6 Şubat 2014 Perşembe

“MATLUBA HİZMET” Edecek Bir Eğitim

İkinci meşrutiyetin ilan edildiği Temmuz 1908’den Nisan 1909 ‘a kadar geçen on ay içinde yedi Maarif Nazırı (eğitim bakanı) değişmiştir. Bu bakanlardan sekiz ay 19 gün görevde kalmış Nail Bey, “Devr-i sabıktan kalan teşkilat, içinde levha bulunmayan köhne bir çerçeveye benzer, MATLUBA HİZMET EDEMEZ” demiştir. Şu anda yaşadığımız Türkiye tablosuna baktığımızda eğitimimizin “ MATLUBA HİZMET” edemediğini görüyoruz:

Alkol, uyuşturucu, sigara, fuhuş, kumar, rüşvet, yolsuzluk, hırsızlık, soygun, öldürme vb. gibi yasalar ve toplum açısından hoş görülmeyen alanlarda ciddi sorunlar yaşamaktayız.  Bu suçları işleyenlerin yaşları giderek küçülmektedir.  Bu suçlar artık ilkokul çağındaki çocuklar tarafından işlenir hale gelmiştir. Bir de milli ve manevi değerlere duyarsızlık bunun çabası… Bu nedenledir ki eğitimimiz kendisini sorgulamalı, küreselleşen dünyayı iyi okuyarak tarihi ile bütünleşecek misyonunu belirlemelidir. Eğitimimizin genel ve temel amacı, milletimizin temel misyonu ve tarihi birikimi ile örtüşmüyor.

Bir eğitim, milletinin değil, başka milletlerin medeniyetlerinin inşasında amele işçiliği yaparsa; o eğitim “milli” olma niteliğini kaybeder. Örneğin; eğitimimizin genel amaçlarını belirten 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Yasası’nın üçüncü maddesinin ikinci paragrafında “ NİHAİ AMAÇ” şöyle ifade edilmiştir:

“…Böylece bir yandan Türk vatandaşlarının ve Türk toplumunun refah ve mutluluğunu artırmak; öte yandan milli birlik ve bütünlük  içinde iktisadi, sosyal ve kültürel kalkınmayı desteklemek ve hızlandırmak ve nihayet Türk milletini çağdaş uygarlığın yapıcı, yaratıcı, seçkin bir ortağı yapmaktır.”

Uygarlık genelde “ bir milletin maddi ve manevi değerlerinin toplamı, hatta medeniyeti” olarak tanımlanır. Çağdaş uygarlık ya da medeniyet denilince Türk- İslam medeniyeti ya da uygarlığı mı aklımıza gelmektedir? Yoksa Batı uygarlığı ve medeniyeti mi? Şüphesiz ikincisi akla gelmektedir. Milli Eğitimimizin temel amacını belirten bu son cümle, zihniyetleri köleleştirmekten başka bir şey ifade etmez. Okula gönderdiğimiz çocuklarımıza, “çağdaş uygarlığın payandacısı olmayı mı yoksa kendi medeniyetini ve uygarlığını inşa etmeyi mi öğreteceğiz?

Milli Eğitim, çocuklarımıza hangi misyonu yükleyecektir? Evet biz, kim idik, kim olduk ve kim olacağız? Bu soruların cevabını hep birlikte ve cesaretle aramaya devam edeceğiz. Kendimizden korkmayacağız. Selam ve sevgi ile…

/Mustafa GENÇ
06.02.2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder