7 Şubat 2014 Cuma

Rumların 'son Yemeği'

Son kez dağın eteğinden, bıraktıkları evlerine bakıyorlardı... Kimi gözündeki yaşları gizlemeye çalışıyor, kimi ise doğup büyüdüğü Alaçam'ı hafızasına kazımak ister gibi dönüp dönüp tekrar bakıyordu kentin leylak rengi dokusuna... Urgancı'da son pikniklerini yapan Rumlar, bir daha dönemeyecekleri toprakları ahşap bavulları, çıplak ayaklı çocukları ve hatıralarıyla ağır ağır yürüyerek terk ediyordu...

Alaçam'da, mübadele öncesi Rumlarla ilgili çeşitli hikayeler kulaktan kulağa dolaşıyor. Özellikle kentin eski kapısı ile ilgili hikaye, merak uyandırıyor... İşte hem Alaçam'ın efsanevi kapısını hem de Rum mübadillerin son hatıraları ile ilgili bilgi almak için yolumuz Alaçam otogarına düşüyor... Burada Alaçam'ın Tepebölmesi Köyü'nden, Demirci Hatip Ali Tural'ın torunu Ali Tural ile görüşüyoruz.
Ali Tural, dedesinden duyduğu, küçükken merak ettiği soruları, bugünlere kadar taşımış. Dedesinin anlattıklarıyla bize mübadele öncesi Rumlarla ilişkileri ve büyük dedesinin başından geçen bir hikayeyi paylaşıyor.


Dağlılar Gelmesin Diye Kapı
Alaçam'da eskiden büyükçe bir kapı olduğunu hatta çocukluğunda kalıntılarının olduğunu hatırladığını söyleyen Tural, çetecilerin, dağlıların şehre girmemesi için yapılan kapıyı anlatırken, çeteler tarafından öldürülen köylülerin kimi zaman "Rumlar" tarafından öldürüldüğü iddialarının konuşulduğundan da bahsediyor:

"Ahşaptan, kentin girişinde büyükçe bir kapı varmış. Akşam olduğunda, kapılar kapanırmış. Dağlarda yaşayanlar, çeteciler içeri girmesin diye kapıyı kapatırlarmış. Alaçam'da çete olayı aşırıymış. Mesela bizim köyden Veli Çavuş'u yolda kıstırmışlar. Paramparça etmişler. Etlerini parça parça edip dallara asmışlar. O babayiğit bir insandı. Rumla dost geçinirdi. Parası için çeteler tarafından öldürüldüğünü söylüyorlardı. Cebinden hiç para çıkmamış. Ne var ne yok almışlar hep. "Kim yaptı" diyenlere de o zamanda, "Rumlar yaptı" demişler hep"


Urgancı'da Rumların Son Pikniği
Tural, dedesinden, Alaçam'da yaşayan son Rumlarla ilgili hikayeler de dinlediğini söylüyor ve anlatmaya devam ediyor: "Mübadeleden önce Rumları buradan alıp götürmüşler. Hiç Rum kalmamış burada. Dedem anlatırdı. Burada yaşayan Rumlar, hep birlikte toplanmışlar. Yaşlısı genci, çocuğu bebeği bir araya gelmişler. Hemen bu vadinin arkasında Urgancı denen yerde, bir akarsu var. O suyun başında toplanmışlar. Son pikniklerini yapmışlar. Askerler eşliğinde de, katırlarıyla, yayan olarak Boyabat'a gitmişler.  Bu onların son pikniği olmuş"

Tural, büyük dedesinin başından geçen trajikomik bir olayı da aktarıyor. Tural'ın  Büyük Dedesi Hatip Osman, bir gün rahatsızlanıyor. Doktor yok. Nahiyede Rum bir eczacı var. Her ilacı dertlere deva, şıp diye hastalıktan kurtarıyor. Hemen bu Rum eczacıya gidip durumu anlatıyorlar, eczacı da bir ilaç yapıyor ama ilacı vermeden de uyarıyor...

İşte Ali Tural'ın ağzından, hikayenin devamı:

Alaçam'da eskiden Rum bir eczacı varmış. Yerli halk tüm ilaçlarını ondan alırmış. Çok da sevilirmiş. Her derde deva ilaçları varmış. Benim dedemin babası da köy hatibi o zamanlar. Adı Osman.


"Sakın Ha Fazla Vermeyin Yoksa Ölür"
Bir gün Cuma namazını kıldırmış. Açık alanda kaldığı için mi bilinmez, birden rahatsızlanmış. Tabi o zaman doktor, hastane bugünkü gibi değil. Merkezdeki Rum eczacıya gelmişler. O da bir ilaç yapmış hemen.  İlacı bizimkilere vermiş. Verirken de sıkıca tembih etmiş. "Bunu kaşığın ucuyla verin, sakın fazla vermeyin, mazallah adamı öldürürsünüz" demiş.

Demiş ama, köy kafası işte. Bizimkiler de ilacı almışlar. Köy yerinde "ha kardaşlık içiver, ha kardaşlık az daha içiver" diye diye, büyük dedemizi o ilaçla zehirlemişler. Daha 40 yaşındaymış.


Mezarın İçinden Sesler Geliyor
Mezara gömmüşler, duasını edip eve gelmişler. Aynı gün mezarlıktan askerler geçiyormuş. Mezardan bir inilti gelmiş. Askerler, iniltiyi dinlemişler, bir yandan da korkmuşlar. Alaçam'a geldiklerinde anlatmışlar kahvede. E tabi, bu haber köye gidene kadar aradan günler geçmiş. Haberi alınca bizimkiler mezarı açıyorlar. Bir de bakıyorlar ki, meğerse toprak zehri almış, ilaç da etki etmiş. Dedem, çıkmak için çabalamış. Havasızlıktan ölmüş. Ağzından burnundan kanlar gelmiş"

Ali Tural'ın anlattıklarını dinledikten sonra, Alaçam'ın eski tarihi ve çetelerle ilgili küçük bir araştırma yapma ihtiyacını da hissettim. Ve Tayyar Anakök'ün Alaçam tarihi ile ilgili yaptığı araştırmalarla karşılaştım. Bu araştırmalarda, Ali Tural'ın anlattığı Veli Çavuş hikayesinin de emarelerine ulaştım. Ayrıca, o dönemde Alaçam'daki Rum ve Müslüman çetelerin listesine de...

Anlatılan hikayelerle bağlantılı olduğu için, dizinin bu bölümünde, tam da yerine denk düşen bu çalışmayı vermemenin bir eksiklik olacağını düşündüm. İşte Alaçam'daki çeteler ve ilçede mübadele öncesi ve sonrasındaki süreçte meydana gelen ilginç olaylardan birkaçı:


Etlerini Ağaçlara Astılar
Emirler mezarlığında pusu kurarak Tepe Bölme Köyü'nden Yüzükçü Oğlu Veli çavuş'u ve Kızlan Köyü'nden Kızıl Veli'yi kesmek sureti ile öldürdüler. (Ali Tural'ın anlattığı olay) Alaçamlı 80 yaşındaki Besim Çavuşu, Urgancı ormanında odun yaparken Pergelli Papazı Baba Mihail'in kardeşi Anastas başlarında olduğu halde çete efradı parça parça kesmiş, etlerini ağaç dallarına asmışlardır. Bunu gören diğer iki arkadaşı öküzlerini bırakarak oradan kaçmışlardır. Çeteler, Bafra'nın Haydarlı Köyü'nden 3 kişiyi, Karahüseyinli'den Karacaoğlu Papaz'ını 13 kulaç derin kuyuya atmışlardır. Bunlardan ikisi ölmüş, birisi de çobanlar tarafından adı geçen kuyuya atılan ağaç dallarına asılarak kuyunun ağzına çıkmış kurtulmuşlardır.


Evine İngiliz Bayrağı Çeken Beriklis
İngiliz mümessili Solter, Alaçam'da Beriklis'in evine misafir olduğu zaman, Beriklis evine İngiliz bayrağı çekmişti. Büyük kızı Safi, buna mani olmak istediği zaman Beriklis demiştir ki; "Kızım Türk hükümeti artık yok olmuştur, asla korkma. Artık direnmesine imkan kalmamıştır" Mustafa Kemal Paşa Samsun'a çıktığı zaman Alaçam jandarma kumandanı İhsan Bey, Beriklis'in evinde araştırma yapmış, Pontus teşkilatına ait olduğu vesikaları makam eli ile Amasya İstiklal Mahkemesi'ne göndermiş ve mahkeme tarafından Beriklis idam edilmiştir.


Sivritepe'den Yunan Gemisine Haç İşareti
Geyik koşan açıklarında iki Yunan kruvazörü görülünce Tıkıçın Dimit namında bir ihtiyar, onar metre boyunda iki sırığın ucuna haç takmış ve Sivritepe'den kruvazörlere göstermiş ve "burası Rum Mahallesi, buraya top atmayın" demek istemiştir. Azap Hüseyin bunu görmüş, hükümete haber vermiştir. Keyfiyet Amasya'da oturan Nurettin Paşa'ya bildirilmiş ve onun emri ile bu adam çarşıda bir ıhlamur ağacına asılmak sureti ile idam edilmiştir.


Rumlar Malatya'ya Gönderiliyor
Evvelce öz kardeş gibi geçinen Müslümanlarla Rumların artık birbirlerine ehemmiyet ve itimatları kalmamıştır. Rum çetelerinin faaliyeti, Rumların taşkınlığı, Türk öldürmeleri, ecnebi emellerine yardımda bulunmaları ve Pontus hükümeti kurma emelleri dikkat nazarlarını çekmiş ve zararlarına dokunmamak için bunların memleketlerine gönderilmesine emir vermiş, bu ikinci kafile de Boyabat üzerinden Malatya'ya gönderilmiştir. Samsun köprü yolları dururken Boyabat üzerinden gönderilmesi, çete taarruzlarını önlemek, dahili karışıklıklara meydan vermemek içindir.


Alaçam'ın Rum Ve Müslüman Çeteleri
Alaçam'ın Rum çeteleri:  Ayın deresinden Balcı oğlu Yorgi, Ayın deresinden deli Yani, Kara Hüseyinliden Çuvalcıoğulları, Karahüseyinliden Koca Daban Lefter, Çulha köyünden Çapulcu Lefter.

Alaçam'ın Müslüman çeteleri : Karludan Bayram çeteşi, Kozköyü'nden Laz Murat, Doyran'dan Mehmet Çavuş, 50 Arnavut, 100 Laz ve Gürcülerden oluşan çeteler, Rauf bey çetesi, Mahmut bey Çetesi.

Bizim köyden Veli Çavuş'u yolda kıstırmışlar. Paramparça etmişler. Etlerini parça parça edip dallara asmışlar.

Mübadeleden önce Rumları buradan alıp götürmüşler. Urgancı denen yerde, son pikniklerini yapmışlar. Yayan olarak Boyabat'a gitmişler.

Mezara gömmüşler, duasını edip eve gelmişler. Aynı gün mezarlıktan askerler geçiyormuş. Mezardan bir inilti gelmiş. Askerler, iniltiyi dinlemişler, bir yandan da korkmuşlar.

Tıkıçın Dimit, iki sırığın ucuna haç takmış ve Sivritepe'den Karadeniz'e demirleyen Yunan kravözörlerine göstermiş ve "burası Rum Mahallesi, buraya top atmayın" demiş.

Evine İngiliz bayrağı asan Alaçamlı Beriklis'in Pontus teşkilatına ait olduğu belirlenen vesikaları Amasya İstiklal Mahkemesi'ne gönderilmiş ve mahkeme kararı ile idam edilmiştir.

Yarın: Gemide Doğmuş, Kaderi Denizle Örülmüş Bir Mübadil: İbrahim Bahrettin Bey

/Miraç ÖZTÜRK
07 Şubat 2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder