“Spordan anlamam” diye ısrarla
vurgularım. Sporun ve spor yazarlığının bir özel ihtisas dalı olduğuna ve insanların
ihtisas sahibi olmadığı, en azından, yeteri kadar bilmediği konularda yazmaması
gerektiğine inanırım, onun için de spor yazısı yazmaktan mümkün olduğunca
kaçarım.
Bir şehir efsanesi dolanır durur
siyasetçilerin ve spor sevdalılarının ya da kendilerini öyle tanımlayanların
dillerinde “Samsunspor bu kentin en önemli markası!” diye. Dün bu kentin “en
önemli markasının” olağanüstü kongresindeydim. Eğer Samsunspor bu kentin
gerçekten “en önemli markası” ise bu kent markasına sırtını dönmüş. Ya da başka
bir ifadeyle bu kentin siyaset dünyası, merkezi ve yerel yönetimi, iş alemi,
sermaye grubu, kısacası kentin “kaymak tabakası” bu kentin “en önemli
markasıyla” gönül bağını çoktan kopartmış.
Samsun, nüfus itibariyle Türkiye’nin
ilk 20 kentinden biri, bir milyon iki yüz elli binden fazla insan yaşıyor.
Samsunspor elli yıla yaklaşan mazisiyle bu ülkenin köklü bir kulübü; iki binden
fazla üyesi var. Dünkü kongresi kentin nüfusuna da kulübün mazisine de “en
önemli marka” söylemine de yakışmadı. Samsun Valisi Sayın Hüseyin Aksoy’un
dışında hiçbir bürokrat, MHP Samsun Milletvekili Cemalettin Şimşek, eski AKP
Milletvekili Fatih Öztürk ile AKP İl Başkanı Fuat Köktaş’ın dışında da hiçbir
siyasetçi ve herhangi bir belediye başkanı yoktu. Meslek odaları, sivil toplum kuruluşları
da temsil edilmiyordu salonda. Hatta Hakkı Tomaç ve Erkut Tutu’nun dışında eski
başkanlardan da kimse yoktu. Erkut Tutu da galiba aday olmak için(!) gelmişti.
Yıllarca bu kulüpte yönetim kurulu üyeliği yapmış sayıları yüzü aşkın
yöneticiden gelenler de bir elin parmakları kadardı. Ve koca bir kentin “en
önemli markası” sadece ve sadece 150 civarında bir delegenin katılımıyla kongre
yapıyordu.
Emin Kar’ı “tüm baskılara rağmen aday
olmayacağım” dedikten sonra liste çıkarmakla ya da Erkut Tutu’yu “Ben varım”
dedikten sonra seçime girmemekle eleştirmek mümkündür ve her iki eleştiri de
haklıdır. Hatta başka eleştiriler de yapılabilir. Ancak bu eleştirileri bugüne
kadar hemen her zeminde dile getirenler ve bundan sonra da yapacak olanlar da o
salonda yoktu. Salonun bende uyandırdığı his, bu kentin “en önemli markasıyla
gönül bağının kestiği” ya da o “en önemli marka için risk ve sorumluluk
almaktan kaçtığı” oldu.
“Marka” ya da “Cumhuriyetin yüzüncü
yılında ülkenin onuncu kenti olmak” söylemleri güzeldir, kulağa ve gönle hoş
geliyor ama ne yazık ki gerçekçi değildir. Kent “tek ortak paydası” olan
Samsunspor markasına bu kadar ilgisizse, bir takımı sahiplenemiyor, onun
sorumluluğunu üstlenemiyorsa, geleceği planlaması ve iller arası yarışta
”mucize sıçrayışlar” gerçekleştirmesi mümkün değildir.
/Osman KARA
16.06.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder