Balıkçı Rumlar, Tekkeköy sahilinde devasa ateşler
yakarmış. Balık, bu ateşi görüp, yavaş yavaş yanaşırmış kıyıya, ağlara teslim
olurmuş... İşte bu büyük ateşin adıymış, Çırakman. Çırakman'a asıl
"ateş" ise, mübadeleden hemen önce düşmüş. Sokağından geçen Müslüman
kadınla, "Senin kocan Çanakkale'de asker" diyerek, fırınından
çıkardığı sıcak somunu paylaşan Rumlar ile Kurban Bayramı'nda ilk önce Rum
komşusuna pay yollayan Müslümanlar artık birbirlerinin kapısını çalmaz olmuş...
Bu kez durağımız Tekkeköy İlçesi'nin Çırakman
Mahallesi... Ali Hoca ile telefonlaşıyoruz, kendisi beni evinde bekliyor.
Sabahın erken saatlerinde Çırakman'a gidiyorum. Çırakman Köyü yada yeni haliyle
mahallesi, Kerim Bey Konağı'nın hemen yanındaki bir şoseden yaklaşık 3-4 kilometre yukarıda
bir yer. Tam anlamıyla bir mübadil köyü...
Köyün merkezinde bulunan, Rumlar zamanında kilise
olarak kullanılan ama mübadele sonrasında yeniden düzenlenen caminin hemen
yanında, emekli öğretmen Ali Elmas yani Ali Hoca, beni karşılıyor.
Ali Hoca'nın
Çiçek Sevgisi
Önce bahçeye giriyoruz... Ali Hoca'nın bahçesinde
aşılanmış yüzlerce gül var. Her birine renkli ipler bağlamış, kokusuna, rengine
göre ayırmış. Zamanının çoğunu burada geçirdiğini söyleyen Ali Hoca'ya,
"Mübadillerin toprak aşkı, çiçek aşkı dikkat çekiyor" diyorum. O da,
"Haklısın, bizim Rumeli'de de, buradaki evlerimizde de toprağa saygı,
çiçeğe, ağaca aşırı bir sevgi vardır" diyor. Ve başlıyor bana bahçesini
gezdirmeye... Henüz açmamış ama renkleri uçlarındaki iplerden belli olan,
"renk renk güllerin" arasından geçiyoruz...
Yaşayan
Çınarlarımızı Değerlendiremedik
Ardından eve giriyoruz. Bizi Ali Hoca'nın emekli
öğretmen eşi Hayriye Hanım karşılıyor. İçeri geçip oturuyoruz ve başlıyoruz
sohbete... Ali Hoca'ya mübadeledeki "hikayeleri" bulmaya çalıştığımı
anlatıyorum. Ali Hoca'nın da mübadele ile ilgili araştırmaları olduğunu
öğreniyorum, bana bundan yaklaşık 7-8 sene önce hazırladığı ve içinde
mübadelenin birinci kuşağından yaşlıların olduğu bir CD’yi izletiyor. Aynı
zamanda da ekliyor: "Bu hazineleri, yaşayan çınarları maalesef yeterince
değerlendiremedik"
Çırakman'lı
Papaz'la Dost Oluyor
Ali Hoca'yla sohbetimize Çırakman ile ilgili bir
soruyla başlıyorum. Eski bir Rum Köyü Çırakman. Yunanistan'dan gelip ata
toprağını ziyaret eden çok Rum olmuş geçen yıllar içerisinde. Hatta Ali Hoca
gittiği bir Yunanistan ziyaretinde dedesi Çırakmanlı olan bir Papaz ile yakın
dost bile olmuş, ondan hikayeler dinlemiş...
Çırakman
"Büyük Ateş" Demek
Ali Hoca, benim Çırakman'ın ne anlama geldiği ile
ilgili sorumu hemen cevaplıyor: "Burası köyün orijinal adı. Değişmeden
günümüze kadar gelmiş. Diğer köylerden de adı değişen olmamış pek. Mesela
Asarağaç, Rumlardan kaldığı gibi, Ökse Köyü de aynı, Andırya da aynı şekilde
kalmış. Çırakman'ın kelime anlamı ise "büyük ateş" demek. Burada
yaşayan Rumlar, tarım haricinde aynı zamanda balıkçılık ile uğraşıyorlarmış.
Akşamları sahile kamp kurup, büyük ateşler yakıyorlarmış. Bu ateşler denizdeki
balıkları cezbetmek, onları sahile yaklaştırmak için yakılırmış. İşte yakılan o
büyük ateşe "çırakman" deniliyormuş. O günden bugüne de isim aynen
kalmış"
Onlar
Medreseye Biz Kiliseye Giderdik
Ali Hoca, Yunanistan'a dedelerinin topraklarını
ziyaret etmek için de gitmiş, oradaki Rumları dede topraklarını tanımaları için
Samsun'a da getirmiş. Bundan bir kaç yıl evvel çeşitli festivaller
düzenlemişler ve Tekkeköy Belediyesi'nin ev sahipliğinde çok güzel işlere imza
atmışlar...O zaman tanıştığı bir Rum ile ilgili "kardeşlik" vurgulu
bir anısını da hemen paylaşıyor Ali Hoca:
"Babaannesi bizim köyden, Çırakman'dan gitmiş
bir Rum vardı. Torununun çocukları bile Türkçe biliyordu. Bu köyden gitmişler
zamanında o anlatıyordu. Türk çete grupları baskın yaptığında buradan Ay
Tepesi'ne, Rum çeteler baskın yaptığında da mısır tarlalarına kaçıyorlarmış.
Çünkü onları koruyan bir güç, bir otorite yok o zamanlar. Anlatıyordu,
"Biz çok iyi geçinirdik. Onlar medreseye gider, biz kiliseye giderdik. Ne
zamanki, Pontusçuluk başladı, yavaş yavaş birbirimize serin bakmaya
başladık" derlermiş"
Rum Kadınlar
Asker Eşine Ekmek Veriyor
Ali Hoca, bu olayın ardından da konuyu
destekleyecek Çırakman'da gerçekleşmiş ve o zamanki Rum-Müslüman kardeşliğini
simgeleyen bir olaydan bahsediyor ve ekliyor:
"Mesela bir hikaye vardı Çırakman'da geçen.
Müslüman kadının kocası askerdeymiş. Ve bir gün Rumların yoğun yaşadığı
sokaktan geçerken, o sırada oradaki
kadınlar fırından taze ekmek çıkartıyorlarmış. "Senin kocan askerde"
diyerek, yanlarına çağırmışlar. Sıcak taze ekmek vermişler. O kadar
birbirleriyle kaynaşmışlar yani. Aradaki tek fark "din", başka bir
şey değil"
Sırtında
Tüfek, At Üstünde Bir Kadın
Çaylarımızı yudumlarken, Ali Hoca Rumeli'de
çekindikleri fotoğrafları çıkartıyor. Orada birlikte sirtaki yaptıkları, el ele
kol kola girdikleri, horon oynadıkları dakikaları sanki tekrar yaşarmış gibi
anlatıyor. Eski fotoğraflara da bir göz atıyoruz... O sırada sırtında tüfek, at
üzerinde bir kadın dikkatimi çekiyor: Kıyıcı Cemile.
Kıyıcı Cemile'nin tam olarak hikayesini kimse
bilmiyor ama Ali Hoca'nın çocukluğunda hafızasında yer etmiş bir figür Kıyıcı
Cemile. Kısa da olsa bahsediyor: "Kıyıcı Cemile derlerdi adına. Kavala'nın
Sarışaban nahiyesi Muratlı Köyü'nden gelmişti. Konak yerlerinde atıyla endam
eder, sırtında tüfeğiyle gezerdi. Düğünlerde, derneklerde erkek gibi silah
atardı. Aktif birisiydi. Nice erkekleri cebinden çıkarırdı. Herkes kendisinden
çekinirdi. Aslında tam olarak hikayesini de kimse bilmiyor. Yaşıyor diye
duymuştum. İstanbul'da çocuklarının yanında olduğu söyleniyordu"
Devletin
Yaptırdığı Mübadele Evleri
Ali Hoca ile evdeki sohbetimizi sonlandırıp dışarı
çıkıyoruz. Köyü biraz turlayıp, mübadele sonrası devletin yaptığı evlerden,
kalan son iki örneği görmeye gidiyoruz. Bu evler Çırakman'da 50 hane olarak
inşa edilmiş. Aynı tip evler Türkiye genelinde mübadillerin yerleştiği yaklaşık
240 köyde yapılmış. Çırakman'da bu ahşap evlerden sadece bir tanesi ilk günkü
gibi ayakta... Diğer ev ise, yıkılmak üzere...
Rusya'da
Çalışan Değirmen İçin Para Topluyor
Evlerin fotoğrafını çektikten sonra yönümüzü
Tekkeköy ile özdeşleşmiş bir mabede, Yel Değirmeni'ne çeviriyoruz... Rumlardan
kalma olan bu yel değirmeni, Tekkeköy Belediyesi tarafından restore edilmiş.
Yeri Çırakman Köy mezarlığının hemen yanında. Devasa bir yapı. Değirmenin
bulunduğu tepeden baktığınızda, deniz ayaklarınızın altında...
Ali Hoca, değirmenin hikayesini anlatıyor: "Bu
değirmenin asıl sahibi Rumlar. Çırakmanlı Rumlar, Rusya'ya çalışmaya
gidiyorlar. Belirli bir dönem orada çalışıyorlar. Orada büyük yel değirmenlerini
görüyorlar. Ve aralarında para toplayarak köy muhtarına u değirmeni yaptırması
için veriyorlar. Rusya'da gördüklerinin aynısını yaptırıyorlar. Burada
buğdaylarını, mısırlarını çekiyorlar.
"Altın
Var" Diye Takan Ediliyor
Mübadele olduktan sonra ise sahipsiz kalıyor.
Değirmenin taşları zaten yokmuş, içi boşmuş. Yanmış, yıkılmış. Tahrip edilmiş.
Buradan giden Rumlar, Türklerin "bir daha geri gelmesinler" diye
yaktıklarını, Rumeli'den gelen Türkler de Rumların, "Türklere kalmasın,
kullanmasınlar" diye yıktıklarını iddia ediyormuş. Her halkın kendi
ürettiği senaryolar bunlar, doğru yanlı bilemeyiz.
Tabi bu değirmenin içinde "altın var"
söylentileri de yıllarca tahrip edilmesine neden oldu. Defineciler değirmeni
talan etti, altını üstünü kazdılar, duvarlarını tahrip ettiler. Ama sonra
belediyemiz güzel bir çalışmayla orijinaline sadık kalarak değirmeni bugünkü
haline getirdi"
Tekkeköy
Belediyesi Restore Ediyor
Yel Değirmenini gezerken, belediye tarafından
hazırlanan tabela, Ali Hoca'nın dediklerini teyit ediyor:
Samsun Tekkeköy İlçesi Çırakman Mahallesi'nde
bulunan tarih yel değirmeni, 1860
yıllarında burada yaşayan Rumlar tarafından yapılmıştır. 1800'lü yılların
ortalarından itibaren her yıl altı ay süreyle fırın işçiliği yapmak için
Rusya'ya çalışmaya giden Çırakmanlı Rum erkekler, orada görüp benzer bir
değirmeni Çırakman'a yaptırmak istemişler ve köyde imece usulü para toplayıp,
çok rüzgar aldığını gördükleri bu bölgeyi uygun görüp değirmeni yaptırmışlardı.
1914'lü yıllarda da faaliyette olduğu bilinmektedir. Daha sonraki yıllardan
günümüze kadar harabe haline gelmiş olan yel değirmeni, Tekkeköy Belediyesi
tarafından 2011 yılında restorasyon çalışmalarına başlanmış olup bugün aslına
uygun bir şekilde ve faaliyette olarak kullanıma açılmıştır. Tekkeköy sınırları
içinde var olan ilk ve tek yel değirmenidir. Hem turizm açısından hem de
organik un elde edilmesi düşünüldüğünde bölgede turizmin, tarihin ve doğaya
saygının simgesidir"
Ali Hoca ile, değirmen gezimiz burada sonlanıyor ve
vedalaşıyoruz. Çırakman hakkında evde konuştuklarımız üzerinden bir durum
değerlendirmesi yapıyoruz ayrılmadan ve ilginç konular çıkıyor ortaya...
Mübadillerin yemek kültürleri, kahvehane meselesi ve Samsun'da ilk yaptırılan
ilkokul...
Yarın: Samsun’da Kendi İmkanlarıyla İlk Okul
Yaptıranlar Kimler Ve Bayram Sabahı Neden Silah Atılır ?
Çırakman Köyü yada yeni haliyle mahallesi, Kerim
Bey Konağı'nın hemen yanındaki bir şoseden yaklaşık 3-4 kilometre yukarıda
bir yer. Tam anlamıyla bir mübadil köyü...
Rumlar, akşamları sahilde büyük ateşler
yakıyorlarmış. Bu ateşler denizdeki balıkları cezbetmek, onları sahile
yaklaştırmak için yakılırmış. İşte yakılan o büyük ateşe "çırakman"
deniliyormuş.
Babaannesi bizim köyden, Çırakman'dan gitmiş bir
Rum vardı. Torununun çocukları bile Türkçe biliyordu. O anlatıyordu. Türk çete
grupları baskın yaptığında buradan Ay Tepesi'ne, Rum çeteler baskın yaptığında
da mısır tarlalarına kaçıyorlarmış.
Çırakmanlı Rumlar, Rusya'ya çalışmaya gidiyorlar.
Belirli bir dönem orada çalışıyorlar. Orada büyük yel değirmenlerini
görüyorlar. Ve aralarında para toplayarak köy muhtarına u değirmeni yaptırması
için veriyorlar.
Mübadele sonrası devlet Çırakman'da 50, Türkiye
genelinde ise mübadillerin yerleştiği yaklaşık 240 köye bu ahşap evlerden
yapmış. Çırakman'da sadece bir tanesi ilk günkü gibi ayakta...
/Miraç ÖZTÜRK
12 Şubat 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder