Salıpazarı Yeşilköy Kaya Mezarları Ve Garpu
Kale (2)
İslami inançta da bedenin ruhtan ayrılması olan
ölüm, her canlı için muhakkak yaşanılacak bir an olup, yok olmak manasını
taşımaz ve ölüm ‘’Kabir Âlemi’’ ile devamındaki dirilişin yalnızca Yaradılış
Gayesine cevap veren ve ‘’hayat’’ olarak adlandırılan sınırlı bir zaman
sürecinin sona ermesidir. Ölümden sonra dirilme inancının bilinen semavi dinler
öncesinde de var olduğu defin geleneklerindeki uygulamalardan anlaşılmaktadır. İlk
ölüm doğal olarak Yaradılışı gösterirken Jeolojik veriler dördüncü zaman olan
Antropozoik dönemi işaret eder, ancak ölü gömme yani defin uygulamasının ne
zaman başladığı konusunda farklı öneriler bulunmaktadır. Son yıllarda gelişme
gösteren Pleistosen Arkeolojisi konuya ışık tutmaktadır. Pleistosen Arkeolojisi
bilimcileri, ilk mezar âdetinin, neandertallerle başladığını ifade
etmektedirler. Neandertal insanın İspanya-Gibraltar, Almanya-Neander Vadisi, Fransa, Kırım,
Özbekistan, Irak, İsrail, Türkiye Antalya-Karain ve İstanbul Yarımburgaz da
yaşadıklarına dair bulgular ele geçmiştir (4 HALL,S. S.(2008). Elde edilen
verilerden Neadertallerin ölülerini oturdukları mağara ya da başka bir mekâna,
anne karnındaki cenin pozisyonunda, elleri baş hizasında, dizler karına çekili
olarak gömdükleri anlaşılmıştır. İlk gömü törenlerinde definin yakınları sosyal
konumuna göre ölen kişinin öte dünya ile geride kalanlar arasında kesintisiz
bağ kurmasını, daha önce yitirilen üyelerin ruhları ile irtibat kurulacağı ve
yeni ölen kişiyi aralarına kabul etmeleri beklentisi düşüncesi üzerine
şekillenmiştir. Ölümün ayrılık olmayıp kavuşma olduğu felsefesi üzerine gelişen
gömü adetlerinde gerek kendi kullanımı gerekse daha önce yitirilen sevdikleri
için hazırlanan hediyeler semavi dinlere kadar olan gömü ritüelinin en önemli
parçası olmuştur. İnsanlık tarihi boyunca en çok görülen gömü metodu toprağa
defin olan inhumasyon olup, yakma sistemi olan Kremasyona daha az
rastlanmaktadır.
İlk definle ilgili çok tanrılı dinlerin mitleri yanı
sıra Semavi Dinlerin Kitapları da kaynak teşkil etmektedir. Örneğin Kur'an-ı Kerim’de
ilk defin Hz. Âdem'in İki Oğlunun Kıssasında açıklanmaktadır. ‘’Ey Muhammed,
onlara Âdem’in iki oğlunun gerçeğe dayalı hikâyesini anlat. Hani ikisi birer
kurban sunmuşlardı da birinin kurbanı kabul edilmiş öbürününki kabul
edilmemişti. Kurbanı kabul edilmeyen kardeşine "yemin ederim ki seni
öldüreceğim" deyince öbür kardeş şöyle dedi; "Allah sadece takva
sahiplerinin ibadetlerini kabul eder. Eğer sen öldürmek amacı ile elini bana
doğru uzatacak olursan ben öldürmek amacı ile elimi sana doğru uzatacak
değilim. Çünkü ben Âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım. İstiyorum ki, hem
kendi günahını hem de benim günahımı yüklenerek cehennemliklerden olasın.
Zalimlerin cezası budur. Buna rağmen öbür kardeş ihtiraslarına boyun eğerek
kardeşini öldürdü ve böylece hüsrana uğrayanlardan oldu. Bunun üzerine Allah,
kardeşinin ölüsünü nasıl gözlerden saklayacağını göstermek üzere ona toprağı
eşeleyen bir karga gönderdi. "Kardeş katili, eşinen kargayı görünce
"Yazık bana, şu karga kadar olup kardeşimin cesedini gömemiyor
muyum?" dedi ve arkasından ettiğine pişman olanlardan oldu " (Mâide,
5/27–31).
Başlangıçta topluluktan bir bireyin eksilmesinden
duyulan üzüntü, güç kaybetme kaygısından ortaya çıkıp ölen kişinin
saygınlığının muhafaza edilmesi amacıyla başlayan ölü gömme seramonileri her
toplum için geçerli olmuş, ölümden sonra sonsuz yaşama inancı ile ölümsüzlük
üstüne düşünceler giderek daha da gelişmiş, törenler farklılaşmış, insanların
hayattan ayrıldıklarında sonsuz uykuya yatacakları mekânların ihtiyaca cevap
verebilmesi için mezar düzenleme kaygısı başlamıştır. Defin yakınlarının iştirakiyle
defin adetleri oluşarak ölen kişinin mezarına, öbür dünyada kullanması için
eşyalar, kıymetli armağanlar bırakılmıştır.
Mezar mimarileri de, kişilerin yaşamlarındaki
standarda göre farklılaşmış, mezar yapılarının sade veya son derece ihtişamlı
görüntüleri ortaya çıkmıştır. Hayattan ayrılan kişinin ekonomik ya da siyasi
gücüne göre hazırlanan mezar yapılarının en etkileyici örnekleri Çin ve
Mısır’daki piramitlerdir. Ölüyü eve benzer bir mimari yapı içinde gömme âdeti,
Anadolu’da MÖ. III. bin de başlamış, Roma İmparatorluk devrinin sonlarına kadar
da kesintisiz sürmüştür. Küp ve oda şekilli mezarlar, lahitler, tümülüsler,
anıt ve kaya mezarları, Anadolu’daki farklı uygarlıkların kültürlerini
sergileyen en güzel örneklerdir. Anadolu mezar geleneği içerisinde kaya
mezarları ayrı bir özellik sergiler. Yönetici kesim ve olasılıkla aile büyükleri
kale ve yerleşim merkezlerin yakınındaki tek veya çok odalı kaya mezarlarına, diğerleri
sosyal statülerine göre toprak altına inşa edilen oda mezarlara gömülmekteydi.
MÖ. I. Binde, Demir çağı boyunca en güzel örneklerini vererek Helenistik ve
Roma dönemi boyunca varlığını sürdürmüş Anadolu uygarlıklarına ait kaya
mezarları oldukça yaygındır. Antik Çağda Lycia’da Likyalılar ,Doğu Anadolu’da
Van merkezli medeniyetin sahipleri Urartular , Kara Denizde Paphlagonia ile Pontus
bölgesinde Paphlagonlar ve Pontoslular, Eskişehir, Kütahya, Afyon bölgesinde
yayılım gösteren Phrygia Bölgesinde Phryglere ait mezarlar Anadolu kaya
mezarlarının en etkileyicileri örneklerini sunmaktadır. Paphlagonianın Amnias
Vadisi, Van kalesindeki Hor Hor, Lycia ve
Phrygia’nın Köhnüş Vadisi Anadolu’nun en çok tanınmış ve araştırılmış kaya
mezarı alanlarıdır. Pontus bölgesi kaya mezarları da son yıllarda hız kazanan
araştırmalarla bilim dünyasına tanıtılmaktadır. (5 Atasoy,S.(1997),Özsait,M.(1990.1993.2000.2001),
Terzioğlu,U.-Yılmaz, E. (2004).
2006 ve 2010 yıllarında Samsun Müze Müdürlüğünce
Amisos nekropolünde gerçekleştirilen Sit Alanı İrdeleme çalışmaları ile Müze
Kurtarma Kazılarında çok sayıda tek ve 2–3 odalı mezar odaları tespit
edilmiştir. Nekropol genel olarak yeraltına oyulmuş yâda yamaçlarda
konumlandırılmış tek ve çok odalı mezarlardan oluşmaktadır. Tespit edilen en
erken örnek MÖ.4 yy. sonu ile 3.yy. başı ne tarihlenirken, Sikke ve buluntular
ışığında yapılan değerlendirmelerde büyük çoğunluğunda ilk düzenlemenin
Helenistik dönemde yapıldığı ve Roma İmparatorluk döneminde yeniden
düzenlenerek kullanıldığı anlaşılmaktadır. Bu mezar odaları tasarım olarak yeraltı
örme mezarlardan çok da farklı değildir. Benzer uygulamalar yakın kentlerde de
görüldüğünden mevcut örnekler Pontus bölgesi geleneksel mezar oygu
karakteristiği olarak değerlendirilebilir. Çalışma konumuz olan Salıpazarı
Yeşilköy Kaya mezarları Urartu, Phryg geleneği ile Pers etkilerinin devam
ettiği Kaya mezarları örneklerindendir. MÖ.I.bin Anadolu’sunda Urartu ile
başlayıp Phryglerle Anadolu’nun her tarafına yayılan Kaya Mezarı ölü gömme
geleneği MÖ 5. yy.da Paphlagonia ve içinde bulunduğumuz Pontus bölgesini de
etkisi altına alıp zengin Anadolu coğrafyasındaki birçok otokton kültürden de beslenerek
Roma dönemini de kapsayan geniş bir zaman sürecinde görülen Kaya Mezarı Ölü
Gömme Geleneğinin ürünüdür. Yeşilköy kaya mezarlarını irdeleyebilmek ve
değerlendirme yapabilmek için Anadolu’da görülen Kaya Mezar tiplerini incelemek
yerinde olacaktır.Genel tanımı ile kaya mezarı/kaya oyuğu yâda kaya aralığı
mezarları; yerli büyük kaya kitlelerinin tabi oyuk ve aralıkları ile ana kayaya
direkt oyularak yapılan, tasarımında bir ölü evi olarak nitelenebilecek mezar
tipidir. Kalıcı, masrafsız ve hazır yapı malzemesi olarak kayalar her dönemde ve
her alanda yaygın olarak uygulama alanı bulmuştur. Kaya mezarlarını oygu
tiplerine göre şu şekilde gruplandırmak mümkündür :
KAYA MEZARLARI (6 Kortanoğlu,R.E.(2006)
KHAMOSORİON
ARCOSOLİUMLU MEZARLAR ODAMEZARLAR
a) Basit Khamosorion
a) Tek Odalı
b)
Lahit Formlu Khamosorion 1) Khamosorionlu
2) Yataklı
3)
Arcosoliumlu
—Yataklı
—Tekneli
4) Karma Özellikli
b)
İki Odalı
1) Ardarda Odalılar
2)
Yan yana Odalılar
Samsun İli, Salıpazarı İlçesi, Yeşilköy, Kaya dibi
Mevkiinde denize paralel olarak uzanan kaya kitlesi taraçalarında
konumlandırılmış bir ‘’kaya nekropolü’’ bulunmaktadır. 2010 yılı içerisinde
tespit ve tescil işlemleri tamamlanan kaya nekropolü I.derece arkeololojik sit
alanı ilan edilmiş olup, hazırlanmakta olan çevre düzenleme projesi kapsamında
tüm mezarların gün yüzüne çıkarılması planlanmaktadır.
/Emine YILMAZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder