İkinci meşrutiyetin ilan edildiği Temmuz 1908’den
Nisan 1909 ‘a kadar geçen on ay içinde yedi Maarif Nazırı (eğitim bakanı)
değişmiştir. Bu bakanlardan sekiz ay 19 gün görevde kalmış Nail Bey, “Devr-i
sabıktan kalan teşkilat, içinde levha bulunmayan köhne bir çerçeveye benzer,
MATLUBA HİZMET EDEMEZ” demiştir. Şu anda yaşadığımız Türkiye tablosuna baktığımızda
eğitimimizin “ MATLUBA HİZMET” edemediğini görüyoruz:
Alkol, uyuşturucu, sigara, fuhuş, kumar, rüşvet,
yolsuzluk, hırsızlık, soygun, öldürme vb. gibi yasalar ve toplum açısından hoş
görülmeyen alanlarda ciddi sorunlar yaşamaktayız. Bu suçları işleyenlerin yaşları giderek
küçülmektedir. Bu suçlar artık ilkokul
çağındaki çocuklar tarafından işlenir hale gelmiştir. Bir de milli ve manevi
değerlere duyarsızlık bunun çabası… Bu nedenledir ki eğitimimiz kendisini
sorgulamalı, küreselleşen dünyayı iyi okuyarak tarihi ile bütünleşecek
misyonunu belirlemelidir. Eğitimimizin genel ve temel amacı, milletimizin temel
misyonu ve tarihi birikimi ile örtüşmüyor.
Bir eğitim, milletinin değil, başka milletlerin
medeniyetlerinin inşasında amele işçiliği yaparsa; o eğitim “milli” olma
niteliğini kaybeder. Örneğin; eğitimimizin genel amaçlarını belirten 1739
sayılı Milli Eğitim Temel Yasası’nın üçüncü maddesinin ikinci paragrafında “
NİHAİ AMAÇ” şöyle ifade edilmiştir:
“…Böylece bir yandan Türk vatandaşlarının ve Türk
toplumunun refah ve mutluluğunu artırmak; öte yandan milli birlik ve
bütünlük içinde iktisadi, sosyal ve
kültürel kalkınmayı desteklemek ve hızlandırmak ve nihayet Türk milletini
çağdaş uygarlığın yapıcı, yaratıcı, seçkin bir ortağı yapmaktır.”
Uygarlık genelde “ bir milletin maddi ve manevi
değerlerinin toplamı, hatta medeniyeti” olarak tanımlanır. Çağdaş uygarlık ya
da medeniyet denilince Türk- İslam medeniyeti ya da uygarlığı mı aklımıza
gelmektedir? Yoksa Batı uygarlığı ve medeniyeti mi? Şüphesiz ikincisi akla
gelmektedir. Milli Eğitimimizin temel amacını belirten bu son cümle,
zihniyetleri köleleştirmekten başka bir şey ifade etmez. Okula gönderdiğimiz
çocuklarımıza, “çağdaş uygarlığın payandacısı olmayı mı yoksa kendi
medeniyetini ve uygarlığını inşa etmeyi mi öğreteceğiz?
Milli Eğitim, çocuklarımıza hangi misyonu
yükleyecektir? Evet biz, kim idik, kim olduk ve kim olacağız? Bu soruların
cevabını hep birlikte ve cesaretle aramaya devam edeceğiz. Kendimizden
korkmayacağız. Selam ve sevgi ile…
/Mustafa GENÇ
06.02.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder