14 Şubat 2014 Cuma

Aslında Çok Da Kolay

İnsan, hem kendisi hem de çevresi ile ilgili ne çok şey hayal ediyor. Hayata geçirmek çok zor gibi görünüyor ama, değil aslında. Ülkeyi yönetenlerin ve çevreyi İdare edenlerin asli görevlerinden değil midir, geliştirmek araştırmak bir adım daha öteye götürmek, hem ülkeyi hem de yaşanan kenti?  Avrupa Birliği sürecinde Sivil İnisiyatife de görev verilmesinin aslı budur gerçekte. Ha, çok ihtiraslı davranmak da istemiyorum ama standartlarımızı artırmak yaşam kalitemizi biraz daha yükseltmek gibi bir tahayyülümüzün olması da çok bir abartı değil aslında. Aklıma şimdi nereden takıldı diye düşünülebilir ama birkaç çağrışım birden oldu. Hiç de hayalcilik değil aklımdan geçenler ve düşündüklerim.

Gazetelerde birkaç hafta önce yayınlanan bir röportaj hayli ilgi çekiciydi. İş Dünyasının duayenlerinden sayılan Rahmi Koç’un son zamanlarda iş idaresiyle ilgili büyük yükümlülüklerini oğluna ve şirket yöneticilerine devrettiği için tam bir gezgin gibi yaşadığını biliyoruz. Birkaç yıl önce teknesiyle denizlere açıldığını hangi şartlarla zorlanırsa o zaman geri döneceğini bir doygunluk ve macera seferine çıktığını yazmıştı yazılı basın. Bizlerde yeni bir Sadun Boro doğuşuna benzeterek, gezi maceralarını takibe almıştık Sayın Koç’un. Ama olmadı, okyanusların yoğun deniz şartları ürküttü, tedirgin etti ve geri döndü iş adamımız.

İşte dünyayı çok gezdiği için, her türlü yaşam şartlarını ve turizmi de yakinen takip ettiği bilinen Muhteremin gazetedeki söyledikleri bir idarecinin dikkatle izlemesi gereken türden şeylerdi. Siyasi olarak ta önemli şeylere vurgu yapmıştı ama asıl dikkati çekecek olanlar Turizmle ilgili söyledikleriydi. Şöyle; “Dünyada golf turizminin 96 milyar dolar getiriye ulaştığını, İspanyanın bu turizmden 16,5 milyar dolar aldığını, Türkiye’nin ise sadece ve sadece 2 milyon dolar alabildiğini anlatırken, dünyada golf kulübü olmayan tek şehrin Ankara olduğunu” Söylüyordu. Herhalde tek şehri kastederken, Başkent demek istediğini anlamak lazım. Hatta bunun biraz da utanılması lazım geldiğini söylemiş, iş adamımız. Utanmanın mecazi manada söylendiği çok aşikâren görülüyor ama başkaca dersler alınması da çok muhtemel, söylediklerinden.

Turizmin, ülkeler nezdinde ne denli yaşamsal bir tarafı olduğunu herkes kabul etmiştir tabiî ki. Ülkemizde bile bazı bölgelerin bazı şehirlerin en önemli geçim kaynağı artık turizme ve bunun yan parametrelerine yönelmişken bazı kazançların önemini uzun uzun anlatmaya ve hatırlatmaya gerek var mı ki? Kentimizde turizme yönelik birçok adımın atıldığını, projeler üretildiğini de biliyoruz ama bazı ütopyaların önceliğini hayata geçirmeden önce, daha çokça hayal mi etmek lazım acaba?

Amisos Tepesinin, yoktan ihya edilmesi, donatılması, höyüklerin ortaya çıkarılması, teleferiğin sahil ile tepeyi birleştirmesini yakın tarihlerde yaşadık. Koca dolgu sahasını turizm ve öncelikleri adına bazı tarihi donanımlarının, söylentilere rağmen gündemdeki estetik ve cazibe merakına değecek derecede uğraşılması ve paralar harcanması bu ihtiyacın fark edilmiş olmasıdır diye düşünüyor kentliler. Büyükoyumca köyü tepelerine kurulan binicilik tesisleri at üretme ve yetiştirmekten ziyade bu şehrin turizmini bir adım daha ileri götürmeye yönelik düşüncelerin ürünüdür diye de düşünüyor şehrin yaşayanları. Hatta denizin içine eğlence tesislerinin tamamını alması için geliştirilen plan tasavvur ve kararlarının bu kentin gün be gün gelecekte nelerle karşılaşabileceğini bile hatırımıza getiriyor.

Bütün bu anlayış içinde, bu Karadeniz Kentine yeni ve ulaşılamayan bir gelecek hazırlamayı şiar edinenlerin,  artık GOLF DONANIMLARI da olan bir sıfatı artık düşünmeleri gerekiyor. Zira bu düşünce aksiyonunu hayata geçirmeyi başaranların, adını şehrin girişine yazmak değil de, tarihine bile nakşetmek kaçınılmaz olacaktır.

Eskiyen yılı tüm rahatsızlıklarıyla geride bırakırken; birçok umudun gerçekleşeceği ve gelecekte de hep anacağımız keyifli, huzurlu ve güzel bir yıl diliyorum, okurlarıma.

/Sacit ACAR
30.12.2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder