12 Şubat 2014 Çarşamba

Balıkçı Rumların 'ateş'i Ve Asırlık Yel Değirmeni

Balıkçı Rumlar, Tekkeköy sahilinde devasa ateşler yakarmış. Balık, bu ateşi görüp, yavaş yavaş yanaşırmış kıyıya, ağlara teslim olurmuş... İşte bu büyük ateşin adıymış, Çırakman. Çırakman'a asıl "ateş" ise, mübadeleden hemen önce düşmüş. Sokağından geçen Müslüman kadınla, "Senin kocan Çanakkale'de asker" diyerek, fırınından çıkardığı sıcak somunu paylaşan Rumlar ile Kurban Bayramı'nda ilk önce Rum komşusuna pay yollayan Müslümanlar artık birbirlerinin kapısını çalmaz olmuş...

Bu kez durağımız Tekkeköy İlçesi'nin Çırakman Mahallesi... Ali Hoca ile telefonlaşıyoruz, kendisi beni evinde bekliyor. Sabahın erken saatlerinde Çırakman'a gidiyorum. Çırakman Köyü yada yeni haliyle mahallesi, Kerim Bey Konağı'nın hemen yanındaki bir şoseden yaklaşık 3-4 kilometre yukarıda bir yer. Tam anlamıyla bir mübadil köyü...

Köyün merkezinde bulunan, Rumlar zamanında kilise olarak kullanılan ama mübadele sonrasında yeniden düzenlenen caminin hemen yanında, emekli öğretmen Ali Elmas yani Ali Hoca, beni karşılıyor.


Ali Hoca'nın Çiçek Sevgisi
Önce bahçeye giriyoruz... Ali Hoca'nın bahçesinde aşılanmış yüzlerce gül var. Her birine renkli ipler bağlamış, kokusuna, rengine göre ayırmış. Zamanının çoğunu burada geçirdiğini söyleyen Ali Hoca'ya, "Mübadillerin toprak aşkı, çiçek aşkı dikkat çekiyor" diyorum. O da, "Haklısın, bizim Rumeli'de de, buradaki evlerimizde de toprağa saygı, çiçeğe, ağaca aşırı bir sevgi vardır" diyor. Ve başlıyor bana bahçesini gezdirmeye... Henüz açmamış ama renkleri uçlarındaki iplerden belli olan, "renk renk güllerin" arasından geçiyoruz...


Yaşayan Çınarlarımızı Değerlendiremedik
Ardından eve giriyoruz. Bizi Ali Hoca'nın emekli öğretmen eşi Hayriye Hanım karşılıyor. İçeri geçip oturuyoruz ve başlıyoruz sohbete... Ali Hoca'ya mübadeledeki "hikayeleri" bulmaya çalıştığımı anlatıyorum. Ali Hoca'nın da mübadele ile ilgili araştırmaları olduğunu öğreniyorum, bana bundan yaklaşık 7-8 sene önce hazırladığı ve içinde mübadelenin birinci kuşağından yaşlıların olduğu bir CD’yi izletiyor. Aynı zamanda da ekliyor: "Bu hazineleri, yaşayan çınarları maalesef yeterince değerlendiremedik"


Çırakman'lı Papaz'la Dost Oluyor
Ali Hoca'yla sohbetimize Çırakman ile ilgili bir soruyla başlıyorum. Eski bir Rum Köyü Çırakman. Yunanistan'dan gelip ata toprağını ziyaret eden çok Rum olmuş geçen yıllar içerisinde. Hatta Ali Hoca gittiği bir Yunanistan ziyaretinde dedesi Çırakmanlı olan bir Papaz ile yakın dost bile olmuş, ondan hikayeler dinlemiş...


Çırakman "Büyük Ateş" Demek
Ali Hoca, benim Çırakman'ın ne anlama geldiği ile ilgili sorumu hemen cevaplıyor: "Burası köyün orijinal adı. Değişmeden günümüze kadar gelmiş. Diğer köylerden de adı değişen olmamış pek. Mesela Asarağaç, Rumlardan kaldığı gibi, Ökse Köyü de aynı, Andırya da aynı şekilde kalmış. Çırakman'ın kelime anlamı ise "büyük ateş" demek. Burada yaşayan Rumlar, tarım haricinde aynı zamanda balıkçılık ile uğraşıyorlarmış. Akşamları sahile kamp kurup, büyük ateşler yakıyorlarmış. Bu ateşler denizdeki balıkları cezbetmek, onları sahile yaklaştırmak için yakılırmış. İşte yakılan o büyük ateşe "çırakman" deniliyormuş. O günden bugüne de isim aynen kalmış"


Onlar Medreseye Biz Kiliseye Giderdik
Ali Hoca, Yunanistan'a dedelerinin topraklarını ziyaret etmek için de gitmiş, oradaki Rumları dede topraklarını tanımaları için Samsun'a da getirmiş. Bundan bir kaç yıl evvel çeşitli festivaller düzenlemişler ve Tekkeköy Belediyesi'nin ev sahipliğinde çok güzel işlere imza atmışlar...O zaman tanıştığı bir Rum ile ilgili "kardeşlik" vurgulu bir anısını da hemen paylaşıyor Ali Hoca:

"Babaannesi bizim köyden, Çırakman'dan gitmiş bir Rum vardı. Torununun çocukları bile Türkçe biliyordu. Bu köyden gitmişler zamanında o anlatıyordu. Türk çete grupları baskın yaptığında buradan Ay Tepesi'ne, Rum çeteler baskın yaptığında da mısır tarlalarına kaçıyorlarmış. Çünkü onları koruyan bir güç, bir otorite yok o zamanlar. Anlatıyordu, "Biz çok iyi geçinirdik. Onlar medreseye gider, biz kiliseye giderdik. Ne zamanki, Pontusçuluk başladı, yavaş yavaş birbirimize serin bakmaya başladık" derlermiş"


Rum Kadınlar Asker Eşine Ekmek Veriyor
Ali Hoca, bu olayın ardından da konuyu destekleyecek Çırakman'da gerçekleşmiş ve o zamanki Rum-Müslüman kardeşliğini simgeleyen bir olaydan bahsediyor ve ekliyor:

"Mesela bir hikaye vardı Çırakman'da geçen. Müslüman kadının kocası askerdeymiş. Ve bir gün Rumların yoğun yaşadığı sokaktan  geçerken, o sırada oradaki kadınlar fırından taze ekmek çıkartıyorlarmış. "Senin kocan askerde" diyerek, yanlarına çağırmışlar. Sıcak taze ekmek vermişler. O kadar birbirleriyle kaynaşmışlar yani. Aradaki tek fark "din", başka bir şey değil"


Sırtında Tüfek, At Üstünde Bir Kadın
Çaylarımızı yudumlarken, Ali Hoca Rumeli'de çekindikleri fotoğrafları çıkartıyor. Orada birlikte sirtaki yaptıkları, el ele kol kola girdikleri, horon oynadıkları dakikaları sanki tekrar yaşarmış gibi anlatıyor. Eski fotoğraflara da bir göz atıyoruz... O sırada sırtında tüfek, at üzerinde bir kadın dikkatimi çekiyor: Kıyıcı Cemile.

Kıyıcı Cemile'nin tam olarak hikayesini kimse bilmiyor ama Ali Hoca'nın çocukluğunda hafızasında yer etmiş bir figür Kıyıcı Cemile. Kısa da olsa bahsediyor: "Kıyıcı Cemile derlerdi adına. Kavala'nın Sarışaban nahiyesi Muratlı Köyü'nden gelmişti. Konak yerlerinde atıyla endam eder, sırtında tüfeğiyle gezerdi. Düğünlerde, derneklerde erkek gibi silah atardı. Aktif birisiydi. Nice erkekleri cebinden çıkarırdı. Herkes kendisinden çekinirdi. Aslında tam olarak hikayesini de kimse bilmiyor. Yaşıyor diye duymuştum. İstanbul'da çocuklarının yanında olduğu söyleniyordu"


Devletin Yaptırdığı Mübadele Evleri
Ali Hoca ile evdeki sohbetimizi sonlandırıp dışarı çıkıyoruz. Köyü biraz turlayıp, mübadele sonrası devletin yaptığı evlerden, kalan son iki örneği görmeye gidiyoruz. Bu evler Çırakman'da 50 hane olarak inşa edilmiş. Aynı tip evler Türkiye genelinde mübadillerin yerleştiği yaklaşık 240 köyde yapılmış. Çırakman'da bu ahşap evlerden sadece bir tanesi ilk günkü gibi ayakta... Diğer ev ise, yıkılmak üzere...


Rusya'da Çalışan Değirmen İçin Para Topluyor
Evlerin fotoğrafını çektikten sonra yönümüzü Tekkeköy ile özdeşleşmiş bir mabede, Yel Değirmeni'ne çeviriyoruz... Rumlardan kalma olan bu yel değirmeni, Tekkeköy Belediyesi tarafından restore edilmiş. Yeri Çırakman Köy mezarlığının hemen yanında. Devasa bir yapı. Değirmenin bulunduğu tepeden baktığınızda, deniz ayaklarınızın altında...

Ali Hoca, değirmenin hikayesini anlatıyor: "Bu değirmenin asıl sahibi Rumlar. Çırakmanlı Rumlar, Rusya'ya çalışmaya gidiyorlar. Belirli bir dönem orada çalışıyorlar. Orada büyük yel değirmenlerini görüyorlar. Ve aralarında para toplayarak köy muhtarına u değirmeni yaptırması için veriyorlar. Rusya'da gördüklerinin aynısını yaptırıyorlar. Burada buğdaylarını, mısırlarını çekiyorlar.


"Altın Var" Diye Takan Ediliyor
Mübadele olduktan sonra ise sahipsiz kalıyor. Değirmenin taşları zaten yokmuş, içi boşmuş. Yanmış, yıkılmış. Tahrip edilmiş. Buradan giden Rumlar, Türklerin "bir daha geri gelmesinler" diye yaktıklarını, Rumeli'den gelen Türkler de Rumların, "Türklere kalmasın, kullanmasınlar" diye yıktıklarını iddia ediyormuş. Her halkın kendi ürettiği senaryolar bunlar, doğru yanlı bilemeyiz.

Tabi bu değirmenin içinde "altın var" söylentileri de yıllarca tahrip edilmesine neden oldu. Defineciler değirmeni talan etti, altını üstünü kazdılar, duvarlarını tahrip ettiler. Ama sonra belediyemiz güzel bir çalışmayla orijinaline sadık kalarak değirmeni bugünkü haline getirdi"


Tekkeköy Belediyesi Restore Ediyor
Yel Değirmenini gezerken, belediye tarafından hazırlanan tabela, Ali Hoca'nın dediklerini teyit ediyor:

Samsun Tekkeköy İlçesi Çırakman Mahallesi'nde bulunan  tarih yel değirmeni, 1860 yıllarında burada yaşayan Rumlar tarafından yapılmıştır. 1800'lü yılların ortalarından itibaren her yıl altı ay süreyle fırın işçiliği yapmak için Rusya'ya çalışmaya giden Çırakmanlı Rum erkekler, orada görüp benzer bir değirmeni Çırakman'a yaptırmak istemişler ve köyde imece usulü para toplayıp, çok rüzgar aldığını gördükleri bu bölgeyi uygun görüp değirmeni yaptırmışlardı. 1914'lü yıllarda da faaliyette olduğu bilinmektedir. Daha sonraki yıllardan günümüze kadar harabe haline gelmiş olan yel değirmeni, Tekkeköy Belediyesi tarafından 2011 yılında restorasyon çalışmalarına başlanmış olup bugün aslına uygun bir şekilde ve faaliyette olarak kullanıma açılmıştır. Tekkeköy sınırları içinde var olan ilk ve tek yel değirmenidir. Hem turizm açısından hem de organik un elde edilmesi düşünüldüğünde bölgede turizmin, tarihin ve doğaya saygının simgesidir"

Ali Hoca ile, değirmen gezimiz burada sonlanıyor ve vedalaşıyoruz. Çırakman hakkında evde konuştuklarımız üzerinden bir durum değerlendirmesi yapıyoruz ayrılmadan ve ilginç konular çıkıyor ortaya... Mübadillerin yemek kültürleri, kahvehane meselesi ve Samsun'da ilk yaptırılan ilkokul...


Yarın:  Samsun’da Kendi İmkanlarıyla İlk Okul Yaptıranlar Kimler Ve Bayram Sabahı Neden Silah Atılır ?

Çırakman Köyü yada yeni haliyle mahallesi, Kerim Bey Konağı'nın hemen yanındaki bir şoseden yaklaşık 3-4 kilometre yukarıda bir yer. Tam anlamıyla bir mübadil köyü...

Rumlar, akşamları sahilde büyük ateşler yakıyorlarmış. Bu ateşler denizdeki balıkları cezbetmek, onları sahile yaklaştırmak için yakılırmış. İşte yakılan o büyük ateşe "çırakman" deniliyormuş.

Babaannesi bizim köyden, Çırakman'dan gitmiş bir Rum vardı. Torununun çocukları bile Türkçe biliyordu. O anlatıyordu. Türk çete grupları baskın yaptığında buradan Ay Tepesi'ne, Rum çeteler baskın yaptığında da mısır tarlalarına kaçıyorlarmış.

Çırakmanlı Rumlar, Rusya'ya çalışmaya gidiyorlar. Belirli bir dönem orada çalışıyorlar. Orada büyük yel değirmenlerini görüyorlar. Ve aralarında para toplayarak köy muhtarına u değirmeni yaptırması için veriyorlar.

Mübadele sonrası devlet Çırakman'da 50, Türkiye genelinde ise mübadillerin yerleştiği yaklaşık 240 köye bu ahşap evlerden yapmış. Çırakman'da sadece bir tanesi ilk günkü gibi ayakta...

/Miraç ÖZTÜRK
12 Şubat 2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder