Salıpazarı Yeşilköy Kaya Mezarları Ve Garpu Kale (3)
Garpu Kale
Açık Hava Tapınağı/Kaya Altarı:
Doğa olayları ve iklim koşulları karşısında çaresiz
kalan insanoğlu, kendisini bu tehlikelere karşı koruyabileceği ve sürekli
olarak sığınabileceği insanüstü bir güç arayışı içerisine yönelmiş ve böylece
tanrı inancı süreci başlamıştır. Öncülüğünü Eski Mezopotamya ve Mısır
medeniyetlerinin yaptığı çok tanrılı inançta zamana ve mekâna bağlı olarak
bulundukları kültüre göre farklılıklar ortaya çıkmış, bunun sonucu olarak ta
zengin bir kült kültürü oluşmuştur.
Toplumlar Sosyal, siyasi, askeri, duygusal,
ekonomik, afet gibi zorlu ve karmaşık durumlarla başa çıkabilecek önemcil
tanrılar yanında birçok yardımcı tanrılar edinilmiş, başlangıçtaki sade
tapınımlar zamanla gösterişli seramonilere dönüşerek yerini ihtişamlı
tapınaklara bırakmıştır. Tapınılan tanrılar insan suretinde tasvir edilmiş ve
insanlara ait özellikleri taşımaya başlamışlardır. Zamanla her unsurun ayrı
tanrısı ortaya çıkmış, somut nesnelerle beraber soyut kavramlar ve güneş, şimşek,
ateş, ay, yıldız, deniz gibi doğaya ait unsurlar tanrılaştırılmıştır. Garpu
kalede tapınım gören kült yâda kültleri irdeleyebilmek için öncelikli olarak Samsun
İl sınırları ve yakın çevresinde görülen Pontus ve Paphlagonia bölgesi
kültlerini incelemek yerinde olur. Pontus bölgesi Kültlerinin tespitinde en
önemli kaynağı bölge kentlerinde darp edilmiş sikkeler, müzelerdeki arkeolojik
eserler (heykeller, yazıtlar, kabartma levhalar vb.) ve antik kent ve nekropoller ile açık hava
tapınakları oluşturmaktadır. Pontos Bölgesinde tapınım gören kültler;
Ahuramazda, Anahita, Afrodite, Apis, Apollon, Ares, Artemis, Asklepios, Athena,
Baalgazur, Demeter ve Kore, Dionysos, Dioskurlar, Eros, Helios, Hera, Herakles,
Hermes, Irmak-Su tanrılar, İsis, Kybele, Medusa, Men Pharnakou, Mithras, Nike,
Pan, Perseus, Pontos Euxeinos, Pontos Krallık Kültü, Poseidon, Pylon, Roma,
Roma İmparatorluk Kültü, Sarapis, Satry, Soyut Tanrılar (Abundantia, Aequitas, Pietas,
Securitas), Tykhe ve Zeus’tur (7) IŞIK, A. (2004).
Garpu Kale açık hava tapınağıyla ilişkili olması
bakımından ana tanrıça Kybele önem taşımaktadır. Anadolu dışından gelen bir
ulus olan Phrygler Anadolu’lu bir tanrıça olan Kybele’yi benimseyip doğanın ve
bereketin sembolü olarak ona itafen tapınım merkezleri yapmış ve bunu Yunan ile
Roma’lılara da aktararak anıtsal kaya fasatları, basamaklı atlarlar ve nişlerle
zirveye oturtmuştur. Hatti’lerde “Vuruşemu”, Hurrilerde “Hepat” diye
adlandırılmış tanrıça Hititlerde “Arinna’nın güneş tanrıçası”, Geç Hititlerde
“Kubaba” olarak adlandırılmıştır. İlk Tunç Çağına (MÖ.3000 ) tarihlenen
İkiztepe kadın idolleri Anadolu'da Neolitik Çağ'dan beri devam eden Ana Tanrıça
geleneğinin Karadeniz bölgesindeki temsilcileridir. “Matar” ismi ile Phryg
dinsel inanışındaki tartışmasız en büyük tanrıça olarak tapınım gören Kybele
bir doğa tanrıçasıdır ve ona tapınımda genellikte doğada yapılmıştır. Doğada
tapınım ile başlayan ve Anadolu’da eskiden beri var olan Altar geleneği zaman
içinde kültlerin vazgeçilmez elemanlarından biri olmuş, bazen taşınabilir
özellikte yapılırken çoğunlukla kayanın üç boyutlu işlenmesiyle
oluşturulmuştur. Anadolu ve çevre kültürlerde bulunan kaya altarlarının ortak
özelliği basamaklar, tanrıçayı temsil eden idol ile ilerisindeki düzleştirilmiş
alandaki libasyon çukurlarıdır.
Basamaklar tanrıçanın huzuruna çıkışı, insan ile
tanrı arasındaki iletişim yeri olarak yorumlanabilir. Kaya Atlarları,
sunumların yapıldığı alanlar olma özelliği yanı sıra aynı zamanda açık hava
tapınaklarıdır (8).Garpu Kale bu kapsamda günümüze ulaşmış en güzel Kybele kaya
altarları ve açık hava tapınağıdır.
İlimiz, Salıpazarı İlçesi, Konakören Köyü, Garpu
Mevkii, Ada 202,parsel 1 de bulunan ormanlık saha içerisinde yer alan ve Garpu
Kale olarak bilinen kayalık, açık hava tapınağı ve Phryg Kaya Altarları özeliği
göstermektedir. Phryg kaya altarları özellikle yüksek platolar, şehir ve kale
girişleri, su kenarları, akarsuların suladığı bereketli ovalara doğru bakan
kayalıklar üzerinde yer almaktadır. Yeşil Irmağın suladığı ve küçüklü büyüklü birçok
akarsu ile beslenen Çarşamba Ovasına hâkim noktada konumlanmış Garpu Kale kaya
altarında tanrıça Kybele, çiftçileri ve verimli ovaları korumakta ve böylece
ovanın her noktasından görünen kült merkezine tapınım aralıksız devam
edebilmektedir. Garpu kale açık hava
tapınağı/kaya altarına Konakören- Esat çiftliği köylerini birbirine bağlayan
stabilize yoldan orman içerisine ayrılan ve doğu yönde ilerleyen patika yoldan
gidilir. Düzgün ve çok dar olmayan patikanın Garpu kaleye 500 m .mesafesinde Ardıç
pınarı olup, mevcut yolun ötedenberi kervan yolu güzargahı olduğu da
bilinmektedir. Yaklaşık 2 km .lik
bir yürüyüşle garpu kaleye ulaşılmakta olup ana kayaların yer yer yontularak
düzleştirildiği patikadan girişe ulaşılır. Kuzey yönde dar olarak çıkıntı yapan
ana kaya kitlesi üzerine doğu –batı
yönde konumlandırılarak kemer şeklinde
oyulmuş olan kapı 1,45 cm . eninde ve 2,4 cm . boyundadır. Girişten
doğu yöne doğru düzleştirilmiş bir alandan kayaya oyulmuş 120 basamakla güney
istikametinde yukarı doğru çıkılmaktadır. Basamaklar boyunca kenarlarda
rastlanan oyuklar orijinal kullanımda güvenlik amaçlı ip, ahşap yâda madeni
korkulukların varlığını göstermektedir. Kayaya yontulmuş ana merdiven güney
yönde zirveye doğru devam ederken, belli bir mesafeden sonra batıya doğru iki
kola ayrılmaktadır. Kuzey yöndeki, dar ana kaya uzantısına yönelir ve
yontularak düzleştirilmiş uzunluğu 10
m .,eni 4
m . derinliği 3,5 m . olan platformda son bulur.Basamaklarla zirveyle
irtibatlandırılmış bu platformun batı kenarında 1,30 cm . eninde,1 m.
boyunda ,53 cm .
derinliğinde Kybele tahtı şeklinde düzenlenmiş kaya altarı konumlandırılmıştır.Platformun
kuzey yönünde ise dar bir patika ile ulaşılan ve her iki kenarında en üst
seviyeye kadar basamaklara yer verilerek vurgulanmış mihrap şeklinde sunak
alanı bulunmaktadır.1,92 cm. eninde, 2,24 boyunda yontularak konumlandırılmış
kaya mihrabının derinliği 2.10
cm . olup ,batı duvarında tapınım anında tanrıça
heykelinin konulduğu 36 cm .
eninde ve 38 cm .
boyunda bir niş ,tabanında ise kurban kesme çukuru ve kanallar yer
almaktadır.Güneye ilerleyen basamaklarla ulaşılan zirvede kurban kesme
sunağı,merdivenli tünel ile niş şeklinde oyularak tabanları düzgünce yontulmuş mekânlar
bulunmaktadır. Üç basamakla ulaşılan kurban kesme kuyusu 130 cm . çapında ve 1,20 cm . derinliğindedir.Zeminden
65 cm .
yüksekliğinde kurban kanının dışarıya aktarılması için delik açılarak kanın
kanallara aktarılması sağlanmıştır.Derin ve geniş tutulmuş kanallar batı yönde
ilerlemektedir.Kurban kuyusunun yanında daha yüzeysel olarak oyulmuş 35 cm . eninde ,40 cm . ebatlarında küçük
ölçekli bir kurban kesme alanı daha mevcuttur.
8) Sivas,T.(1999–1999)
Sunak kuyusunun kuzey batısında basamaklarla inilen
bir bölüm olup tünel olduğu anlaşılmakla birlikte içi doldurulduğundan ne kadar
devam ettiği konusunda bilgi bulunmamaktadır.98 cm.lik ene sahip açıklıktan
başlayan basamaklar 2,50 cm .lik
derinlikteki mesafede takip edilebilmektedir. Basamaklı tünelin batısında beş basamakla
inilerek irtibat sağlanan çift niş düzenlemesi konumlandırılmıştır.2,20 cm
eninde ve 2,30 cm .
boyundaki bu mekânlarda derinlik 1,85.cm.dir. Doğal kayaya oyulmuş kemer
şeklinde düzenlenmiş açıklıktan girilebilen ve yüksek rakımlı kaya kütlesinde
bulunan Garpu Kalede herhangi bir sur duvarına rastlanmamıştır.Ancak kaya
kütlesinin doğu eteğindeki teraslanmış alanda mekân izleri ile kayaya oyulmuş sarnıç
bulunmaktadır.
Garpu kalenin bulunduğu mevkiiden 3 km . kadar güneyde Esat
Çiftliği Köyü ,Üçevler (sadırlık) Mahallesinde doğal kaya ininin insan eliyle
genişletildiği bir mağara yâda in mabet tespit edilmiştir.İnbükü adıyla anılan
mağara 20 m .lik
ağız açıklığına, 45 m .
uzunluğa sahip olup, kuzey - güney yönünde konumlanmıştır.Ağız kısmı kuzey
yönde olan mabedin en geniş yeri 20m., orta alan 8,5 m .,en dar yeri ise 2,8 m . eninde ölçülere
sahiptir.Ortalama yükseklik 15
m . olup, uç kısımda 1,80 cm .dir. Girişe 5 m . mesafede doğu yöndeki
kayaya oyulmuş üç basamaklı seki düzenlemesi bulunmaktayken son yıllarda tahrip
edilmiştir.Girişin üst kısmından akan suyun yakın zamana kadar ağaçtan bir
tekneye aktığı köylülerce ifade edilmektedir.Mağara ağzı ve çevresinde Tunç ve
Demir çağ seramikleri ele geçmiştir.
Yeşilköy kazya mezarlarının da dâhil olduğu tek
odalı kaya mezarlarının tarihlendirilmesi problem olma özelliğini hala
korumaktadır.Çünkü Anadolu için genel hatlarıyla birbirinin aynısı gibi olan
oda mezarlar tarihlendirmede esas alınacak olan ölü hediyelerinin de soyulmuş
olması nedeniyle irdelemeyi güçleştirmekte ancak, soyulmadan ele geçen mezarlar
ile mezarların ilişkili olduğu kale yâda tapınım alanlarıyla konu
desteklenebilmektedir.Bu mezarları tarihlendirme ve en erken kaya mezarlarının
yaratıcıları olan Urartu ile ilişkilendirmede kullanılan veriler mezarların
bulundukları kayalıklarda belirlenen kaya basamakları ,suya inen merdivenli
tüneller ve kayaya oygu sarnıçlardır.Bu kapsamda Yeşilköy kaya mezarları ile
Garpu Kale açık hava tapınağı/kaya atları ve hatta İnbükü mağarasını
ilişkilendirerek tarihlendirme yapmak doğru olacaktır.Demir çağın karakteristik
özelliklerinden olan kayalara oyulmuş merdivenler ile basamaklı tüneller
Yeşilköy kaya mezarlarıyla ilişkili Garpu kalede de mevcut olup ,uygulama geç
demir çağı boyunca Samsun çevresinde kapsayacak şekilde Anadolu’da yaygındır.
Tekkeköy ilçesindeki mozolitik çağ kaya sığınaklarının üzerine
konumlandırılmış Phryg dönemi kaya
kullanım alanlarındakiler ile Bafra-Meşeli Köyü Tependeliğinde,Vezirköprü -
Adatepe köyü gibi kutsal alan örneklerinde
yer alan kayaya oygu basamak sistemi
hem Garpu kale hemde Anadolu’daki demir çağ örnekleriyle paralelik
göstermektedir.Bafra İlçesi, Kolay Beldesi Asar kalede Paphlagonik tipteki kaya
mezarlarına yakın mesafede yer alan basamaklı
tünel ile Bafra İlçesi Meşeli Köyü Tependeliğinde yer
alan kayaya oygu basamaklı tünel ve bu
alanla ilişkili tek kullanımlık kaya
mezarının varlığı Geç Demirçağ
örnekleriyle örtüşmektedir .Ancak , Tependeliğinde 2006 yılında İTÇ
seramiğinin tespitinin rapor edilmesi konunun tarih tetkikini
zorlaştırmaktadır. Son olarak da Bafra Esençay Köyü,Boztarla Mevkii,102 ada,169–170
no’lu parselleri kapsayan sahada Demirçağ özelliği gösteren açık hava kutsal
alanına rastlanması yayılımın kanıtıdır.Basamaklı Kaya oygu sisteminin
görüldüğü Samsun bölgesi örneklerinden Tekkeköy,Tependeliği ile Garpu Kalede
Tunç ve Demir çağ seramik parçalarına rastlanması bu bölgelerin kullanımlarının
öteden beri devam ettiğini ve zaman süreciyle paralel olarak değişen dinsel
,sosyal,kültürel,askeri ve mimari ihtiyaçlara göre yeniden şekillendirilerek
kullanıldıkları söylenebilir. Yeşilköy kaya mezarlarının olduğu alanda Garpu
Kale ve İnbükü Mağaraları ile paralel Tunç ve Demir çağı seramik parçalarının
bulunması aynı kültürle ilşkili olup,nekropol sahasındaki kayalıkların öteden
beri kullanıma açık olduğunu ve son düzenleme ile tespit ettiğimiz halini
aldığı anlaşılmaktadır.Anadolo’daki diğer kaya mezarlarında olduğu gibi Yeşilköy
tek odalı mezar alanlarında da Demir Çağ sonrası Helenistik ve Roma dönemi
çanak-çömlek parçası tespit edilmiştir. Bu durum kullanımdaki sürekliliğin bir
kanıtıdır.Yeşilköy tek odalı kaya mezarları yalnızca plan tipi bakımından
değerlendirilirse Urartu, Phrygia , Kilikia
bölgeleri ile kendisine yakın mesafedeki Ordu kaya mezarları ile iç tasarım yönünden
dikkat çekici derecede benzerlik taşıdığı görülmektedir.Aynı bölgede bulunan
Amisos (Samsun) kaya oygu mezarları da hiç kuşkusuz Yeşilköy mezarları ile
ilgili değerlendirmede yerini almalıdır. Büyük ölçüde tek ve ard arda 2–3
odadan oluşan yeraltı oygu mezarlar olan Amisos (Samsun) nekropolündeki kaya
mezarlarından tek odalı mezarlar genel oygu ve iç tasarım yönünden Yeşilköy
örnekleri ile benzerlik göstermede farklılıklar dikkat çekecek derecede çoktur.
Amisos nekropolü kaya mezarları 2006 ve 2010 yılı sit alanı irdeleme
çalışmaları ve Müze Kurtarma kazıları ile büyük ölçüde gün yüzüne çıkarılmış
olup sikke ve diğer buluntular ilk oyguların Helenistik dönem olduğunu ve Roma
imparatorluk döneminde değiştirilmeden yâda yeniden düzenlenerek
kullanıldıklarını kanıtlamaktadır.Konglomera kayaya oygu yeraltı ve yamaç
mezarlarından oluşan Amisos nekropolündeki geleneksel oygu doğu yönden girişli,
girişten daha derinde tutulmuş bir orta alan ve çevresinde orta alana göre daha
yüksek tutulup, ana kayaya girinti yapacak şekilde oyulmuş niş şeklinde
düzenlemelerdir.Tavan düz olup,niş tabanları seki /ölü yatağı şeklinde
olabileceği gibi düz tutularak direkt defin yâda pişmiş toprak lahit kullanılan
örneklerde mevcuttur (9).Bunun yanı sıra tek odada oda yönünden ana kayaya
dikine düzenlenmiş cepler şeklinde ölü tatağı düzenlemeleri yâda ölü yatağının
tekne şeklinde oyulduğu örneklerde görülmektedir.
Köhnüş
Vadisi tek odalı kaya mezarlarının kare girişleri, derin ve dar tabanları ile
ölü koyma sekileri / ölü yatakları vardır ve bu bakımdan tek odalı Doğu Anadolu
mezarları ilada paralellikler görülmektedir. Doğu Anadolu kaya mezarları ve
kalelerdeki kaya işçiliği ile Phrygia bölgesindeki örnekler benzerlik
göstermektedir. Tek odalı kaya mezarlarının Urartu döneminden itibaren varlık
gösterdiği, çağdaşı olan Phryg kaya mezarları ile etkileşim içinde bulunduğu ve
bu kültürel birikimin Anadolu coğrafyasında otokton halkların kültürel
zenginlikleriyle yoğrularak ürünler verdiği anlaşılmaktadır.Bu kesintisiz
sürecin Anadolu’nun birçok yerinde Doğu Roma’ya kadar yaygın olarak varlık
gösterdiği örneklerle izlenebilmektedir. Özellikle Pontus ve Paphlagonia bölgesi
kaya mezarlarındaki kültürel etkileşimde Phrygia ve Pers izleri görülmektedir.
9) Terzioğlu,U.-YILMAZ E.(2004),
Ancak son yıllarda Urartu ve Doğu Karadeniz bölgesi
bağlantılarıyla ilgili araştırma verileri Urartu’nun bölgede bilinenden daha
etkin olduğunu, maden ihtiyacı için gerekli olan hammaddeyi Karadeniz bölgesinden
sağladığını ve ürettiği ticari malları gerek Karadeniz çevresi gerekse Akdeniz
ve deniz ötesi bölgelere pazarlamakta da yine Karadeniz limanlarını kullanmış
olabileceği yönündedir (10 Çiğdem,S. (2006). M.Ö. IX. yy.dan itibaren aşiretler
sisteminden merkezi bir yapılanmaya giden Urartu Krallığı bir yandan Asur’un
maden haracı talebi baskılarıyla mücadele ederken diğer yandan
siyasi,askeri,sosyal ve ekonomik olarak güç kazanma çalışmalarına hız vermiş,
bu çalışmalar kapsamında farklı bölgelere seferler düzenlenmiştir. Bu seferlerden
Pontus bölgesi için önem taşıyanı Doğu Karadeniz’in iç kesimlerinde hüküm süren
ve zengin maden yataklarına sahip olup, onları işleterek ticaretini yapan
Diauehi Krallığı üzerine gerçekleştirilendir. Ordu’dan Batum'a, oradan
Artvin-Bayburt'u içine alacak şekilde Canik dağları boyunca Samsun'a ulaşan
Doğu Karadeniz bölgesinde özellikle Artvin,Rize,Gümüşhane,Bayburt’ta bulunan zengin
maden yatakları Urartu’nun iştahını kabartmış ,Kral Menua (MÖ.810–786)
döneminde yapılan ilk seferi takiben hedefe Argişti I (MÖ.786–764) zamanında ulaşılmış ve Diauehi Krallığının
zengin maden hammaddeleri haraç olarak Urartu’ya verilmeye başlanmıştır (11 Çiğdem,
S. (2006). Diauehi Krallığı toprakları aracılığı ile Karadeniz sahilleriyle
bağlantı kuran Urartu kendi topraklarının kuzey ve kuzey batı yönündeki yayılım
alanlarında,Karadeniz çevresinde,Karadeniz aracığı ile Ege, Akdeniz ve açık denizlerle
bağlantı kurarak zengin metal işçiliğini satabileceği uluslar arası yeni
pazarlar bulma fırsatı elde etmiştir.Urartu ile Karadeniz bölgesinin temeli
ekonomik kaygılardan kaynaklanan ilişkiler sürecinde kültürel etkileşimin
olmaması mümkün görülmemektedir.Bu nedenle Pontus bölgesi kaya mimarisinde ve
özellikle kaya mezarlarında Phryg ve Pers aracılığıyla ulaşan dolaylı bir
etkileşimden değil doğrudan bir Urartu etkisinden de söz edilebilir. Ayrıca
çalışma alanımız Pontus bölgesi sınırları içerisinde kaldığından gerek Yeşilköy
kaya mezarlarının tarihlendirmesi gerekse Garpu Kale Kutsal alanının ve bölge
kültlerinin değerlendirilebilmesi bakımından Karadeniz tarihinde iz bırakmış
halklara de değinmek yerinde olacaktır.
Karadeniz bölgesi kaya mezarı geleneğinin ve kültlerinin oluşmasında
MÖ.2000’lerden itibaren bölgede varlık gösteren Luviler,Azzi -Hayaşa’lılar
,batıya doğru Gaşkalar, Kafkaslardan Anadolu’ya gelerek Doğu Karadeniz ve doğu
Anadolu’da yaşayan ve Urartu’larında ataları olan Huriler, MÖ.8.yy. sonlarında
Kafkasya üzerinden gelen Kimmer’ler ile devamında İskit’ler, bölgenin otokton
halkları kabul edilip Karadeniz boyunca yayılım gösteren Makron, Drill,
demir-çelik ustaları olan Khalyb’ (Halib), Tibaren, Kolkhis /Kolheti , Mossynoik (12 Xenophon(1998),Strabon(2000),Herodotos(1991)
ve yaşamlarıyla bize miras bıraktıkları dünyaca ünlü mitleri ile Amazon
kültürleri ve kültlerinin katkılarını unutmamak gerekmektedir.
/Emine YILMAZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder