14 Şubat 2014 Cuma

Atakum Güzellemesi


Sırtını yasladığı yüksecik bir tepeden bakarsanız, cennetin dünyaya vuran doyumsuz aksini görürsünüz. Nazlı bir gelin gibi sessiz ve ürkektir. Deniz okşar ayaklarını, kumsallar ürperir belli belirsiz, adımlar yeni aşklara yelken açarlar…

Doyumsuz bir nefestir o. Denizden tepelere doğru esen tatlı bir ağustos rüzgârı saçlarınızı okşar. Doya doya çekin ciğerlerinize,  o nefes tüm zehirleri, tüm sıkıntıları silip atacaktır bedeninizden. Ruhunuz tepeden tırnağa yeniden dirilecektir, daha bir tutkun bakacaksınızdır yaşama. 
Sahil boyunca uzayıp giden ıslak kumsallar,  sabahtan akşama dek seven özleyen, yaralanan,  yüreklerin çiziktirilmiş izlerini taşır.

Uyuyan kumsallar boyu
Paramparça olmuş kalpler
Yazılar, işaretler
‘’ gitme kara kız …”
Çığlık ve yangın
Ne kadar kenetlensek de
Gayrı ayrılma vaktidir…

Böylesine tanımsız tutkuların, sevdaların,  özlemlerin tanığıdır kumsallar. Ayşelere, Ezgilere, Büşralara iliştirilmiş; Onurlar, Giraylar, Buraklar… Hepsi de akşamdan sabaha Karadeniz’in o kabına sığmayan köpüklü dalgalarıyla bir güzel silinir, temizlenirler.

Her gün doğumu yeni aşklara gebedir. Sahiller boyu nakış nakış işlenen yeni sevdaların vazgeçilmez nağmeleri yeniden iliştirilir yaşamın o doyumsuz yapraklarına  

İnsanıyla, doğasıyla, deniziyle; geçmişi ve geleceğiyle özeller içinde en özel olmanın adıdır Atakum... Bir sevdadır; şairlerin gönül imbiklerinden damıtılmış, dumanı üstünde tüten en taze, en anlamlı dizelerdir.

Adına şiirler yazılır. Adına şarkılar bestelenir.  Sahil boyunca tüm gönüllerin en duyarlı dizelerinden süzülmüş aşkın şarkıları dillendirilir. En dokunaklı, en neşeli ya da en mutlu ezgilerle süslenir ışıl ışıl geceler.

Gün düşer denize. Atakum alev alır. Gök mavinin yüreği üstüne tüneyen ateş rengi bulutlar el ederler zamana…  Kafelerde, müziğin ve coşkunun rengârenk cümbüşüyle harmanlanır akşamlar. Sesler yükselir gönüller dolusu : “ Şu Metris’in önü bir uzun alan/ Bir tek seni sevdim gerisi yalan. “ 

Karadeniz’in coşkun dalgaları alır gider başını. Bir motor sesi gelir uzaktan. Alınterinin kokusu buram buram siner geceye...

‘’ Gâh çıkarım gökyüzüne seyrederim âlemi  / Gâh inerim yeryüzüne seyreder âlem beni ‘’ türküsü tok bir dost ünleyişiyle alır götürür sizi uzaklara. Acaba dersiz, Nesimi Atakum’u görseydi, başka cennet düşler miydi?

Halk iskelesi gece gündüz istim üstünde. Kadın, erkek ya da çoluk çocuk, ayrım yok. Ellerde balık oltaları…  Hani  “ Gönül ne kahve ister, ne, kahvehane; gönül sohbet ister kahve bahane ‘’ örneği… Maksat Atakum ‘un nefesini solumakta, onunla hem nefes olmakta. Oltada balık olsun, olmasın ne çıkar.

Geceleri, insan nüfusunun kat be kat arttığı sahil gezi yolu rengârenk ışıklı bir ortamın sihirli duygularıyla gönülleri okşar.

Yazmakla anlatılamaz.  Atakum. Gözlerinizle görmeden, kulak verip dinlemeden,  ellerini tutmadan yaşayamazsınız Atakum‘u.  Bin bir sevdayı gönlünde barındıran Samsun kentinin, o güzelim boynuna takılmış mücevherlerle süslü paha biçilmez değerde bir kolyedir o…  
Atakum bir ülkü, bir aşk, bir yaşam biçimidir. Çağdaş ve uygar yarınlarımıza uzatılan yeni tomurcuklanmış güzeller güzeli bir goncadır. Onu sevmek ve kollamak aşkın ve âşıklığın şanındandır. Gelecekte çocuklarımıza bırakacağımız bu güzel cennet bahçesini büyük bir kıskançlıkla koruyup kollamak hepimizin boynunun borcudur. Yâd eller değmesin, kuruyup kocaman çimento yığınları haline gelmesin diye.

Bir şiirse Atakum,  bu şiiri yazan da okuyan da önemsenmelidir. Atakum ilçesinin kurucu belediye başkanı Sayın Metin Burma, gönlünü, emeğini vererek ve alınterini dökerek bu şiiri oluşturdu. Bizler okuyor, yaşıyor, tadına varıyoruz. Bu şiir, daha çok dize götürür. Yazana da, okuyup anlayana, koruyup kollayana da minnet duyar, saygılarımızı sunarız. Yeter ki adı aşk olsun, uğruna ter dökülsün, emek verilsin…

Yani sözün özü, Atakumlu olmak böyle bir şey işte…

/Zekeriya ÇAVUŞOĞLU

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder