13 Şubat 2014 Perşembe

Garpu Kale -III

Salıpazarı Yeşilköy Kaya Mezarları Ve Garpu Kale (3)

Garpu Kale Açık Hava Tapınağı/Kaya Altarı:
Doğa olayları ve iklim koşulları karşısında çaresiz kalan insanoğlu, kendisini bu tehlikelere karşı koruyabileceği ve sürekli olarak sığınabileceği insanüstü bir güç arayışı içerisine yönelmiş ve böylece tanrı inancı süreci başlamıştır. Öncülüğünü Eski Mezopotamya ve Mısır medeniyetlerinin yaptığı çok tanrılı inançta zamana ve mekâna bağlı olarak bulundukları kültüre göre farklılıklar ortaya çıkmış, bunun sonucu olarak ta zengin bir kült kültürü oluşmuştur.

Toplumlar Sosyal, siyasi, askeri, duygusal, ekonomik, afet gibi zorlu ve karmaşık durumlarla başa çıkabilecek önemcil tanrılar yanında birçok yardımcı tanrılar edinilmiş, başlangıçtaki sade tapınımlar zamanla gösterişli seramonilere dönüşerek yerini ihtişamlı tapınaklara bırakmıştır. Tapınılan tanrılar insan suretinde tasvir edilmiş ve insanlara ait özellikleri taşımaya başlamışlardır. Zamanla her unsurun ayrı tanrısı ortaya çıkmış, somut nesnelerle beraber soyut kavramlar ve güneş, şimşek, ateş, ay, yıldız, deniz gibi doğaya ait unsurlar tanrılaştırılmıştır. Garpu kalede tapınım gören kült yâda kültleri irdeleyebilmek için öncelikli olarak Samsun İl sınırları ve yakın çevresinde görülen Pontus ve Paphlagonia bölgesi kültlerini incelemek yerinde olur. Pontus bölgesi Kültlerinin tespitinde en önemli kaynağı bölge kentlerinde darp edilmiş sikkeler, müzelerdeki arkeolojik eserler (heykeller, yazıtlar, kabartma levhalar vb.)  ve antik kent ve nekropoller ile açık hava tapınakları oluşturmaktadır. Pontos Bölgesinde tapınım gören kültler; Ahuramazda, Anahita, Afrodite, Apis, Apollon, Ares, Artemis, Asklepios, Athena, Baalgazur, Demeter ve Kore, Dionysos, Dioskurlar, Eros, Helios, Hera, Herakles, Hermes, Irmak-Su tanrılar, İsis, Kybele, Medusa, Men Pharnakou, Mithras, Nike, Pan, Perseus, Pontos Euxeinos, Pontos Krallık Kültü, Poseidon, Pylon, Roma, Roma İmparatorluk Kültü, Sarapis, Satry, Soyut Tanrılar (Abundantia, Aequitas, Pietas, Securitas), Tykhe ve Zeus’tur (7) IŞIK, A. (2004).

Garpu Kale açık hava tapınağıyla ilişkili olması bakımından ana tanrıça Kybele önem taşımaktadır. Anadolu dışından gelen bir ulus olan Phrygler Anadolu’lu bir tanrıça olan Kybele’yi benimseyip doğanın ve bereketin sembolü olarak ona itafen tapınım merkezleri yapmış ve bunu Yunan ile Roma’lılara da aktararak anıtsal kaya fasatları, basamaklı atlarlar ve nişlerle zirveye oturtmuştur. Hatti’lerde “Vuruşemu”, Hurrilerde “Hepat” diye adlandırılmış tanrıça Hititlerde “Arinna’nın güneş tanrıçası”, Geç Hititlerde “Kubaba” olarak adlandırılmıştır. İlk Tunç Çağına (MÖ.3000 ) tarihlenen İkiztepe kadın idolleri Anadolu'da Neolitik Çağ'dan beri devam eden Ana Tanrıça geleneğinin Karadeniz bölgesindeki temsilcileridir. “Matar” ismi ile Phryg dinsel inanışındaki tartışmasız en büyük tanrıça olarak tapınım gören Kybele bir doğa tanrıçasıdır ve ona tapınımda genellikte doğada yapılmıştır. Doğada tapınım ile başlayan ve Anadolu’da eskiden beri var olan Altar geleneği zaman içinde kültlerin vazgeçilmez elemanlarından biri olmuş, bazen taşınabilir özellikte yapılırken çoğunlukla kayanın üç boyutlu işlenmesiyle oluşturulmuştur. Anadolu ve çevre kültürlerde bulunan kaya altarlarının ortak özelliği basamaklar, tanrıçayı temsil eden idol ile ilerisindeki düzleştirilmiş alandaki libasyon çukurlarıdır.

Basamaklar tanrıçanın huzuruna çıkışı, insan ile tanrı arasındaki iletişim yeri olarak yorumlanabilir. Kaya Atlarları, sunumların yapıldığı alanlar olma özelliği yanı sıra aynı zamanda açık hava tapınaklarıdır (8).Garpu Kale bu kapsamda günümüze ulaşmış en güzel Kybele kaya altarları ve açık hava tapınağıdır.

İlimiz, Salıpazarı İlçesi, Konakören Köyü, Garpu Mevkii, Ada 202,parsel 1 de bulunan ormanlık saha içerisinde yer alan ve Garpu Kale olarak bilinen kayalık, açık hava tapınağı ve Phryg Kaya Altarları özeliği göstermektedir. Phryg kaya altarları özellikle yüksek platolar, şehir ve kale girişleri, su kenarları, akarsuların suladığı bereketli ovalara doğru bakan kayalıklar üzerinde yer almaktadır. Yeşil Irmağın suladığı ve küçüklü büyüklü birçok akarsu ile beslenen Çarşamba Ovasına hâkim noktada konumlanmış Garpu Kale kaya altarında tanrıça Kybele, çiftçileri ve verimli ovaları korumakta ve böylece ovanın her noktasından görünen kült merkezine tapınım aralıksız devam edebilmektedir.  Garpu kale açık hava tapınağı/kaya altarına Konakören- Esat çiftliği köylerini birbirine bağlayan stabilize yoldan orman içerisine ayrılan ve doğu yönde ilerleyen patika yoldan gidilir. Düzgün ve çok dar olmayan patikanın Garpu kaleye 500 m.mesafesinde Ardıç pınarı olup, mevcut yolun ötedenberi kervan yolu güzargahı olduğu da bilinmektedir. Yaklaşık 2 km.lik bir yürüyüşle garpu kaleye ulaşılmakta olup ana kayaların yer yer yontularak düzleştirildiği patikadan girişe ulaşılır. Kuzey yönde dar olarak çıkıntı yapan ana kaya kitlesi üzerine  doğu –batı yönde konumlandırılarak  kemer şeklinde oyulmuş   olan kapı  1,45 cm. eninde ve 2,4 cm. boyundadır. Girişten doğu yöne doğru düzleştirilmiş bir alandan kayaya oyulmuş 120 basamakla güney istikametinde yukarı doğru çıkılmaktadır. Basamaklar boyunca kenarlarda rastlanan oyuklar orijinal kullanımda güvenlik amaçlı ip, ahşap yâda madeni korkulukların varlığını göstermektedir. Kayaya yontulmuş ana merdiven güney yönde zirveye doğru devam ederken, belli bir mesafeden sonra batıya doğru iki kola ayrılmaktadır. Kuzey yöndeki, dar ana kaya uzantısına yönelir ve yontularak düzleştirilmiş uzunluğu 10 m.,eni 4 m. derinliği 3,5 m. olan platformda son bulur.Basamaklarla zirveyle irtibatlandırılmış bu platformun batı kenarında 1,30 cm. eninde,1 m. boyunda ,53 cm. derinliğinde Kybele tahtı şeklinde düzenlenmiş kaya altarı konumlandırılmıştır.Platformun kuzey yönünde ise dar bir patika ile ulaşılan ve her iki kenarında en üst seviyeye kadar basamaklara yer verilerek vurgulanmış mihrap şeklinde sunak alanı bulunmaktadır.1,92 cm. eninde, 2,24 boyunda yontularak konumlandırılmış kaya mihrabının derinliği 2.10 cm. olup ,batı duvarında tapınım anında tanrıça heykelinin konulduğu 36 cm. eninde ve 38 cm. boyunda bir niş ,tabanında ise kurban kesme çukuru ve kanallar yer almaktadır.Güneye ilerleyen basamaklarla ulaşılan zirvede kurban kesme sunağı,merdivenli tünel ile niş şeklinde oyularak tabanları düzgünce yontulmuş mekânlar bulunmaktadır. Üç basamakla ulaşılan kurban kesme kuyusu 130 cm. çapında ve 1,20 cm. derinliğindedir.Zeminden 65 cm. yüksekliğinde kurban kanının dışarıya aktarılması için delik açılarak kanın kanallara aktarılması sağlanmıştır.Derin ve geniş tutulmuş kanallar batı yönde ilerlemektedir.Kurban kuyusunun yanında daha yüzeysel olarak oyulmuş 35 cm. eninde ,40 cm. ebatlarında küçük ölçekli bir kurban kesme alanı daha mevcuttur.
8) Sivas,T.(1999–1999)

Sunak kuyusunun kuzey batısında basamaklarla inilen bir bölüm olup tünel olduğu anlaşılmakla birlikte içi doldurulduğundan ne kadar devam ettiği konusunda bilgi bulunmamaktadır.98 cm.lik ene sahip açıklıktan başlayan basamaklar 2,50 cm.lik derinlikteki mesafede takip edilebilmektedir. Basamaklı tünelin batısında beş basamakla inilerek irtibat sağlanan çift niş düzenlemesi konumlandırılmıştır.2,20 cm eninde ve 2,30 cm. boyundaki bu mekânlarda derinlik 1,85.cm.dir. Doğal kayaya oyulmuş kemer şeklinde düzenlenmiş açıklıktan girilebilen ve yüksek rakımlı kaya kütlesinde bulunan Garpu Kalede herhangi bir sur duvarına rastlanmamıştır.Ancak kaya kütlesinin doğu eteğindeki teraslanmış alanda mekân izleri ile kayaya oyulmuş sarnıç bulunmaktadır.

Garpu kalenin bulunduğu mevkiiden 3 km. kadar güneyde Esat Çiftliği Köyü ,Üçevler (sadırlık) Mahallesinde doğal kaya ininin insan eliyle genişletildiği bir mağara yâda in mabet tespit edilmiştir.İnbükü adıyla anılan mağara 20 m.lik ağız açıklığına, 45 m. uzunluğa sahip olup, kuzey - güney yönünde konumlanmıştır.Ağız kısmı kuzey yönde olan mabedin en geniş yeri 20m., orta alan 8,5 m.,en dar yeri ise 2,8 m. eninde ölçülere sahiptir.Ortalama yükseklik 15 m. olup, uç kısımda 1,80 cm.dir. Girişe 5 m. mesafede doğu yöndeki kayaya oyulmuş üç basamaklı seki düzenlemesi bulunmaktayken son yıllarda tahrip edilmiştir.Girişin üst kısmından akan suyun yakın zamana kadar ağaçtan bir tekneye aktığı köylülerce ifade edilmektedir.Mağara ağzı ve çevresinde Tunç ve Demir çağ seramikleri ele geçmiştir.

Yeşilköy kazya mezarlarının da dâhil olduğu tek odalı kaya mezarlarının tarihlendirilmesi problem olma özelliğini hala korumaktadır.Çünkü Anadolu için genel hatlarıyla birbirinin aynısı gibi olan oda mezarlar tarihlendirmede esas alınacak olan ölü hediyelerinin de soyulmuş olması nedeniyle irdelemeyi güçleştirmekte ancak, soyulmadan ele geçen mezarlar ile mezarların ilişkili olduğu kale yâda tapınım alanlarıyla konu desteklenebilmektedir.Bu mezarları tarihlendirme ve en erken kaya mezarlarının yaratıcıları olan Urartu ile ilişkilendirmede kullanılan veriler mezarların bulundukları kayalıklarda belirlenen kaya basamakları ,suya inen merdivenli tüneller ve kayaya oygu sarnıçlardır.Bu kapsamda Yeşilköy kaya mezarları ile Garpu Kale açık hava tapınağı/kaya atları ve hatta İnbükü mağarasını ilişkilendirerek tarihlendirme yapmak doğru olacaktır.Demir çağın karakteristik özelliklerinden olan kayalara oyulmuş merdivenler ile basamaklı tüneller Yeşilköy kaya mezarlarıyla ilişkili Garpu kalede de mevcut olup ,uygulama geç demir çağı boyunca Samsun çevresinde kapsayacak şekilde Anadolu’da yaygındır. Tekkeköy ilçesindeki mozolitik çağ kaya sığınaklarının üzerine konumlandırılmış  Phryg dönemi kaya kullanım alanlarındakiler ile Bafra-Meşeli Köyü Tependeliğinde,Vezirköprü - Adatepe köyü gibi kutsal alan örneklerinde  yer alan kayaya oygu basamak sistemi  hem Garpu kale hemde Anadolu’daki demir çağ örnekleriyle paralelik göstermektedir.Bafra İlçesi, Kolay Beldesi Asar kalede Paphlagonik tipteki kaya mezarlarına yakın mesafede yer alan basamaklı  tünel  ile  Bafra İlçesi Meşeli Köyü Tependeliğinde yer alan kayaya oygu basamaklı  tünel ve bu alanla   ilişkili tek kullanımlık kaya mezarının varlığı  Geç Demirçağ örnekleriyle örtüşmektedir .Ancak , Tependeliğinde 2006 yılında İTÇ seramiğinin  tespitinin  rapor edilmesi konunun tarih tetkikini zorlaştırmaktadır. Son olarak da Bafra Esençay Köyü,Boztarla Mevkii,102 ada,169–170 no’lu parselleri kapsayan sahada Demirçağ özelliği gösteren açık hava kutsal alanına rastlanması yayılımın kanıtıdır.Basamaklı Kaya oygu sisteminin görüldüğü Samsun bölgesi örneklerinden Tekkeköy,Tependeliği ile Garpu Kalede Tunç ve Demir çağ seramik parçalarına rastlanması bu bölgelerin kullanımlarının öteden beri devam ettiğini ve zaman süreciyle paralel olarak değişen dinsel ,sosyal,kültürel,askeri ve mimari ihtiyaçlara göre yeniden şekillendirilerek kullanıldıkları söylenebilir. Yeşilköy kaya mezarlarının olduğu alanda Garpu Kale ve İnbükü Mağaraları ile paralel Tunç ve Demir çağı seramik parçalarının bulunması aynı kültürle ilşkili olup,nekropol sahasındaki kayalıkların öteden beri kullanıma açık olduğunu ve son düzenleme ile tespit ettiğimiz halini aldığı anlaşılmaktadır.Anadolo’daki diğer kaya mezarlarında olduğu gibi Yeşilköy tek odalı mezar alanlarında da Demir Çağ sonrası Helenistik ve Roma dönemi çanak-çömlek parçası tespit edilmiştir. Bu durum kullanımdaki sürekliliğin bir kanıtıdır.Yeşilköy tek odalı kaya mezarları yalnızca plan tipi bakımından değerlendirilirse Urartu, Phrygia ,  Kilikia bölgeleri ile kendisine yakın mesafedeki Ordu kaya mezarları ile iç tasarım yönünden dikkat çekici derecede benzerlik taşıdığı görülmektedir.Aynı bölgede bulunan Amisos (Samsun) kaya oygu mezarları da hiç kuşkusuz Yeşilköy mezarları ile ilgili değerlendirmede yerini almalıdır. Büyük ölçüde tek ve ard arda 2–3 odadan oluşan yeraltı oygu mezarlar olan Amisos (Samsun) nekropolündeki kaya mezarlarından tek odalı mezarlar genel oygu ve iç tasarım yönünden Yeşilköy örnekleri ile benzerlik göstermede farklılıklar dikkat çekecek derecede çoktur. Amisos nekropolü kaya mezarları 2006 ve 2010 yılı sit alanı irdeleme çalışmaları ve Müze Kurtarma kazıları ile büyük ölçüde gün yüzüne çıkarılmış olup sikke ve diğer buluntular ilk oyguların Helenistik dönem olduğunu ve Roma imparatorluk döneminde değiştirilmeden yâda yeniden düzenlenerek kullanıldıklarını kanıtlamaktadır.Konglomera kayaya oygu yeraltı ve yamaç mezarlarından oluşan Amisos nekropolündeki geleneksel oygu doğu yönden girişli, girişten daha derinde tutulmuş bir orta alan ve çevresinde orta alana göre daha yüksek tutulup, ana kayaya girinti yapacak şekilde oyulmuş niş şeklinde düzenlemelerdir.Tavan düz olup,niş tabanları seki /ölü yatağı şeklinde olabileceği gibi düz tutularak direkt defin yâda pişmiş toprak lahit kullanılan örneklerde mevcuttur (9).Bunun yanı sıra tek odada oda yönünden ana kayaya dikine düzenlenmiş cepler şeklinde ölü tatağı düzenlemeleri yâda ölü yatağının tekne şeklinde oyulduğu örneklerde görülmektedir.

 Köhnüş Vadisi tek odalı kaya mezarlarının kare girişleri, derin ve dar tabanları ile ölü koyma sekileri / ölü yatakları vardır ve bu bakımdan tek odalı Doğu Anadolu mezarları ilada paralellikler görülmektedir. Doğu Anadolu kaya mezarları ve kalelerdeki kaya işçiliği ile Phrygia bölgesindeki örnekler benzerlik göstermektedir. Tek odalı kaya mezarlarının Urartu döneminden itibaren varlık gösterdiği, çağdaşı olan Phryg kaya mezarları ile etkileşim içinde bulunduğu ve bu kültürel birikimin Anadolu coğrafyasında otokton halkların kültürel zenginlikleriyle yoğrularak ürünler verdiği anlaşılmaktadır.Bu kesintisiz sürecin Anadolu’nun birçok yerinde Doğu Roma’ya kadar yaygın olarak varlık gösterdiği örneklerle izlenebilmektedir. Özellikle Pontus ve Paphlagonia bölgesi kaya mezarlarındaki kültürel etkileşimde Phrygia ve Pers izleri görülmektedir.
9) Terzioğlu,U.-YILMAZ E.(2004),

Ancak son yıllarda Urartu ve Doğu Karadeniz bölgesi bağlantılarıyla ilgili araştırma verileri Urartu’nun bölgede bilinenden daha etkin olduğunu, maden ihtiyacı için gerekli olan hammaddeyi Karadeniz bölgesinden sağladığını ve ürettiği ticari malları gerek Karadeniz çevresi gerekse Akdeniz ve deniz ötesi bölgelere pazarlamakta da yine Karadeniz limanlarını kullanmış olabileceği yönündedir (10 Çiğdem,S. (2006). M.Ö. IX. yy.dan itibaren aşiretler sisteminden merkezi bir yapılanmaya giden Urartu Krallığı bir yandan Asur’un maden haracı talebi baskılarıyla mücadele ederken diğer yandan siyasi,askeri,sosyal ve ekonomik olarak güç kazanma çalışmalarına hız vermiş, bu çalışmalar kapsamında farklı bölgelere seferler düzenlenmiştir. Bu seferlerden Pontus bölgesi için önem taşıyanı Doğu Karadeniz’in iç kesimlerinde hüküm süren ve zengin maden yataklarına sahip olup, onları işleterek ticaretini yapan Diauehi Krallığı üzerine gerçekleştirilendir. Ordu’dan Batum'a, oradan Artvin-Bayburt'u içine alacak şekilde Canik dağları boyunca Samsun'a ulaşan Doğu Karadeniz bölgesinde özellikle Artvin,Rize,Gümüşhane,Bayburt’ta bulunan zengin maden yatakları Urartu’nun iştahını kabartmış ,Kral Menua (MÖ.810–786) döneminde yapılan ilk seferi takiben hedefe Argişti I (MÖ.786–764)  zamanında ulaşılmış ve Diauehi Krallığının zengin maden hammaddeleri haraç olarak Urartu’ya verilmeye başlanmıştır (11 Çiğdem, S. (2006). Diauehi Krallığı toprakları aracılığı ile Karadeniz sahilleriyle bağlantı kuran Urartu kendi topraklarının kuzey ve kuzey batı yönündeki yayılım alanlarında,Karadeniz çevresinde,Karadeniz aracığı ile Ege, Akdeniz ve açık denizlerle bağlantı kurarak zengin metal işçiliğini satabileceği uluslar arası yeni pazarlar bulma fırsatı elde etmiştir.Urartu ile Karadeniz bölgesinin temeli ekonomik kaygılardan kaynaklanan ilişkiler sürecinde kültürel etkileşimin olmaması mümkün görülmemektedir.Bu nedenle Pontus bölgesi kaya mimarisinde ve özellikle kaya mezarlarında Phryg ve Pers aracılığıyla ulaşan dolaylı bir etkileşimden değil doğrudan bir Urartu etkisinden de söz edilebilir. Ayrıca çalışma alanımız Pontus bölgesi sınırları içerisinde kaldığından gerek Yeşilköy kaya mezarlarının tarihlendirmesi gerekse Garpu Kale Kutsal alanının ve bölge kültlerinin değerlendirilebilmesi bakımından Karadeniz tarihinde iz bırakmış halklara de değinmek yerinde olacaktır.  Karadeniz bölgesi kaya mezarı geleneğinin ve kültlerinin oluşmasında MÖ.2000’lerden itibaren bölgede varlık gösteren Luviler,Azzi -Hayaşa’lılar ,batıya doğru Gaşkalar, Kafkaslardan Anadolu’ya gelerek Doğu Karadeniz ve doğu Anadolu’da yaşayan ve Urartu’larında ataları olan Huriler, MÖ.8.yy. sonlarında Kafkasya üzerinden gelen Kimmer’ler ile devamında İskit’ler, bölgenin otokton halkları kabul edilip Karadeniz boyunca yayılım gösteren Makron, Drill, demir-çelik ustaları olan Khalyb’ (Halib), Tibaren, Kolkhis  /Kolheti , Mossynoik (12 Xenophon(1998),Strabon(2000),Herodotos(1991) ve yaşamlarıyla bize miras bıraktıkları dünyaca ünlü mitleri ile Amazon kültürleri ve kültlerinin katkılarını unutmamak gerekmektedir.

/Emine YILMAZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder