Bundan yaklaşık 2 buçuk ay önce yazdığım ve
dillendirmeye çalıştığım bir konu; döndü dolaştı yine önümüze geldi... Geçtiğimiz
günlerde Samsun Valisi Hüseyin Aksoy'un yaptığı toplantıda, açıldı konu... Sayın
Vali, Samsun'un iklim değişikliğinden bahsederek, Mersin'in Mut İlçesi'nden
örnekle bir sistem anlattı... Kısaca özetleyeyim... “Kayısı” dediğimizde akla
ilk Malatya gelir... Ancak, mevsiminden önce, turfanda yetişen kayısının adresi
Mut'tur... Mut'un iklim özelliği, birçok ürünün erken yetişmesine müsait... Ayrıca
Mut, tipik Akdeniz kentlerindeki gibi... Bir sera cenneti... Bu cennet de,
ister istemez kente devasa katkılar sağlıyor... İhracatta; Mut’un payı tartışılmaz
derecede… Sayın Vali de, Mut'tan örnekle Samsun'un iklimsel değişimde, Mut'a
benzer bir noktaya gelebileceğini kaydederek, bu ihtimalin göz önüne alınıp
geleceğe dönük plan yapılması gerektiğinin altını çizdi...
Samsun, gerçekten de “iklimi günden güne değişen”
bir kent... Daha önce de yazmıştım... Bu konu, uzmanlarca ele alınmalı ve
“Samsun'un bu değişimden nasıl faydalanabileceğinin planları yapılmalı” diye...
Elbette ki, bu çalışmalar, bundan 20-30 hatta ve hatta 50-100 yıl sonrası için
geçerli olan planlamalardır... Eğer geleceğe güzel miraslar bırakmak
istiyorsak, bu çalışmaları şimdiden yapmalıyız... Kısa vadede de; Samsun'un
sera potansiyelinden nasıl faydalanabileceğini ortay koymalıyız…
Seralarda en önemli sorun, daha doğrusu en önemli
gider; “ısınmadır”... Bir seranın yüzde 70'lik maliyeti (kurulum sonrası)
ısınma masrafıdır... Seracılıkla uğraşanlar, kömür sobası gibi eski yöntemleri
yavaş yavaş terk ediyorlar; bu yöntemlerin yerini bilgisayar kontrollü,
sensörlü klimalar; doğalgazlı ısıtma sistemleri ve en dikkat çekeni; “jeotermal
kaynaklar” alıyor... İşte burada Samsun'un bir diğer avantajı da ortaya
çıkıyor... Havza'da, jeotermal kaynaklar; sera ısıtmalarında rahatlıkla
kullanılabilir... Üstelik sadece, sistem kurulum masrafı gerekir... Doğa; size
ücretsiz ısınmayı sağlıyor... Aynı şekilde; Çarşamba'dan da jeotermal ile
ilgili müjdeli bir haber geldi, geçtiğimiz haftalarda... Zaten hali hazırda,
Çarşamba, Terme ve Salıpazarı; birçok yabancı üretici firmanın göz hapsinde... Geçen
kış dış mekan süs bitkileri yetiştirmek için Samsun'a gelen “İtalyanları”
yazmıştım... Salıpazarı'nda yer bakmışlar ancak hem “yetkililerden gerekli
ilgiyi göremedikleri” hem de "düz arazilerdeki" tapu sorunu nedeniyle
gerisin geri dönmüş ve yatırımın yönünü Sapnca'ya çevirmişlerdi...
Kısacası, Samsun; muhteşem bir potansiyeli içinde
barındırıyor... Jeotermal sistemle ısınan seraların olduğu bir coğrafyada,
“işsizliğin esamisi okunmaz”... Bilimsel
tarım ile, alternatif yöntemlerle, “ilaçsız”, “topraksız” kültürlerle yapılacak
olan bir tarım; “hava, kara, deniz ve demiryolu” gibi 4 ana ulaşım
mekanizmasını bünyesinde barındıran Samsun'da, altın bir çağın kapısını
aralar... İki güzide ovası ile, Türkiye'nin "ambarı" sayılan Samsun,
sera projeleriyle; önüne geçilemez bir yükselişe sahne olur... Dünyada, tarım
sektöründe adı Hollanda ile İtalya ile anılan; yarışan bir kent olur... Burada
görev, başta kentin yönetici kadrosu olmak üzere, bilim insanlarına ve kente
yatırım yapmayı planlayan “iş insanlarına” düşmektedir... Aksi taktirde,
Samsun; bu devasa fırsatı kaçırıp, tıpkı daha önceden elinden kayıp giden diğer
alanlarda olduğu gibi; genciyle, çocuğuyla, kadınıyla, erkeğiyle... Bir geminin
limandan ayrılışını hüzünlü gözlerle takip edenler gibi, bu fırsatın arkasından
sadece beyaz bir mendil sallar... Ve, geleceğimize; yazık olur…
/Miraç ÖZTÜRK
09 Haziran 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder