişare eksikliğinden kaynaklı
uyumsuzluklar olarak sırıtıyor oturumlarda. Son meclis toplantılarından birinde
İlkadım Belediye Başkanı, Kent Planlaması için farklı el kaldırıyor, kendi
grubu içindeki Mimar Üye de başka bir düşünce içinde olduğunu belirtiyor.
Herkes aynı düşünce içinde olacak diye bir genelleme yok ama aynı gruba dâhil
olan Başkan ve maiyetindekiler gerekli sorgulamalar sonrasında, bir temel
noktada ve esasta buluşmalı idiler. Bana ve ortak akla göre bunun yegâne sebebi
istişare noksanlığıdır, yoksa planlamanın ana ögelerini başkalarına bir mimar
izah edemezse, hiç kimse edemez!
Üçüncü ve son hayati kural ise iktisat prensibidir
ki, hangi makam ve mevkiye ait olunursa olunsun hayatın can damarıdır. Eskiler
“Hazıra hazine dayanmaz” derken, iktisat kuralını hatırlatmak isterlerdi.
Rahmetli Vehbi Koç’a sormuşlar “Bu kadar nasıl zengin olabildiniz”? Diye, Çok
çalıştım ama daha çok tasarruf ettim” demiş. Bir bildiği vardı Muhteremin
galiba.
İyi Haftalar
20.12.2011
/Sacit ACAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder