İki günden bu yana, 1 Ocak 2011 tarihine kadar
Türkiye’de üretilen, 15 ülkenin tam standart belgelerine uygun olduğu
tescillenen, ancak Türkiye’de kartellerin gerek piyasalarda ve gerekse bürokrasi
üzerindeki zincirleri kıramadığı için, yaklaşık 40’a yakın sektörün hayat
damarlarına ot tıkanmasına neden olan gelişmeleri sizlerle paylaşmış
bulunmaktayız.
Oyunun yani Türkiye’deki üreticiler için
tezgahlanan oyunun son perdesinin sahnesi ise 1 Ocak 2011 tarihi itibariyle
yürürlüğü konmuştur.
Bilindiği üzere ülkemizin içinde bulunduğu enerji
darboğazına ilişkin enerjide tasarruf çerçevesinde Bayındırlık Bakanlığınca bir
düzenleme getirilmiştir. Bu düzenlemeye göre, Bu yılbaşından itibaren yeni
binalara ruhsat verilme aşamasında Binaların Enerji Kimliğini beyan etme
zorunluluğu bulunmaktadır. Eski binalarda ise bu süreç 2017 tarihine kadar
sürecek ve bu tarihe kadar ülkedeki tüm binaların yalıtımının yapılması
sağlanacak ve dolaysıyla enerji tasarrufu ile yıllık yaklaşık 8 milyar dolarlık
bir meblağın bütçemizden çıkması önlenecektir.
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı konunun alt yapısı
için Makine Mühendisleri Odalarının tasarrufunda ve kontrolünde olabilecek
Enerji Kimlik Belgesi şartlarına ilişkin bir yazılım programının hazırlanması
için bir ihale açar. İhale sonucunda bir firma yazılım için düğmeye basar.
Yazılımın tamamlanabilmesi için 31 Ocak 2010 tarihine kadar bir süre tanındığı
için, firma taahhüdünü yerine getiremez. Dolaysıyla sistem kilitlenmiştir.
Bu noktada, göz yaşartıcı bir tablo ortaya çıkar.
Petrol türevi ürün üreticileri ve satıcıları birliğini temsil eden, doğal
yalıtım sıvalarını kendilerine rakip gördükleri için bu ürünler hakkında
sürekli menfi propagandalar yapan İZODER, Bayındırlık ve İskan Bakanlığına
müracaat ederek, yazılımı bila ücret kendilerinin yapabileceklerini ifade ederler
ve bakanlık da bu vatan millet sevgisi uğruna bu kadirşinaslığı gösteren kurumu
geri çevirmez ve yazılım için söz konusu derneği görevlendirir.
Dernek kurmuş olduğu ekiple yazılımı süresi içinde
bakanlığa teslim eder. Buraya kadar anormal hiçbir durum yoktur. Bakanlık
Samsun MMO’ da içinde bulunduğu Makine Mühendisleri Odalarında yazılım ile
ilgili eğitim seminerler vermeye başlarlar.
Bu noktada, yani 22 Mayıs 2008 tarihi itibariyle,
ürünlerini Resmi Daireler dahil olmak üzere Türkiye piyasalarında serbestçe
satabilen Doğal Yalıtım Sıvaları üreticileri, BEP-TR adı verilen yazılımda yer
almadığı öğrenirler. Aslında İZODER’in yapmış olduğu yazılımda, bu tür
ürünlerin yer almaması beklenen bir gelişmedir. Çünkü onlara göre bu tür
ürünleri üretenler sahtekardır ve tüketiciyi aldatmaktadırlar.
Doğal Yalıtım Sıvaları üreticileri kurmuş oldukları
dernek vasıtası ile (DİM-DER) ilk etapta Genel Müdürlükler seviyesinde dizi
toplantılar gerçekleştirerek, yazılımda yer almamalarının nedenlerini öğrenmeye
çalışırlar. Ancak hiçbir kurumdan tatmin edici cevaplar alınamaz.
Bayındırlık ve İskan Bakanı Mustafa Demir ile ‘de
konu ile ilgili 3 toplantı yapılır. Bakan, başta müsteşar olmak üzere ilgili
daire başkanlarına talimatlar verir. Konu ile ilgili gerekenlerin yapılmasını,
ülkemizde üretilen bu tür ürünlerin gerekli standart belgeleri bulunmasına
rağmen, neden yazılımda yer almadığının incelenmesi konusunda talimatlar verir.
Üreticiler bakan’ın bu yaklaşımı karşısında her
toplantı sonrasında mutlu olarak Ankara’dan ayrılırlar. Ancak devran yine
aynıdır. Değişen hiçbir şey yoktur. Üstelik yazılımın maddelerinin karşısında
yazılımı yapan yani bir nevi sponsor olan derneğin logosu yer almaktadır. Oysa
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı TFF veya başka bir özerk kuruluş değil,
devlettir. Devlete de Anayasa gereği hiçbir kurum veya kuruluş sponsor olamaz.
Yani devletin “x” veya “y” kuruluşuna yaptırmış olduğu hizmet gereği, o kuruluşu
öne çıkarabilecek hiçbir oluşumun altına imza atmaz.
Üreticiler elbette buna da itiraz ederler. Haksız
rekabet koşullarının bizzat devlet tarafından yaratıldığını iddia ederek, söz
konusu logonun yazılımdan çıkarılması gerektiği ilgililere iletirler.
Bayındırlık ve İskan Bakanı Mustafa Demir, konu ile
ilgili istişareler yapmak üzere tüm daire genel müdür ve başkanlarını odasında
toplar. Konu müzakere edilir. Genel müdür ve daire başkanları ise bakana, kendi
pencerelerinden olayı aksettirmeyi sürdürürler. Bu arada malu genel müdürler
ziyaretleri çerçevesinde yapılan ziyaretlerde üreticilerin yaşamış oldukları
bazı olaylar dikkat çeker.
Yapı İşleri Genel Müdürünün makamına dernek olarak
ziyarete gidildiğinde, Genel Müdür, üreticileri çok sıcak karşılamıştır. Ancak
bu tür ürünlerin varlığından sanki hiç haberi yoktur. Bakan’ın toplantılarda
üreticileri “başvurularınızı yazılı yapın” şeklindeki uyarıları sonucunda
Bayındırlık Bakanlığı Yapı İşleri Genel Müdürlüğü ve diğer birimlere gönderilen
tüm yazılı müracaatlar dan da cevap alınamamıştır. Konu genel müdüre
aksetirilir. Genel Müdür kendisi adına gönderilen yazıları almadığını iddia
eder.
Kurumsal bir yapıda yönetilen firmalardan biri,
toplantı esnasında İstanbul’daki sekreterini arar. Çünkü firmadan gönderilen
her türlü yazılı evraklar fax’landığında veya gönderildiğinde, yazının ulaşıp
ulaşmadığı teyit edilir ve kiminle görüşüldü ise adı notlara alınır.
İstanbul’daki sekreter, yazının teyidi ile ilgili bir isim verir. Bu isim de
Genel Müdürün makam sekreteridir. Yani yazı sekretere kadar ulaşmış, ancak 2
metrelik diğer odaya her ne hikmetse ulaşmamıştır.
Yaşananlar üreticilerin yabancısı olduğu tutum ve
davranışlar değildir. Çünkü 2008 öncesinde ürünlerini TSE 825 standartlarına
kabul edilmesi için çok daha vahim tablolar ile karşılaşan üreticiler bu tür
tutumlara alışkındırlar. Çünkü karşılarında dev kuruluşlar ve kökü ülke dışında
olan pek çok kartelin yerli işbirlikçileri vardır.
Bakan Demir’in daire başkanları ile yaptığı
istişare toplantısına geri dönecek olur isek, konu ile ilgili üreticileri
temsilen oluşan derneğe mensup firma yetkilisi, bu toplantı sırasında telefon
ile aranır. (Süleyman SALUR) Bakan Demir
ile benim aramda geçen konuşmanın metni aynen şu şekildedir.
(Devam
Edecek)
/Süleyman
SALUR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder