Dünyanın gelişmiş ülkelerinde şehir içi ulaşımında
hemen hiçbir yerde dolmuş taksi, yada dolmuş yönteminin kullanıldığını
göremezsiniz… Bütün ulaşım toplu taşım araçları ya da kişisel araçlarla
sağlanır… Ancak bizim gibi ülkelerde ise dolmuş taksi ve minibüsler vazgeçilmez
hale getirilmiş, ulaşım mantığı bu sistemin üzerine kurulmuştur… Samsun’da da
durum Türkiye genelinden farklı olmadığı gibi belki de en yoğun dolmuş
kullanılan illerden birisidir.. Peki ne sakıncası vardır bu ulaşım yöntemini
kullanmanın… Birincisi trafik yoğunluğu oluşturmaktadır… İkincisi çok masrafla
az yolcu taşınmaktadır.. Yani ulusal ekonomiye zarar vermektedir…
Bakın size Samsun’da yolcu taşımacılığında
kullanılan araçlarla ilgili küçük bilgiler vereyim; Şehir Merkezi’nde seyri
sefer halinde olan
D Plakalı 1., 2., 3. Ve 4. Hatta ait 471 araç var…
M Plakalı dolmuş minibüs sayısı 610…
C Plakalı servis aracı sayısı 956…
T Plakalı Taksi sayısı 248
Halk Otobüsü sayısı 106…
Toplam 2391 araç her gün Samsun trafiği içerisinde
yer alıyor…
Rakamlara baktığınızda toplu taşımacılıkta
kullanılan araç sayısı en az olan araç sayısı… Sadece 106, yani genel toplamın
sadece yüzde 4’ü… Gelmek istediğim nokta
şu; Özellikle şehir içerisinde faaliyet gösteren D Plakalı 1,2,3 ve 4 numaralı
hatlarda çalışan 471 araç, zaten yüklü olan şehir içi trafiğini daha da
arttırmakta, zaman zaman can ve mal güvenliği riskini de beraberinde
getirmektedir… Araç fazlalığı dolmuş esnafının yeterli kazancı sağlayamamasına
da neden olmaktadır… Sabah ve Akşam pik saatlerin dışında yüzde 30 kapasite ile
çalışmaktadırlar. Diyeceğim o ki;
Hazır Yerel Seçimler gelirken, Büyükşehir Belediye
Başkanlığına talip olan adaylar bu konuda bir proje üretseler… Dolmuş
sahiplerinin gelirlerinin nasıl arttırılabileceğine kafa yorsalar, onları daha
düzenli ve rantabl hale getirmek için çaba sarf etseler, kent trafiğindeki
yükünü geri çekmek için yöntemler bulsalar… Fena mı olur… Hadi sevgili adaylar,
gösterin kendinizi…
Maymun
Olmayın
Asya'da maymun yakalamak için kullanılan bir çeşit
tuzak vardır. Bir hindistancevizi oyulur ve iple bir ağaca veya yerdeki bir
kazığa bağlanır. Hindistancevizinin altına ince bir yarık açılır ve oradan
içine tatlı bir yiyecek konur. Bu yarık sadece maymunun elini açıkken sokacağı
kadar büyüklüktedir, yumruk yaptığında elini dışarı çıkaramaz. Maymun, tatlının
kokusunu alır, yiyeceği yakalamak için elini içeri sokar ve yiyeceği kavrar,
ama yiyecek elindeyken elini dışarı çıkarması olanaksızdır.
Sıkıca yumruk yapılmış el, bu yarıktan dışarı
çıkmaz. Avcılar geldiğinde, maymun çılgına döner ama kaçamaz. Aslında bu maymunu,
tutsak eden hiçbir şey yoktur. Onu sadece onun kendi bağımlılığının gücü tutsak
etmiştir. Yapması gereke tek şey elini açıp yiyeceği bırakmaktır. Ama zihninde
açgözlülüğü o kadar güçlüdür ki bu tuzaktan kurtulan maymun çok nadir görülür.
Bizi tuzağa düşüren ve orada kalmamıza neden olan
şey, arzularımız ve zihnimizde onlara bağımlı oluşumuzdur. Tüm yapmamız
gereken, elimizi açıp benliğimizi ve bağımlı olduğumuz şeyleri serbest bırakmak
ve dolayısıyla özgür olmaktır.
Çivi Çakmak
Kötü karakterli bir genç varmış. Bir gün babası ona
çivilerle dolu bir torba vermiş. " arkadaşların ile tartışıp kavga ettiğin
zaman her sefer bu tahta perdeye bir çivi çak" demiş. Genç, birinci günde
tahta perdeye 37 çivi çakmış. Sonraki haftalarda kendi kendine kontrol etmeye
çalışmış ve geçen her gün daha az çivi çakmış. Nihayet bir gün gelmiş ki hiç
çivi çakmamış. Babasına gidip söylemiş. Babası onu yeniden tahta perdenin önüne
götürmüş. Gence "bugünden başlayarak tartışmayıp kavga etmediğin her gün
için tahta perdelerden bir çivi çıkar, sök" demiş. Günler geçmiş. Bir gün
gelmiş ki her çivi çıkarılmış.
Babası ona;
"Aferin iyi davrandın ama bu tahta perdeye dikkatli bak. Artık çok
delik var. Artık geçmişteki gibi güzel olmayacak. Arkadaşlarla tartışıp kavga
edildiği zaman kötü kelimeler söylenilir. Her kötü kelime bir yara (delik)
bırakır. Arkadaşına bin defa kendisini affettiğini söyleyebilirsin ama bu delik
aynen kalacak (kapanmayacak). Unutma; Bir arkadaş ender bir mücevher gibidir.
Seni güldürür, yüreklendirir sen ihtiyaç duyduğunda yardımcı olur, seni dinler
sana yüreğini açar" demiş.
/Şenol
KOCATEPE
06 Şubat 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder