Mustafa Kemal Paşa görevlendirmeyi aldıktan sonra,
iptal korkusu ile hareketini hızlandırdı. O gece Şişlideki evinde, Miralay
Kazım, Hüsrev (Gerede), Muzaffer (Kılıç), Cevat Abbas ile evrakları tasnif
ederken, telefondan istenildiği haber verildi. Paşa’nın evinde telefon olmadığı
için, Diyarbakırlı Benli Kazım Paşanın evinden telefona çağırıyorlardı. Merak
ederek gitti, telefondaki ses Anafartalar’dan beri tanıdığı biri idi ve
heyecanla şu haberi veriyordu;
-“Paşam beni dinleyiniz. Sizi, Kara Denizde
batıracaklardır. Geminiz torpillenecektir. Haber gizlidir. Benden
bahsetmemenizi rica ederim. Size nasıl bağlı olduğumu bilirsiniz. Arz-ı
keyfiyet ederim.”
Eve döndüğünde arkadaşlarına heyecanlanmamaları
için hiç bir şeyden bahsetmedi. Fakat, endişe içinde idi. İngilizler istemiş
olsalardı kendisini tevkif edebilirlerdi. Tevkifi değil ölümü isteniyordu. Bir
an bile tereddüt etmedi. Zira, İstanbul’da kalsa zaten öldürülecekti. Onu,
Anadolu’daki görevi bekliyordu. Arkadaşlarına “Biraz daha acele edelim” dedi.
Kimseye haber vermeden gitmek istiyordu. Akaretlerdeki Annesi, kız kardeşinin
ellerini ve yüzlerini öperek, onu geçirmeğe gelmemelerini söyleyerek vedalaştı.
Ertesi günü, rıhtımda kimse yoktu. Hatta, Bandırma
Vapuru bile, Kız Kulesi açıklarına demirlemişti. Mustafa Kemal ve arkadaşları
sandallarla gemiye ulaştılar. Gemiye çıktıkları zaman, gemi kaptanı İsmail
Hakkı Bey’i kenara çekerek görevlerini söyledi. Bunun üzerine kaptan “Eyvah,
ben Kara Denize çıkmış değilim. Ayrıca pusulamız da bozuk” dedi. Bunun üzerine,
Mustafa Kemal Paşa “Korkma, zaten normal rotada gitmeyeceğiz. Gemiyi karaya
oturtmamak üzere, olduğu kadar sahilden gideceğiz. Eğer, bir hücum olur ise,
lütfen gemiyi karaya oturtunuz” diye emir verdi. Bunun üzerine, kaptan “Emriniz
olur, Paşam. Siz istedikten sonra emriniz başımın üzerine” der.
Bandırma Vapuru demir alırken, üzerinde İngiliz
bayrağı dalgalanan bir tekne gemiye yaklaştı. Bu işgal güçlerinin aldığı bir
karardı ve gemiler denize açılmadan önce kontrol ediliyorlardı. Gemiyi ve
gemidekilerin hüviyetlerini kontrol ettiler ve kendilerine haber vermeden
hareket etmemelerini söyleyerek ayrıldılar. Bir süre bekledikten sonra, haber
gelmeyince Paşa, kaptana hareket etmesini emretti.
Boğazdan açılınca ihtiyar Bandırma Vapuru, Kara
Deniz’in dalgaları ile boğuşarak sahile paralel olarak ilerliyordu. Ertesi
günü, M. Kemal Paşa arkadaşlarına telefon ile aldığı haberi verdi. Bunun
üzerine arkadaşları “Anadolu’ya, ülkeyi kurtarmak için gidiyoruz ama, bir
silahımız bile yok” dediler. Bunun üzerine O, “Biz iman ve kurtuluş için ümit
götürüyoruz, bu her şeydir. İstanbul’da kalıp zillet altında yaşamaktansa, Kara Deniz’de ölmeği yeğlerim” dedi. Ertesi
gün, hiçbir olay olmadı. M. Kemal Sinop’ta karaya çıkarak, kara yolu ile
Samsun’a ulaşmak istedi. Yalnız, yolun uzun ve kötü olması sebebi ile, yine
deniz yolundan devam kararı aldı. Nihayet, 19 Mayıs 1919 günü, emektar Bandırma
Vapuru sabahın erken saatlerinde Samsun önlerinde demir atmıştı. Mustafa Kemal
ve arkadaşları bugün İlk Adım Anıtının bulunduğu yerdeki iskeleden Samsun’a
ayakbastılar. Bu ilk adım, gelecekte kurulacak olan Türkiye Cumhuriyeti
Devletinin ilk ve en önemli adımı idi. Mustafa Kemal ve arkadaşlarının Samsun’a
ayak basmalarından iki saat sonra bir İngiliz hücum botunun Samsun açıklarında
demir atması, pek de olağan durum değildi.
Allah yine Türk Milletinin yanında olarak, onun
kurtarıcısının önünü açmıştı. İşte, Samsun’da doğan güneş, sadece Türk
Milletinin değil, bütün mazlum milletlerin kendi kaderlerini kendilerinin tayin
edebileceklerinin işaretidir. Bu adım ve mücadele 29 ekim 1923'e kadar devam
etti ve Amasya Tamiminde olduğu üzere, Türk milleti kaderini kendisi tayin
etmiş ve hiç bir güç bunun üzerinde olamamıştır.19 Mayıs Samsunda bir başkadır,
burada doğan güneş bütün ülkeyi sarıp sarmalayarak istiklâle susamış ülkeyi,
istiklâline kavuşturmuştur. Bayramımız kutlu olsun. Saygılarımla.
/Osman ECEVİT
15.05.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder