14 Şubat 2014 Cuma

Bu Ülke Kartellere Böyle Peşkeş Çekiliyor –IV (Son)

3 Bölüm halinde yayınladığımız, dizimizin son bölümünde, Bayındırlık ve İskan Bakanı Mustafa Demir ile aramızda geçen dialog aynen şu şekildedir.

--- (M.Demir), “Şu anda bütün daire başkanları ve genel müdürler odamdalar, siz piyasalarnda sattığınız ürünler için  belgelerinizi Üniversiteden mi aldınız , yoksa TSE’den mi aldınız”

( Bu sorudan anlaşıldığı üzere Demir’e,   bizim ürünlerimize ait standart belgelerimizi TSE’den değil de, bir Üniversiteden aldığımız şeklinde bir bilgi sunulmuş.)

--- (S.Salur), “ Hayır sayın bakanım TSE’den aldık.”

--- (M.Demir) “Tekrar soruyorum, siz belgelerinizi Üniversiteden almadınız mı?

--- (S.Salur) Hayır sayın bakanım, biz ürünlerimizi Gebze’deki TSE Bölge Müdürlüğüne test için gönderdik. Yaklaşık 3 ay sonra da belgelerimizi TSE Bölge Müdürlüğünden giderek teslim aldık. Bilahare, ürünlerimizin o dönemde yani 2007 yılında TSE’nin yetkili kıldığı Süleyman Demirel Üniversitesinde test edildiğini öğrendik. Ancak bizim muhatabımız hiçbir zaman Süleyman Demirel Üniversitesi veya bir başka kurum olmadı. Biz TSE kurumuna belge için müracaat ettik ve bu kurumdan belgelerimizi aldık.”

 --- (M.Demir) “O halde telefonu müsteşarımıza veriyorum ona bu söylediklerini ilet”

--- (Müsteşar) Süleyman bey, siz belgelerinizi Üniversiteden almadınız mı? (sorulan soru bakan M.Demir’in yönelttiği soru ile aynı olduğuna dikkatinizi çekerim.)

--- (S.Salur) Sayın müsteşarım, sayın bakanımıza da arz ettim. Biz ürünlerimizi İstanbul Gebze’de bulunan TSE’ye teslim ettik. Onların ne şekilde ve nerelere test ettiğini de bilmiyorduk. Sonradan öğrendik. Üstelik firma olarak TSE’nin gerekli testleri Üniversitede  mi yoksa başka bir yerde mi test ettirdiği bizi hiç ilgilendirmez, üstelik biz üniversitelerden aldığımız test raporları ile piyasalarda, resmi dairelerde nasıl mal satabilirdik.”

--- (Müsteşar) “O halde sen bize TSE’den aldığınız belgeleri fax’la, bakan beyin fax’ına gönder, şu an bekliyoruz”

Ben aynı anda kendi belgelerim ile birlikte diğer firmaları da arayarak TSE belgelerini Bakan Mustafa Demir’in direkt fax’ına gönderilmesini iletiyorum. Diğer yandan da sinirlerim boşanıyor ve isyan ediyorum ve sekreterim fax çekerken kendi kendime söyleniyorum.

Devletin müsteşarı, kendi bünyelerinde bulunan bir kuruma telefon açıp, “ şu firmaların TSE belgeleri var mı?, bu belgeleri ne şekilde verdiniz ?diye bir soru yöneltmiyor, bakan beyin yanında futbol tabiri ile yedikleri golü çıkarmaya çalışıyorlar, bilmeze yatıyorlar” şeklinde düşünmekten kendimi alamadım.

Bu girişimler sonucunda TSE 815 standartlarında yer alan değerler güya aynen BEP TR programına ilave ediliyor. Ancak ısı iletkenliği olarak ifade edilen değeri 0.70 W/mK olarak değerlendiriyorlar. Bunun da anlamı; doğal yalıtım sıvalarının daha fazla kalınlıkta kullanılmasını zorunlu kılıyor. Yani bu tür ürünlerin diğer petrol türevi ürünlere karşı, piyasalarda daha pahallı maliyetler ile satılması gerçeğini ortaya çıkarıyor.

Çünkü petrol türevi ürünlerinin uygulamadaki ısı iletkenlik değerleri ile ürün olarak ısı iletkenlik değerleri arasında büyük farklar olduğunu elbette bizlerden daha iyi biliyorlar. Bu şekilde piyasanın doğal yalıtım sıvalarına karşı talepleri önleyeceklerini düşünüyorlar.

Bugüne kadar Bayındırlık Bakanı Mustafa Demir’in uyarıları sonucunda gerek firmalar ve gerekse dernek olarak yapılan tüm yazılı müracaatlardan cevap alınamamıştır. Ankara’da elden verilen yazıların cevabı şu ana kadar alınamamıştır.

Doğal Yalıtım Sıvaları üreticilerinin sıkıntıları sadece bu yaşananlar la da bitmiyor. Şekerbank bankacılık faaliyetlerinde EKO-KREDİ adı altında bir sistem oluşturuyor. Binalarına yalıtım yaptırmak isteyen kişiler, bankaya müracaat ederek kredi talebinde bulunuyor.

Bankanın olmazsa olmaz şartlarının başında ise, yalıtım ürünlerinin İZODER üyesi bir satıcıdan temin edilmesi geliyor. Çünkü İZODER ile, banka arasında yapılan protokola göre, binaların yalıtımında dernek üyelerinin dışındaki firmalardan ürün temin edenler, söz konusu krediden istifade edemiyor.

Konu ile ilgili Şekerbank hakkında da yasal işlemler yapılması için Avukatlarımıza gerekli talimatlar verilmiş bulunulmaktadır. Haksız rekabet koşullarını oluşturan bu uygulama, ülke kaynakları ile üretim yapan kuruluşlara vurulan en büyük darbedir.

Yaklaşık 4 günden bu yana bire bir yaşadığımız olayları özetleyerek sizlerin takdirlerine sunmuş bulunmaktayız. Yazılarımızın da başlığında “BU ÜLKE KARTELLERE BÖYLE PEŞKEŞ ÇEKİLİYOR” ifadelerini kullandık.

Bugün yalıtım sektöründe, yarın Nükleer Santrallerinde, öbür gün petrol kuyularında, daha sonraları Aselsan ve benzeri kuruluşlarda bu tür senaryolar her dönemde yaşanacaktır. Bu ülkenin değerlerini hiçe sayarak, ülkeyi yabancılara peşkeş çekenler bu dünyada olmasa bile, ahrette kesinlikle bir bedel ödeyeceklerdir.

Burada yabancı yatırımcılara karşı olduğumuz sonucu çıkarılmasın. Elbette yabancı yatırımcıların ülkemize kazandıracakları katma değerler önemlidir. Ancak bu değerleri elde etmek adına, ülkemiz ithalat cenneti olarak değerlendirilecek ise, cari açıktaki makasın açılmasına daha fazla imkan tanınacak ise, her şeyden de önemlisi ithal edilen ürünlerin muadillerinin kendi değerlerimiz ile üretimi sağlanarak piyasalara hakim olma şansı ortaya çıkacak ise, ülke geleceğini riske etmenin bir anlamının olmadığını düşünüyoruz.

Eğer bu ülkenin mühendisleri, mimarları, kimyagerleri sanayiciler ile el ele vererek, bırakın ülkedeki başarılarını, dış ülkelerde dahi aranan niteliklerde buluşlara imza atabiliyor ise, önlerinin kapatılması yerine, tüm imkanlar kendilerine sunulmalı ve teşvik edilerek üretimlerini artırmaları yönünde desteklenmelidir.

Belirli kuruluşların devlet kadrolarında görev yapan ancak bu görevlerini suistimal eden kişileri kolaylıkla bularak, onlarla kurdukları yakın ilişkiler sonucu kartellere hizmet edecek bir yapıyı kolayca oluşturabildiklerini şahsen yaşadıklarımızla tespit etmiş bulunmaktayız.

Dernek olarak girişimlerimizden sonuç alınamadığı taktirde, yani ürünlerimizin gerçek ısı iletkenlik değerlerinin BEP TR programında yer almaması halinde, hukuki girişimler başlatılarak, yürütmeyi durdurma kararı aldırılması yönünde karar almış bulunmaktayız. Bunun da anlamı, Türkiye’de yalıtım sektörü için uygulanması düşünülen programların bir süre daha ertelenmesidir. Sonuçta zararlı çıkan yine Türk ekonomisi olacaktır.

Doğal Yalıtım Sıvaları, bu ülkenin insanları tarafından keşfedilen ve dünyanın çeşitli ülkelerine ihraç edilen değerleridir. Ülke ekonomisinde katma değer yaratacak bu buluşun karşısında cephe oluşturmak, her şeyden önce bu ülkeye ihanettir. Konu ile ilgili gelişmeler tüm detayları ile köşemizde yer alacaktır. 

/Süleyman SALUR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder