6 Şubat 2014 Perşembe

İki Yüz Yıllık Mesaj

Alaçam'daki Mübadele Müzesi'nin dış kapısındaki kabartma, geçmişten bize gönderilen bir mesaj sanki... Rum ve Müslüman ahalinin ortaklaşa yaptırdığı müzenin giriş kapısındaki 'Hilal' ve 'Haç'ın iç içe geçmiş hali, yüzyıllardır süren "kardeşliğin" kanıtı adeta.

Alaçam'da, Rumeli'den gelen mübadiller, oradaki komşuluklarını, dostluklarını geldikten sonra da sürdürmüş. Rumeli'de birbiriyle komşu olanlar, Alaçam'da da komşu olmuş. Hatta, Alaçam'ın bazı mahallelerini, sokaklarının adı bile, Rumeli'deki sokak ve mahalle adlarıyla aynı. Zaten, Alaçam'da mübadillerin yoğun olarak yaşadığı yere, "Selanik Mahallesi" deniliyor.


Selanik Mahallesi'nde Küçük Bir Tur
Selanik Mahallesi'nde Uzunukuyu Sokak, Sarışaban Sokak gibi, Rumeli köy ve nahiyelerinin isimlerinin olması dikkat çekiyor. Alaçam'ın en belirgin özelliklerinden birisi ise eski Rum mimarisinin kente hakim olması. İlçe merkezinden dağ yönüne doğru giderken eski Rum evleri, her sokakta kendisini belli ediyor. Eski konaklar, okullar, hastaneler sizi sanki 1800'lü yıllardaymış hissine kaptırıyor. Mübadele sonrası bir kısmı orijinaline dokunulmadan yaşatılan bu evler, tüm ihtişamıyla birer sanat eseri olarak yılmadan duruyor.


Mübadele Müzesi'ne Gidiyoruz
Alaçam'da, ara sokaklarda Rum evlerini gezerken, sonraki durağımız Mübadele Müzesi oluyor. Müze sorumluları Devrim ve Serpil Hanım, bizi büyük bir misafirperverlikle karşılıyor. Müze hakkında bize detaylı bilgiler veren sorumlulardan Serpil Aksoy, eski bir Osmanlı yapısı olan müze hakkında şu bilgileri veriyor: "Bu bina ilk olarak İptidai Mektebi olarak yapılıyor. 2. Mahmut döneminde modernize ediliyor ve dönüştürülüyor. Daha sonra farklı amaçlarla kullanılıyor. Bir dönem hükümet tabibi olduğu söyleniyor, bunlarla ilgili resmi bilgi, resmi, evrak yok, tamamen duyumlar ve anlatılanlar üzerinden bilinenler bunlar.

1942 ve 1944'te Alaçam kaza oluyor, daha sonra burası hükümet binası oluyor.  1960'larda askerlik şubesi yapılıyor. Zaten müzemizin bulunduğu, Eski Şube Sokak ismi de buradan geliyor. Daha sonraki yıllarda ise Akşam Sanat Okulu ardından da Kız Meslek Lisesi oluyor. Daha sonra, Kültür Bakanlığı projesiyle, her ilçeye bir müze yapılması kapsamında çalışmalar başlıyor. Alaçam'da da "mübadele" ön plana çıkıyor.


Alaçam'ın Toplumsal Hafızası
Müzemiz, 16 Nisan 2012'den bu yana açık. Ziyaretçi sayımız da beklenenin üzerinde ve iyi. İnternet sitemiz, telefonumuz, broşürümüz bile yok ama buna rağmen 10 ayda 4 bin 500 kişi ziyaret etti.  Bu müzede, mübadele ile ilgili hemen hemen her şey var. Eski silahlar, haritalar, fotoğraflar, yöresel kıyafetler, bunların hepsini uzun emekler sonucu, yer geldiğinde tek tek gezerek bulduk ve derledik. Toplumsal hafıza açısından çok önemli bir müze burası. Yeterli ilgiyi de görüyor"


Hilal Ve Haç'ın Kardeşliği
Müzenin bulunduğu bina ile ilgili yine resmi olmayan ama teknik detaylarıyla sağlamlaştırılan bir başka iddia ise, binanın eskiden bir arada yaşayan Rum ve Müslüman ahali tarafından yaptırıldığı yönünde. Bunun en belirgin özelliği ise, müzenin dış kapısında yer alan demir kabartmalar... İçe doğru açılan ve orijinal haliyle bugünlere kadar taşınan kapıda "Müslüman" ahaliyi sembolize eden "hilal", "Rum" ahaliyi sembolize eden "haç" ve bu iki sembolün grift bir biçimde, iç içe hali, estetik ahengi; sanki o yıllardan bugünlere bizlere bir mesaj taşıyor... Hilal ile Haç'ın sembolik kardeşliği... Kısa bilgilendirmelerin ardından başlıyoruz müzeyi gezmeye...


Savaş Haritaları, Pusulalar, Mübadele Kağıtları
Müzede ilk dikkat çeken şey, eski fotoğraflar. Gerek Rumeli'den Alaçam'a gelen gerekse de Alaçam, Bafra ve Samsun'dan Rumeli'ne gidenlerin aile fotoğrafları, mübadele kağıtları, etnik kıyafetler, pusulalar, köstekli saatler, gemi malzemeleri ve en önemlisi de el çizimi savaş haritaları... Canlı bir müze, hafızamızı canlı tutan, mübadele ile ilgili çok sayıda doküman sunan ve tam da yerinde yapılmış bir müze...


Drama Köprüsü'nden Geçmeden Olmaz
Müze ziyaretinin ardından, Alaçam'ın sokaklarını gezmeye devam ediyoruz. Karşımıza "Debreli Hasan" ile özdeşleşmiş, Drama Köprüsü çıkıyor.

Debreli Hasan türküsünde adı geçen Drama Köprüsü'nün bir benzeri yapılmış. Ancak, söz konusu köprünün, gerçekte "bir su kemeri" olduğu biliniyor. İlçe halkı, bölgeye duydukları özlemi gidermek ve Debreli Hasan'a duydukları saygıyı da nesnelleştirmek adına, bu köprüyü belediye desteği ile yaptırmış.


Kozluköy'den Gelenler Alaçam'da
Köprünün girişinde Samsun Mübadele Derneği yöneticilerinden, Samulaş Genel Müdürü ve araştırmacı-yazar Akın Üner tarafından derlenen kısa tarihçede, şu ifadeler yer alıyor:

"Makedonya Bölgesinde yaşamış Türk halk kahramanı Debreli Hasan adına yakılan türküde sözü geçen Drama Köprüsü'nün nerede olduğu tam olarak bilinmemektedir. Ancak, bugün Yunanistan topraklarında kalan Drama kentinin yakınlarındaki iki eski Türk Köyü Nusratlı (Nikiforos) ile Kozluköy (Karyafiton) arasındaki tarihi su kemerinin türküde sözü edilen Drama Köprüsü olabileceği düşünülmektedir. Nüfus mübadelesi sırasında Kozluköy'den Anadolu'ya gelen Türk mübadillerin büyük bölümü bugün Alaçam ilçemizde yaşamaktadır. Debreli Hasan ile aynı dönemde yaşadığı söylenen İskender isimli çete liderinin torunlarının da Kozluköylü olması, söz konusu köprünün bahsi geçen su kemeri olabileceği tezini güçlendirmektedir"


Rumeli'deki Komşularımızla Beraberdik
Köprüdeki gezini ardından, mübadil torunlarıyla sohbete devam ediyoruz. Bir yandan onların çocukluklarında yaşana atmosferi öğrenmeye çalışıyor diğer yandan da sosyal yaşam ile ilgili bilgiler almaya çalışıyorum. Mübadil çocuklarından ikinci kuşak isimlerden 69 yaşındaki Esat Güngör, Sarışaban'ın Uzunkuyu Köyü'nden geldiklerini ve bugün de Alaçam'da Uzunkuyu Sokak'ta oturduklarını, komşularının da Rumeli'den beraber geldikleri komşuları olduğunu anlatıyor:

"Biz Sarışaban'dan geliyoruz Uzunkuyu köyü'nden. Burada da Uzunkuyu Sokakta oturuyoruz. Aynı mahalleden gelenleri aynı mahallelere iskan etmişler. Aslında bir yabancılık da çekmemiş ailelerimiz. Komşularıyla yan yana yaşamışlar. Bütün mahallenin bir kısmı aynı yerde diğer kısmı diğer az ötede yerleşmiş. Herkes birbirini tanıyor"


Ocakta Yemeği Bırakıp Gelmişler
Güngör, mübadelenin nasıl bir "hızla" gerçekleştiğini de özetleyen cümleler kuruyor arada, "O kadar ani olmuş ki herşey. Hiçbir şeylerini alamadan gelmişler. Aniden çıkmışlar. Dudu Güngör diye bir yengem var, o hep anlatırdı. Ocakta yemek yapıyor, akrabaları geliyor, "hemen gidiyoruz" diyor. Follukta yumurtalar, ocakta yemek kalıyor"

Alaçam'a ilk gelen mübadillerin ikinci kuşağı 1946 doğumlu Mehmet Savaş da, büyüklerinden duyduğu şekliyle nasıl geldiklerini ve geldikten sonra mal dağılımının nasıl olduğunu anlatıyor. Savaş özellikle, yerli halkın mübadiller için "Avrupalılar geldi" diye sevindiklerini söylüyor:


"Avrupalılar Geldi" Diye Sevinmişler
"Babam, dedem, ninem, halam ve amcam Sarışaban'ın Karacakoyun Köyü'nden geldiler. Oradaki meslekleri çiftçilik ve tütün. Ben dedemi görmedim. Babam ise buraya geldiklerinde 5, halam da 8 yaşındaymış. Anlatılanları ben hep babaannemden duyabildim. Bütün mal varlıklarını orada bırakıyorlar. Bir kaç parça eşya alıp, geliyorlar hatta dedemin 150 dönüm tarlası varmış, hepsini bırakmış. Bir kaç parça eşya, bir kaç hayvan alıp geliyorlar. Yani öyle bir halde geliyorlar ki, ocakta yemekleri kalıyor.  İlk etapta Alaçam'a gelecekleri belli değilmiş. Samusun'a gelip bakmışlar. İleri gelenler Samsun'da size yer verelim demişler ama bizim yaşlılarımız beğenmiyorlar ve Alaçam'a geliyorlar, buraları beğeniyorlar. Çünkü burada tepe var, orman var. Hayvanları otlatmak için yerler var. Beğeniyorlar.


Büyüklerimiz Öğretmişler
Burada herkese kişi başına 2.5 dönüm tütün, 2.5 dönüm mısırlık, 2.5 dönüm de buğdaylık veriyorlar. Hatta öyle ki, hamile kadına bile, karnındaki bebeye bile yer veriyorlar. Yerleşiyorlar. Tabi ki, yerli halk biraz geri kalmış. Buradaki esnaflar, mübadiller gelince çok sevinmişler. "Avrupalılar geldi" diye düğün bayram etmişler. İlk başta dedem burada kalmak istememiş. Çünkü burayı yetersiz görmüş. Ama zamanla alışmış. Buradaki halka bazı şeyleri bizim büyüklerimiz öğretmişler"


Kentte Rum Mimarisi Hakim
Alaçam'ın en belirgin özelliklerinden birisi eski Rum mimarisinin kente hakim olması. İlçe merkezinden dağ yönüne doğru giderken eski Rum evleri, her sokakta kendisini belli ediyor. Eski konaklar, okullar, hastaneler sizi sanki 1800'lü yıllardaymış hissine kaptırıyor.


Drama Köprüsü Olmadan Olmaz
Debreli Hasan türküsünde adı geçen Drama Köprüsü'nün bir benzeri yapılmış. Ancak, söz konusu köprünün, gerçekte "bir su kemeri" olduğu biliniyor. İlçe halkı, bölgeye duydukları özlemi gidermek ve Debreli Hasan'a duydukları saygıyı da nesnelleştirmek adına, bu köprüyü belediye desteği ile yaptırmış.


Müzede El Çizimi Savaş Haritaları
Müzede ilk dikkat çeken şey, eski fotoğraflar. Gerek Rumeli'den Alaçam'a gelen gerekse de Alaçam, Bafra ve Samsun'dan Rumeli'ne gidenlerin aile fotoğrafları, mübadele kağıtları, etnik kıyafetler, pusulalar, köstekli saatler, gemi malzemeleri ve en önemlisi de el çizimi savaş haritaları...

Yarın: Rumların Urgancı Suyu'ndaki Son Pikniği

/Miraç ÖZTÜRK
06 Şubat 2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder