31 Mayıs 2013 Cuma

Kamu Hastaneler Birliği -2

Dünkü yazımda Eğitim Araştırma Hastanesinde yaşadıklarımı sizlerle paylaşmıştım. Dün öğlenden sonra hastaneye gittim. Bana söylendiği gibi torpilli olarak filmim çıkmıştı. Gerçeği söylemek gerekirse keşke benim sonucum çıkmamış olsaydı diye düşünerek gittim. Zira benim sonucumun çıkmış olmasının hiçbir önemi yok. Vatandaşlarımız 2,5 ay beklerken bir sonuç için ben 15 günde zar zor alabildim.

Hazır hastaneye gitmişken biraz dolaşayım kuyruklara gireyim vatandaşımız nasıl karşılanıyor göreyim dedim. Demez olsaydım. Sabahtan gelmiş halen daha öğlenden sonra sıra bekleyen insanlar. 5 – 6 hastada bir sigara molasına çıkan doktorlar. Her kuyrukta muhakkak bir tartışma var. Nedeni basit. Saatlerdir sıra bekleyen vatandaşımızın önüne geçen hastane personeli.

Eğer hastanede bir çalışan tanıyorsanız sizden iyisi yok. Aynı askeriye gibi. Hani eskiden derlerdi ya acemi birliğinde on başı ya da çavuş tanıdığın oldu mu yırttın gitti. Hah işte bizim Eğitim Araştırma Hastanesinde aynen öyle olmuş. Benim hastanede gezdiğim ve gözlemlediğim gibi acaba Kamu Hastaneler Birliği Genel Sekreteri dolaşmış olsa idari birimleriyle bu eksiklikleri göremez mi? Görüp de, gideremez mi? Acaba zamanları mı yok. Ya da o sıcacık koltuklarından kalkamıyorlar mı? Eğer böyleyse vay halimize. Asgari ücretin tam 15 katı maaş alıyor bu beyler. Aşağıda neler oluyor, vatandaşın derdi var mı? Yeterli hizmeti en kısa zamanda alabiliyorlar mı? Diye hiç merak etmiyorlar mı?

Merak ediyorum. Bir de duvarlarda sıralama sistemi var. Fakat doktor yanında bulunan görevliler o numaratörü kullanmak yerine bağırarak sırası geleni haber vermeye çalışıyorlar. Ya Allah aşkına bu numaratör sistemi niye kuruldu. Vatandaşlarımız hasta, oturdukları yerden sırası gelen kalkıp içeri gitsin diye. Ancak her muayenehanenin önü en az 15 -20 kişi hınca hınç dolu. Aradan bir torpilli içeri girdi mi zaten gergin bekleyişte olan vatandaşımız tutuşuyor bir biriyle ağız dalaşına. Bütün bunların önüne geçmek mümkün. Ancak balık baştan kokar. Eğer genel sekreter beyefendi kendisine bağlı bu hastanelerde sıcacık koltuğundan kalkabilir ve aşağıları birkaç kere gezebilirse şahsen bu durumun yavaş yavaş düzeleceğini düşünmekteyim.

Bir tavsiye; öyle davulla zurnayla gezmeyin aşağıları, aniden kalkın, peşinize de çok fazla kişiyi takmadan hatta tebdili kıyafetle. Hafta da iki kere bunu yapıp ardından da gerekenler yapılırsa düzeleceği kanaatindeyim. Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan her fırsatta demiyor mu valilerimize, kaymakamlarımıza vatandaşın yanına her zaman siz gideceksiniz diye. İllaki her kurum için ayrı ayrı mı demek lazım.

Kamu Hastaneler Birliği Genel Sekreterimiz de gitsin, şu da gitsin, bu da gitsin diye. Beyler o koltuklarda rahat ve ferah içerisinde oturabiliyorsanız bütün bunlarda tüyü bitmemiş yetimlerin hakkının olduğunu unutmayın. Bu memlekette o koltuklardan kimler geldi kimler geçti. Unutmayın Mezarlıklar bir dönemlerde o koltuklardan (yaşı gereği) vazgeçemeyenlerle dolu.

/Mahmut ERDOĞAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder