Son kez dağın eteğinden, bıraktıkları evlerine
bakıyorlardı... Kimi gözündeki yaşları gizlemeye çalışıyor, kimi ise doğup
büyüdüğü Alaçam'ı hafızasına kazımak ister gibi dönüp dönüp tekrar bakıyordu
kentin leylak rengi dokusuna... Urgancı'da son pikniklerini yapan Rumlar, bir
daha dönemeyecekleri toprakları ahşap bavulları, çıplak ayaklı çocukları ve
hatıralarıyla ağır ağır yürüyerek terk ediyordu...
Alaçam'da, mübadele öncesi Rumlarla ilgili çeşitli
hikayeler kulaktan kulağa dolaşıyor. Özellikle kentin eski kapısı ile ilgili
hikaye, merak uyandırıyor... İşte hem Alaçam'ın efsanevi kapısını hem de Rum
mübadillerin son hatıraları ile ilgili bilgi almak için yolumuz Alaçam
otogarına düşüyor... Burada Alaçam'ın Tepebölmesi Köyü'nden, Demirci Hatip Ali
Tural'ın torunu Ali Tural ile görüşüyoruz.
Ali Tural, dedesinden duyduğu, küçükken merak
ettiği soruları, bugünlere kadar taşımış. Dedesinin anlattıklarıyla bize mübadele
öncesi Rumlarla ilişkileri ve büyük dedesinin başından geçen bir hikayeyi
paylaşıyor.
Dağlılar
Gelmesin Diye Kapı
Alaçam'da eskiden büyükçe bir kapı olduğunu hatta
çocukluğunda kalıntılarının olduğunu hatırladığını söyleyen Tural, çetecilerin,
dağlıların şehre girmemesi için yapılan kapıyı anlatırken, çeteler tarafından
öldürülen köylülerin kimi zaman "Rumlar" tarafından öldürüldüğü
iddialarının konuşulduğundan da bahsediyor:
"Ahşaptan, kentin girişinde büyükçe bir kapı
varmış. Akşam olduğunda, kapılar kapanırmış. Dağlarda yaşayanlar, çeteciler
içeri girmesin diye kapıyı kapatırlarmış. Alaçam'da çete olayı aşırıymış.
Mesela bizim köyden Veli Çavuş'u yolda kıstırmışlar. Paramparça etmişler.
Etlerini parça parça edip dallara asmışlar. O babayiğit bir insandı. Rumla dost
geçinirdi. Parası için çeteler tarafından öldürüldüğünü söylüyorlardı. Cebinden
hiç para çıkmamış. Ne var ne yok almışlar hep. "Kim yaptı" diyenlere
de o zamanda, "Rumlar yaptı" demişler hep"
Urgancı'da
Rumların Son Pikniği
Tural, dedesinden, Alaçam'da yaşayan son Rumlarla
ilgili hikayeler de dinlediğini söylüyor ve anlatmaya devam ediyor:
"Mübadeleden önce Rumları buradan alıp götürmüşler. Hiç Rum kalmamış
burada. Dedem anlatırdı. Burada yaşayan Rumlar, hep birlikte toplanmışlar. Yaşlısı
genci, çocuğu bebeği bir araya gelmişler. Hemen bu vadinin arkasında Urgancı
denen yerde, bir akarsu var. O suyun başında toplanmışlar. Son pikniklerini
yapmışlar. Askerler eşliğinde de, katırlarıyla, yayan olarak Boyabat'a
gitmişler. Bu onların son pikniği
olmuş"
Tural, büyük dedesinin başından geçen trajikomik
bir olayı da aktarıyor. Tural'ın Büyük
Dedesi Hatip Osman, bir gün rahatsızlanıyor. Doktor yok. Nahiyede Rum bir
eczacı var. Her ilacı dertlere deva, şıp diye hastalıktan kurtarıyor. Hemen bu
Rum eczacıya gidip durumu anlatıyorlar, eczacı da bir ilaç yapıyor ama ilacı
vermeden de uyarıyor...
İşte Ali Tural'ın ağzından, hikayenin devamı:
Alaçam'da eskiden Rum bir eczacı varmış. Yerli halk
tüm ilaçlarını ondan alırmış. Çok da sevilirmiş. Her derde deva ilaçları
varmış. Benim dedemin babası da köy hatibi o zamanlar. Adı Osman.
"Sakın
Ha Fazla Vermeyin Yoksa Ölür"
Bir gün Cuma namazını kıldırmış. Açık alanda
kaldığı için mi bilinmez, birden rahatsızlanmış. Tabi o zaman doktor, hastane
bugünkü gibi değil. Merkezdeki Rum eczacıya gelmişler. O da bir ilaç yapmış
hemen. İlacı bizimkilere vermiş.
Verirken de sıkıca tembih etmiş. "Bunu kaşığın ucuyla verin, sakın fazla
vermeyin, mazallah adamı öldürürsünüz" demiş.
Demiş ama, köy kafası işte. Bizimkiler de ilacı
almışlar. Köy yerinde "ha kardaşlık içiver, ha kardaşlık az daha
içiver" diye diye, büyük dedemizi o ilaçla zehirlemişler. Daha 40
yaşındaymış.
Mezarın
İçinden Sesler Geliyor
Mezara gömmüşler, duasını edip eve gelmişler. Aynı
gün mezarlıktan askerler geçiyormuş. Mezardan bir inilti gelmiş. Askerler,
iniltiyi dinlemişler, bir yandan da korkmuşlar. Alaçam'a geldiklerinde
anlatmışlar kahvede. E tabi, bu haber köye gidene kadar aradan günler geçmiş.
Haberi alınca bizimkiler mezarı açıyorlar. Bir de bakıyorlar ki, meğerse toprak
zehri almış, ilaç da etki etmiş. Dedem, çıkmak için çabalamış. Havasızlıktan
ölmüş. Ağzından burnundan kanlar gelmiş"
Ali Tural'ın anlattıklarını dinledikten sonra,
Alaçam'ın eski tarihi ve çetelerle ilgili küçük bir araştırma yapma ihtiyacını
da hissettim. Ve Tayyar Anakök'ün Alaçam tarihi ile ilgili yaptığı
araştırmalarla karşılaştım. Bu araştırmalarda, Ali Tural'ın anlattığı Veli
Çavuş hikayesinin de emarelerine ulaştım. Ayrıca, o dönemde Alaçam'daki Rum ve
Müslüman çetelerin listesine de...
Anlatılan hikayelerle bağlantılı olduğu için,
dizinin bu bölümünde, tam da yerine denk düşen bu çalışmayı vermemenin bir
eksiklik olacağını düşündüm. İşte Alaçam'daki çeteler ve ilçede mübadele öncesi
ve sonrasındaki süreçte meydana gelen ilginç olaylardan birkaçı:
Etlerini
Ağaçlara Astılar
Emirler mezarlığında pusu kurarak Tepe Bölme
Köyü'nden Yüzükçü Oğlu Veli çavuş'u ve Kızlan Köyü'nden Kızıl Veli'yi kesmek
sureti ile öldürdüler. (Ali Tural'ın anlattığı olay) Alaçamlı 80 yaşındaki Besim
Çavuşu, Urgancı ormanında odun yaparken Pergelli Papazı Baba Mihail'in kardeşi
Anastas başlarında olduğu halde çete efradı parça parça kesmiş, etlerini ağaç
dallarına asmışlardır. Bunu gören diğer iki arkadaşı öküzlerini bırakarak
oradan kaçmışlardır. Çeteler, Bafra'nın Haydarlı Köyü'nden 3 kişiyi,
Karahüseyinli'den Karacaoğlu Papaz'ını 13 kulaç derin kuyuya atmışlardır.
Bunlardan ikisi ölmüş, birisi de çobanlar tarafından adı geçen kuyuya atılan
ağaç dallarına asılarak kuyunun ağzına çıkmış kurtulmuşlardır.
Evine İngiliz
Bayrağı Çeken Beriklis
İngiliz mümessili Solter, Alaçam'da Beriklis'in
evine misafir olduğu zaman, Beriklis evine İngiliz bayrağı çekmişti. Büyük kızı
Safi, buna mani olmak istediği zaman Beriklis demiştir ki; "Kızım Türk
hükümeti artık yok olmuştur, asla korkma. Artık direnmesine imkan
kalmamıştır" Mustafa Kemal Paşa Samsun'a çıktığı zaman Alaçam jandarma
kumandanı İhsan Bey, Beriklis'in evinde araştırma yapmış, Pontus teşkilatına
ait olduğu vesikaları makam eli ile Amasya İstiklal Mahkemesi'ne göndermiş ve
mahkeme tarafından Beriklis idam edilmiştir.
Sivritepe'den
Yunan Gemisine Haç İşareti
Geyik koşan açıklarında iki Yunan kruvazörü
görülünce Tıkıçın Dimit namında bir ihtiyar, onar metre boyunda iki sırığın
ucuna haç takmış ve Sivritepe'den kruvazörlere göstermiş ve "burası Rum
Mahallesi, buraya top atmayın" demek istemiştir. Azap Hüseyin bunu görmüş,
hükümete haber vermiştir. Keyfiyet Amasya'da oturan Nurettin Paşa'ya
bildirilmiş ve onun emri ile bu adam çarşıda bir ıhlamur ağacına asılmak sureti
ile idam edilmiştir.
Rumlar
Malatya'ya Gönderiliyor
Evvelce öz kardeş gibi geçinen Müslümanlarla
Rumların artık birbirlerine ehemmiyet ve itimatları kalmamıştır. Rum
çetelerinin faaliyeti, Rumların taşkınlığı, Türk öldürmeleri, ecnebi emellerine
yardımda bulunmaları ve Pontus hükümeti kurma emelleri dikkat nazarlarını
çekmiş ve zararlarına dokunmamak için bunların memleketlerine gönderilmesine
emir vermiş, bu ikinci kafile de Boyabat üzerinden Malatya'ya gönderilmiştir.
Samsun köprü yolları dururken Boyabat üzerinden gönderilmesi, çete
taarruzlarını önlemek, dahili karışıklıklara meydan vermemek içindir.
Alaçam'ın Rum
Ve Müslüman Çeteleri
Alaçam'ın Rum çeteleri: Ayın deresinden Balcı oğlu Yorgi, Ayın
deresinden deli Yani, Kara Hüseyinliden Çuvalcıoğulları, Karahüseyinliden Koca
Daban Lefter, Çulha köyünden Çapulcu Lefter.
Alaçam'ın Müslüman çeteleri : Karludan Bayram
çeteşi, Kozköyü'nden Laz Murat, Doyran'dan Mehmet Çavuş, 50 Arnavut, 100 Laz ve
Gürcülerden oluşan çeteler, Rauf bey çetesi, Mahmut bey Çetesi.
Bizim köyden Veli Çavuş'u yolda kıstırmışlar.
Paramparça etmişler. Etlerini parça parça edip dallara asmışlar.
Mübadeleden önce Rumları buradan alıp götürmüşler.
Urgancı denen yerde, son pikniklerini yapmışlar. Yayan olarak Boyabat'a
gitmişler.
Mezara gömmüşler, duasını edip eve gelmişler. Aynı
gün mezarlıktan askerler geçiyormuş. Mezardan bir inilti gelmiş. Askerler,
iniltiyi dinlemişler, bir yandan da korkmuşlar.
Tıkıçın Dimit, iki sırığın ucuna haç takmış ve
Sivritepe'den Karadeniz'e demirleyen Yunan kravözörlerine göstermiş ve
"burası Rum Mahallesi, buraya top atmayın" demiş.
Evine İngiliz bayrağı asan Alaçamlı Beriklis'in
Pontus teşkilatına ait olduğu belirlenen vesikaları Amasya İstiklal
Mahkemesi'ne gönderilmiş ve mahkeme kararı ile idam edilmiştir.
Yarın: Gemide
Doğmuş, Kaderi Denizle Örülmüş Bir Mübadil: İbrahim Bahrettin Bey
/Miraç ÖZTÜRK
07 Şubat 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder