Dünkü yazımda Eğitim Araştırma Hastanesinde
yaşadıklarımı sizlerle paylaşmıştım. Dün öğlenden sonra hastaneye gittim. Bana söylendiği
gibi torpilli olarak filmim çıkmıştı. Gerçeği söylemek gerekirse keşke benim
sonucum çıkmamış olsaydı diye düşünerek gittim. Zira benim sonucumun çıkmış
olmasının hiçbir önemi yok. Vatandaşlarımız 2,5 ay beklerken bir sonuç için ben
15 günde zar zor alabildim.
Hazır hastaneye gitmişken biraz dolaşayım
kuyruklara gireyim vatandaşımız nasıl karşılanıyor göreyim dedim. Demez
olsaydım. Sabahtan gelmiş halen daha öğlenden sonra sıra bekleyen insanlar. 5 –
6 hastada bir sigara molasına çıkan doktorlar. Her kuyrukta muhakkak bir
tartışma var. Nedeni basit. Saatlerdir sıra bekleyen vatandaşımızın önüne geçen
hastane personeli.
Eğer hastanede bir çalışan tanıyorsanız sizden
iyisi yok. Aynı askeriye gibi. Hani eskiden derlerdi ya acemi birliğinde on başı
ya da çavuş tanıdığın oldu mu yırttın gitti. Hah işte bizim Eğitim Araştırma
Hastanesinde aynen öyle olmuş. Benim hastanede gezdiğim ve gözlemlediğim gibi
acaba Kamu Hastaneler Birliği Genel Sekreteri dolaşmış olsa idari birimleriyle
bu eksiklikleri göremez mi? Görüp de, gideremez mi? Acaba zamanları mı yok. Ya
da o sıcacık koltuklarından kalkamıyorlar mı? Eğer böyleyse vay halimize.
Asgari ücretin tam 15 katı maaş alıyor bu beyler. Aşağıda neler oluyor,
vatandaşın derdi var mı? Yeterli hizmeti en kısa zamanda alabiliyorlar mı? Diye
hiç merak etmiyorlar mı?
Merak ediyorum. Bir de duvarlarda sıralama sistemi
var. Fakat doktor yanında bulunan görevliler o numaratörü kullanmak yerine
bağırarak sırası geleni haber vermeye çalışıyorlar. Ya Allah aşkına bu numaratör
sistemi niye kuruldu. Vatandaşlarımız hasta, oturdukları yerden sırası gelen
kalkıp içeri gitsin diye. Ancak her muayenehanenin önü en az 15 -20 kişi hınca
hınç dolu. Aradan bir torpilli içeri girdi mi zaten gergin bekleyişte olan
vatandaşımız tutuşuyor bir biriyle ağız dalaşına. Bütün bunların önüne geçmek
mümkün. Ancak balık baştan kokar. Eğer genel sekreter beyefendi kendisine bağlı
bu hastanelerde sıcacık koltuğundan kalkabilir ve aşağıları birkaç kere
gezebilirse şahsen bu durumun yavaş yavaş düzeleceğini düşünmekteyim.
Bir tavsiye; öyle davulla zurnayla gezmeyin
aşağıları, aniden kalkın, peşinize de çok fazla kişiyi takmadan hatta tebdili
kıyafetle. Hafta da iki kere bunu yapıp ardından da gerekenler yapılırsa
düzeleceği kanaatindeyim. Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan her fırsatta
demiyor mu valilerimize, kaymakamlarımıza vatandaşın yanına her zaman siz
gideceksiniz diye. İllaki her kurum için ayrı ayrı mı demek lazım.
Kamu Hastaneler Birliği Genel Sekreterimiz de
gitsin, şu da gitsin, bu da gitsin diye. Beyler o koltuklarda rahat ve ferah
içerisinde oturabiliyorsanız bütün bunlarda tüyü bitmemiş yetimlerin hakkının
olduğunu unutmayın. Bu memlekette o koltuklardan kimler geldi kimler geçti.
Unutmayın Mezarlıklar bir dönemlerde o koltuklardan (yaşı gereği)
vazgeçemeyenlerle dolu.
/Mahmut
ERDOĞAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder